2021-05-16 05:08:19 Fotoğraflarla da olsa Boğaziçi bir başka güzel
Türkiye'nin en büyük şehri olan İstanbul'un eşsiz güzelliği Boğaziçi görenleri mest ediyor.
Türkiye'nin en büyük şehri olan İstanbul'un eşsiz güzelliği Boğaziçi görenleri mest ediyor.
İstanbul denince akla ilk gelen mekanlardan biri olan Boğaziçi fotoğraflarla bile eşsiz bir huzur sunuyor.
Boğaziçi denince de suyun üzerinde narince süzülen martılarla birlikte bir kıyıdan diğerine yolcu taşıyan vapurlar.
Bir İstanbul silueti çizecek olursak minareler, kaleler ve kuleler ile süslü bir deniz kıyısına bir de Boğaz köprülerini ekleyip, kıtaları birbirine bağlarız.
Şiirlerin şarkıların ilham kaynağı bu görsel şölenin yükseldiği maviliklerde yaşayan balıkların öyküsü ise bu bütünü tamamlar.
İstanbul Boğaz'ı dünya üzerinde çok önemli bir rolü vardır ve tüm dünyanın gözü buradadır.
İstanbulluların nefes alma noktası olan Boğaz’ı görmek için, yerli ve yabancı turistler de şehre gelirler.
Eski dünyanın merkezinde yer alan İstanbul, tarihi abideleri ve olağanüstü manzaraları ile ünlü, önemli bir büyük kenttir.
İstanbul, var olduğu günden bu yana sahip olduğu ününü tarihinin yanı sıra bir kıyı kent olmasına ve Boğaz'ına borçludur.
Boğaz, aynı zamanda sularında yaşayan canlıların getirdiği zenginliği de yüzyıllardır bünyesinde bir mücevher gibi barındırır.
İstanbul'un kıyıları ve denizlerinin kendine has özellikleri burada farklı kültür ve geleneklerin yerleşip yaşamasına vesile olmuştur.
İstanbul, sularında yetişen, kendine yol açarak geçen farklı balık çeşitlerinin barınağı konumundadır.
Bu balıkları tutanlar kullandıkları araç gereç ve teknelerinden, kendi aralarında geliştirdikleri çalışma biçimlerine kadar bambaşka bir hayat kurarlar.
İstanbul'un coğrafi şartları balıkların doğal üremesi, gelişmesi için bir anne gibi kucak açmış, her şartı sağlamaya çalışmıştır.
Karadeniz'de beslenen balıklar, Boğaziçi kıyılarındaki dalyanlarda avlanıp, taze olarak tüketime sunulmuştur.
Balıklardan bazıları da Haliç içlerinde tuzlama, turşu, lakerda, kurutma teknikleriyle işlenerek birer gıda kaynağına dönüşmüştür.
Kentin 9 adası ve toplamda 647 kilometre sahil şeridi uzunluğu bulunmaktadır.
İstanbul'da balıkçılığın tarihçesini Yenikapı'da yürütülen kazılardan elde edilen bulgulara dayanarak Prehistorik Cağ'dan Bizans ve oradan da Osmanlı'ya gelir.
İstanbul Boğazı, Karadeniz’i Marmara Denizi’ne bağlayan bir geçit olarak Karadeniz’e kıyı olan ülkelerin denizle buluşma noktasıdır.
Yük ve seyahat gemileri, tankerler, ticari deniz araçları, şilepler; güneye inmek istiyorlarsa eğer İstanbul Boğazı’ndan geçmek zorundadır. Savaş gemilerini de bu kervana dâhil edebiliriz.
Boğaz’a kıyı olan bir semtten doğruca denize baktığımızda bazen büyüklüğü ile yüreğimizi hoplatan kocaman gemilerin sular üzerinde süzülerek geçtiğini görürüz. Etrafındaki küçük tekneleri alabora edecek kadar yüksek dalgalara neden olan bu gemiler, görüntüleri ile bile bizi heyecanlandırır.
İstanbul’da genelde 1,5 milyon yapı bulunuyor. Bu milyonlarca yapının içinde özel niteliklere sahip olan ve kente güzellik katan bazıları var ki onlar diğerlerinin arasında İstanbul’u İstanbul yapan mücevherler gibi parıldıyor
İstanbul’un köşkleri ve yalılarından oluşan bu ayrıcalıklı oturum alanlarının sadece mimari özellikleri, ihtişamları değil, yapım öyküleri ve içinde yaşayan insanların hikâyeleri de ilgi çekiyor, göz kamaştırıyor.
