• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yavuz Bahadıroğlu
Yavuz Bahadıroğlu
TÜM YAZILARI

“Namus Günü”müz 15 Temmuz!

24 Mart 2017
A


Yavuz Bahadıroğlu İletişim: [email protected]

Birinci Dünya Savaşı öncesinde Batı, içimizdeki hainlerle birlikte isyanlar tezgâhladı, terör yaptı, ekonomimizle oynadı, Sultan Abdülhamid’e algı operasyonları eşliğinde diz çöktürmeye çalıştı.

Batı dün aynıydı, bugün de aynı: Tarih tekerrür ediyor!

1915’te Çanakkale’ye geldiler. Orada yenildiler, ama Mondros Andlaşması’nı dayatıp ardından başkentimizi işgal ettiler.

Sonra İzmir, Antep, Maraş, Aydın, Bursa işgale uğradı. 

Ne de kurumluydular düşman askerleri şehirlerimize girerken, ne de afralı-tafralı yürüyor, gururla bakınıyorlardı. “İstanbul fethinin intikamı” diye mi düşünüyorlardı, “Kudüs’ün rövanşı” diye mi, bilinmez. Lâkin öyle bir bakma bakıyorlardı, yolun iki tarafına sıralanmış suskun ve üzgün duran bizimkilere, öyle bir bakma bakıyorlardı ki, “Yer yarılsa” diye içlerinden geçiriyordu bizimkiler, “O yarıktan girip yerin yedi kat dibinde kaybolsak! Bugünü göreceğimize yıllar önce ölmüş olsak… Eriyip gitsek, toza-toprağa karışsak da…”

Postallar yüreklerinde tepiniyor, “rap rap” sesleri ruhlarını ürpertiyor, çakılmış gibi, donmuş gibi kıpırtısız bakıyorlardı.

Neden sonra, “Biz yok olacağımıza onları yok edelim, biz toprağa karışacağımıza onlar karışsın” deyiverdiler, “can uğruna canandan geçmek olmaz!”

“Can” dedikleri kendi canlarıydı, “canan” dedikleri ise vatanları…

İşgal Kuvvetleri Komutanları, kopasıca başlarını gururla dikip “Küçük dağlar bizden sorulur” havasında bakınıyor, bakışlarıyla hem halkı kırbaçlıyor, hem de “Efendi biziz, köle sizsiniz” demek istiyorlardı.

Farkında değillerdi, ama bu millet hiç köle olmamış, en zor şartlar altında bile “Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale/ Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!” diyerek zincirleri kırmıştı. Yine de kıracaktı: Her şeyin bir zamanı vardı. “Namus günü” gelecekti.

“Namus Günü” geldiğinde vatan kurtuldu.

Ardından “Gizli işgaller dönemi” başladı. Üsler, tesisler kurup bizden olanı çalmaya niyetlendiler…

Darbeler tesgâhlayıp, kardeşi kardeşe kırdırmayı denediler: “Türk-Kürt”, “Sünni-Alevi” ayırımı yaparak “iç savaş” çıkarmaya çalıştılar. Bunlar tutmayınca da, kaleyi içten fethetmenin yolunu aradılar. Besleyip büyüttükleri kişilerin güdümünde bir “Kandırılmışlar Ordusu” kurup devlete sızdılar, devleti içeriden işgal ettiler.

“Tam vaktidir” dedikleri gün ise topyekûn ayaklanıp millete saldırdılar. Milletin evini ve Gazi Meclis’ini bombaladılar, köprüleri, caddeleri, bulvarları, havaalanlarını, meydanları işgal ettiler. Cumhurbaşkanı’nı ailesiyle birlikte öldürmeye gittiler.

15 Temmuz 2016 gecesiydi. O gece millet için bir “Namus Günü” oldu…

Namuslular, Başkomutan’ın emri mucibince, namussuzları durdurmak için bir kere daha cepheleri tuttu…

Bu savaşın cephesi caddelerdi, sokaklardı, meydanlardı, havaalanlarıydı. Havaalanlarına, caddelere, meydanlara, sokaklara aktılar. Sokakları, caddeleri, meydanları, bulvarları doldurdular…

Kiminin elinde tespih, kiminin elinde bayrak, kiminin elinde bir avuç toprak vardı.

Medine’ye hicret eden Efendimiz gibi, avuçlarındaki toprağı asker kılıklı eşkıyaların, teröristlerin yüzlerine attılar:

“Körol!..” dediler.

Bu kelime kulaklarına “kahrol” şeklinde ulaştı…

O gece kahroldular…

O gece bize “Namus Günü”, düşmanlarımıza “Ar Günü” oldu…

Ezan ve salâ ile uçak indirdik o gece!..

Bastonla tank kovaladık!..

İmanla paletlerin altına yattık!..

Biz kazandık… İman kazandı… Vatan kazandı! 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23