• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Zekeriya Say
Zekeriya Say
TÜM YAZILARI

Daha dün, alkışlamayan elleri kırıyorlardı?!..

05 Haziran 2018
A


Zekeriya Say İletişim: [email protected]

“Tatanka” adlı şiir(!)inde kendisini;

“Vurulmaya hazır geyiğe… Bozkırda bir üveyiğe” benzeten Muharrem İnce, sıra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasını alkışlayan 2. Ordu Komutanı İsmail Metin Temel’i eleştirmeye gelince adeta “kâğıttan kaplan”a dönüştü.

İnce, sırf Erdoğan’ı alkışladı diye Korgeneral Temel’i,

“30 Ağustos’ta emekli etmek”le… Daha da ileri giderek “Apoletlerini sökmek”le tehdit etti.

İnce’nin bu çıkışını “küstahça” bulsam da, Türkiye’de ifade özgürlüğünün geldiği noktayı göstermesi bakımından önemli buluyorum.

Zira daha “dün” denilebilecek kadar yakın bir zamanda, bu ülkenin kudretli(!) paşaları, kendilerini alkışlamayan “seçilmiş”leri, “ellerini kırmakla” tehdit ediyorlardı.

Bugün ise, sırf başkomutanını alkışladığı için bir Korgeneral “apoletlerinin sökülmesi”  tehdidiyle karşı karşıya…

İnanılır gibi değil!

*

Hatırlayın, “Eski Türkiye” nasıldı?

İnançlı insanlar “yarasa”lara benzetiliyor…

Kendilerine “sivil” diyenler, darbe şakşakçılığı yapıp, postal yalıyor…

“İrtica” PKK’dan daha tehlikeli sayılıp, tehdit listesinde birinciliğe oturtuluyor…

Eh!..

Böyle bir ortamda da askere, “seçilmiş”lere “balans ayarı” yapmak kalıyordu…

*

Hazır “balans ayarı” demişken,

“28 Şubat Postmodern  Darbe”den yaklaşık bir hafta önce Amerika’da yaşanan bir hadiseyi yeniden hatırlatmakta fayda görüyorum.

Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Çevik Bir, Washington'da, Türk-Amerikan Konseyi (ATC) toplantılarının son gecesinde düzenlenen baloda bir konuşma yapıyordu.

 Bakmayın siz “konuşma yapıyordu” dediğime…

Hazret, vatan toprağından binlerce kilometre öteden, teyyy Amerika’dan REFAHYOL hükümetine “ayar” veriyordu.

Ertesi gün gazetelere “Muhtıra gibi” manşetiyle yansıyacak o sözler, toplantıda bulunan bine yakın davetli tarafından ayağa kalkılarak alkışlanıyordu. Davetliler o kadar coşkulu alkışlıyordu ki, Çevik Bir cuş u huruşa gelip onları başıyla selamlıyordu.

O sırada, davetliler arasında bulunan bir kişi Çevik Bir’i alkışlamakta biraz ağır kalmıştı.

O kişi, Devlet Bakanı Abdullah Gül’den başkası değildi.

Gül, herkesin alkışladığını görünce, önce oturduğu yerden alkışlamış, tüm konukların ayağa kalktığını görünce de, tereddütle karışık ayağa kalkarak, Bir’in, gözünün içine baka baka partisi için sarf ettiği o “ağır sözleri”ni alkışlamak mecburiyetinde kalmıştı.

Fakat ne yazık ki,

Gül’ün bu zoraki alkışı hiçbir işe yaramamıştı…

Zira Çevik Bir, alkışlamakta geç kalan Gül’ü kastederek;

"Alkışlamayanın ellerini kırarım" demişti.

Apoletlerini sökmek şöyle dursun…

Bir Allah’ın kulu da çıkıp da Çevik Bir’e bu küstahlığın hesabını soramamıştı.

 

***

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, “Eski Türkiye,” bugünün Türkiye’sinden çok farklı idi.

Bugün, ordumuzun mümtaz subayları, siyasilere karşı ne kadar nazikse,

O günün “üstenci paşalar”ı, o kadar kaba ve nezaketten uzak insanlardı.

Hatta kimileri terbiye sınırlarını dahi zorluyorlardı.

Bu paşa(!)ların kuşkusuz en çok akılda kalanı,

Merhum Necmettin Erbakan’ın hac sayısına kafayı takan ve bu yüzden Başbakan Erbakan’a;

 “Ulan p…k” diye hakaret eden Osman Özbek adlı terbiye fukarasıydı.

Bu zatın da ettiği yanına kar kalmış, adam Erbakan’a küfrettiği için neredeyse baştacı edilip göklere çıkarılmıştı.