Boğaziçi’nin balıkları yüzyıllardır İstanbul’un hem besin kaynağı hem de İstanbulluların geçim kaynağı olmuştur.
Deniz kenarında, üzerinde solunan bu canlı hayat, şehrin ekonomisine, besin kaynağına, sosyal yaşantısına, kültürüne dair derin izler bırakmıştır.
Günümüzde Boğaziçi’nde yaşayan ve içinden geçen balık türlerinin zenginliği çeşitli nedenlerle azalmış bulunmaktadır.
İstanbul üç bir tarafını çevreleyen denizi, Boğaz’ı ve limanları ile bir kıyı kenttir.
Bu özellikleri nedeni ile var olduğu sürece balık ve dolayısı ile balıkçılıkla da iç içe olmuştur.
Yüzyıllar içinde sularında yetişen ve yolu buradan geçen balık çeşitlerinin bolluğu ile bereketini doyasıya yaşamıştır.
Bu süreçte balıkçılık ile ilgili yeni metotlar geliştirilmiş, balıkla yaşamı kendine has yöntemleri ile harmanlamış, bazılarını ise gelenek haline getirmiştir.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü tarafından İstanbul Marmaray projesi kapsamında Yenikapı'da yürütülen arkeolojik kazı ve sondajlarda gün ışığına çıkartılan taşınabilir kültür kalıntılarında Prehistorik Çağ'dan Osmanlı Dönemi'ne kadar uzanan zaman dilimi içinde İstanbul'un geçmişten bugüne 8 bin yıllık kültürel gelişimine ışık tutan kalıntıların yer aldığı bulgularda balıkçıların araç ve gereçlerine rastlanmıştır.
Çağlar öncesine dayanan balıkçılık Bizans’tan sonra, Fatih Sultan Mehmet’ten başlayarak Osmanlı Dönemi'nde de izlerini hissedilir derecede belirlemiş, balık saray mutfağına girerek oradan sultanların sofralarına kadar uzanmıştır.
Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesindeki anlatımlar ve çeşitli kaynaklardaki yemek tarifleri de balığın İstanbul'daki yerinin önemini kanıtlar niteliktedir.
Bu şaşırtıcı bulgular İstanbul kentinin yerleşim tarihini günümüzden yaklaşık 8 bin 500 yıl geriye taşımıştır.
Yenikapı kazı alanında, Theodosius Limanı taban dolgusu altına inildiğinde, bugünkü deniz seviyesinden yaklaşık 6,30 metre altında Neolitik Çağ’a ait yapı kalıntıları ile günlük yaşama ait buluntular tespit edilmiştir.
Neolitik Çağ’a tarihlenen, dal-örgü mimariye ait mekânların içinde ve çevresinde toplanan çok sayıdaki çanak çömlek parçası, İstanbul bölgesinin Neolitik toplulukları olarak adlandırılan “Fikirtepe Kültürü” ile Yarımburgaz dört evresiyle yakın benzerlik göstermektedir.
Yenikapı’da antik Theodosius Limanı kalıntıları altında son 10 bin yıl içinde depolanmış çökel istif ise, Marmara Denizi’nin geçirdiği ortam değişimlerini ve kültürel tarihçesini yansıtmaktadır.
İstanbul Boğaz’ı kıyılarında ilk yerleşim yeri M.Ö. 685 yılında Megara'dan gelen Yunanların günümüzde Tarihi Yarımada olarak adlandırılan bölgeye gelmesiyle kurulmuştur. Bu yerleşim yeri günümüze pek çok kez el ve ad değiştirerek gelmiştir.
Bu şaşırtıcı bulgular İstanbul kentinin yerleşim tarihini günümüzden yaklaşık 8 bin 500 yıl geriye taşımıştır.
Boğaziçi'nde pek çok noktada Osmanlı sultanlarına avlaklar, hasbahçeler, gezi parkurları oluşturulmuştur.
İstanbul Boğazı 19’uncu yüzyılda da bu dönemde kazandığı önemini korumuştur. Boğaz’a nazır tepelerde oluşturulan korular, parklar ve kıyılara yaptırılan mimari bakımdan batı esintileri taşıyan sahilsaraylar bu dönemin en belirgin özellikleridir.
Dünü ile bugünü ile Haliç'i ile İstanbul Boğaz'ı her hali ile görülmeye değer.
WhatsApp İhbar Hattı
+90 (553) 313 94 23