Virüsün vücuda girdikten sonra kişinin bağırsaklarında çoğaldığını, yaklaşık 200 vakadan birinde hastalığa neden olan mikroorganizmanın omuriliğe yerleşebildiğini ve kasların hareket ettirilmesini sağlayan sinirleri tahrip ederek felce neden olduğunu belirten Dursun, felcin kalıcı ya da geçici olabildiğini dile getirdi. Dursun, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kalıcı etkiler olduğunda kişinin vücut hareketlerini engelleyerek giderek ilerliyor ve solunum kaslarını tutarak ölüme yol açabiliyor. Özellikle 5 yaş altında bu virüsü kaparak hasta olan daha sonra iyileşen çocuklar, 15-40 yıl sonra erişkin hayatında da felçle karşılaşabiliyor. Virüs bulaştıktan ve vücutta çoğaldıktan sonra, baş, boğaz ağrısı, sırtta kasılma, yüksek ateş, bulantı, kusma gelişebiliyor. Bu ilk belirtilerin ardından birkaç gün sonra felç durumu ortaya çıkabiliyor. Bacaklarda uyuşukluk ve ağrı, his ve hareket kaybıyla seyredebiliyor. Bu tür belirtiler görüldüğünde, vakit kaybetmeden hastaneye başvurulmalı." Virüsün 1900'lü yılların başında ortaya çıktığını ve dünya genelinde binlerce çocukta felçle kendini gösterdiğini bildiren Dursun, 1953'te çocuk felci aşısının keşfedildiğini, 1955'te aşının etkili olduğunun kanıtlandığını dile getirdi.