Dönemin cumhurbaşkanı Demirel dahi, “Paşa boşalma hakkını kullandı” diyerek, o rezilliğe sahip çıkmıştı.

*

İşte,

Muharrem İnce’nin alışkın olduğu, arzuladığı “general profili bu..

Çünkü onların siyasi geleneğinde “darbe şakşakçılığı” var.

Muharrem İnce’nin, meclis kürsüsünden “27 Nisan e-Muhtırası”na sahip çıkması da…

Erdoğan’a “şamar” atmasını beklediği elleri, Erdoğan’ı “alkış”larken görünce, kimyasının bozulması da bu yüzden…

Çünkü “İnce”lerin dünyasında, Erdoğan’lar “askerler” tarafından asla alkışlanmamalıdır.

*

Hatırlayın..

Bu ülkede sırf Erdoğan’ı alkışlamadığı, saygı gösterip ayağa kalkmadığı için malum cenah tarafından “kahraman” ilan edilen Engin Alan adında bir general(!) bile var!..

Bütün bu saygısızlığa rağmen, Erdoğan hiçbir zaman “Alan’ın apoletlerini sökeceğim” demedi, olayı küçük bir sitemle geçiştirdi.

*

Hazır bu konu açılmışken, daha ağır bir örnek vereyim.

Bu seferki olay 2007 yılından…

Şimdilerde “geniş mutabakat ortamı” oluşmadığı için “siyasi mevta” haline gelen 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından ilk olarak GATA’daki mezuniyet törenine katılmıştı.

Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, kürsüye çıkarken Gül’ü selamlamadığı gibi "Sayın Cumhurbaşkanım" demek yerine,"Sayın Cumhurbaşkanı" diye hitap etmişti.

Dönem birincisinin ödülünü veren Gül neredeyse hiç alkış almazken, dönem dördüncüsünün ödülünü veren Büyükanıt coşkulu bir şekilde alkışlanmıştı.

Bu da yetmezmiş gibi;

Tören sonunda diplomalarını alan genç teğmenler protokol önünde dizilip, kınından çıkardıkları kılıçları ileriye doğru uzatarak hep bir ağızdan;

"Biz biriz. Tek nefes, tek yüreğiz. Biz Türkiye’yiz. Kılıcımız keskin, kanımız helal olsun. Varlığımız Türk varlığına armağan olsun" diye haykırmışlardı.

İşin ilginç yanı ise,

Her cümlesi “ima”larla dolu olan bu seremoni, TSK’da ilk kez uygulanıyordu.

Sizin anlayacağınız,

Çiçeği burnunda(!) teğmenler, kılıçlarını o sırada protokolde bulunan Erdoğan ve Gül’e doğru uzatarak, onları açık açık tehdit etmişlerdi. Yine de hiç kimsenin apoletleri sökülmemişti.

*

Dedim ya,

İnce gibilerin “alkış”tan anladığı farklıdır… Onlara göre “komutan” alkışlamaz, alkışlanır…

Hele “irtica” diyorsa, seçilmişlere “had” bildiriyorsa, onlar elleri patlayana kadar alkışlarlar darbecileri.

En son, 15 Temmuz FETÖ’nün alçak kalkışmasında, CHP’nin oy deposu olarak bilinen semtlerde tanklar alkışlanmadı mı?

*

Madem uzadı, yazıyı son bir örnekle noktalayalım:

Yıl 1998 idi..

Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Fikret Özden Boztepe, görevini Orgeneral Rasim Betir'e devrediyordu.

Boztepe, veda konuşmasında;

Kürsünün arkasındaki perdeye, sarıklı erkeklerin, başında Refah Partisi bandı bulunan kara çarşaflı kadınların fotoğraflarını yansıtarak;

“Atatürk nesilleri” olarak adlandırdığı karşısındaki topluluğu, bunlara karşı "geri adım atmayın" diye uyarmıştı..

Jandarma Genel Komutanlığı Karargâhı’ndaki töreni izleyen toplulukta ise;

Dönemin Meclis Başkanı Hikmet Çetin ve eşi, Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer ve eşi, Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Bülent Ecevit ve eşi vardı.

İşte bu topluluk, Orgeneral Fikret Özden Boztepe’nin konuşmasını uzun uzun alkışlamışlardı…

*

Ezcümle;

Öyle sanıyorum ki Muharrem İnce, ne Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisinden “çırak” diye bahsetmesini, ne de İsmail Metin Temel’in alkışlamasını umursuyordur. Onun umursadığı tek şey, muhtemelen 70 yılın rövanşını almaktır. Bunu açık açık itiraf edemediği için şimdilik ne bulursa ona saldırıyor. Temel Paşa’nın “apoletleri” de bunlardan yalnızca bir tanesi…

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23