Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili/gazeteci Ahmet Şık da 17 Aralık 2025 tarihli “Taht savaşları kızışıyor” başlıklı yazısında genel siyasi tartışma bağlamında Hakan Fidan’ın etrafındaki iktidar içi dengeler ve soruşturmalar üzerinden yorum yaptı. Şık, tartışmada Mehmet Akif Ersoy operasyonunun, Hakan Fidan, Numan Kurtulmuş, Bilal Erdoğan ve Selçuk Bayraktar ile “ilişkisini” sorgulayarak, bu süreçte güç dengelerine işaret ediyor. Bu değerlendirmeler, Fidan’ın siyasetteki konumuna dolaylı göndermeler içeriyor. Ahmet Şık, doğrudan “Fidan yanlış yapıyor” demese de sürdürülen soruşturmalar ve “iktidar içi mücadeleler” bağlamında Fidan’a ilişkin yorum yapan yazılar yayımladı. Hakan Fidan’ın Suriye’deki SDG (YPG) ile ilgili söylemleri, “SDG ile mevcut anlaşmanın uygulanmadığını vurgulayıp “sabır tükeniyor” “Türkiye, SDF’nin entegrasyon sürecini hızlandırması bekleniyor; uyum sağlanmazsa gerekirse askeri adımlar atılır” şeklindeki uyarılar, bazı çevrelerce “diplomatik değil tehditkâr bir dil” olarak değerlendirildi. Hakan Fidan’ın Türkiye’de ve yurt dışında öne çıkan başarılı pozisyonunun bazı gruplar tarafından hedef alındığı görülüyor. Bu devlet, 40 binin üzerinde şehit verilmesine sebep olan, bu güne kadar devlete karşı çok ağır suçlar işleyen bir terör örgütü (PKK) liderini muhatap aldı ise neden bazı sol, radikal ve Kürt siyasetçiler Hakan Fidan’ın üslubunu eleştiriyorlar. Neden devlet kadar hoşgörülü davranamıyorlar? Yukarda hatırlattığımız gibi Hakan Fidan “İrancı” olmakla suçlandı, Suriye olayları sırasında “IŞID’i desteklemekle suçlandı, Çözüm sürecinde PKK’yı korumakla suçlandı ama şimdi aynı kişi PKK/YPG’ye karşı olmakla suçlanıyor. Bunların tamamı birbiriyle çelişkili ithamlardır ve hepsi yalan ve maksatlı ithamlardır. Bir insan aynı anda hem Şii İrancı hem Selefi IŞİD’ci, hem PKK destekçisi hem YPG karşıtı olabilir mi? Tabii ki her siyasetçi veya yönetici eleştirilebilir. Eleştirilere karşı değiliz. Ancak bu yakıştırmalar normal siyasi eleştiriler değil.