Türkiye Diyanet Vakfı 29 Mayıs Hastanesi, Kalp ve Damar Hastalıkları konusunda uzman kadrosu ile farklılığını hissettiriyor. Yaptığı ameliyat ve geliştirdiği tekniklerle adından söz ettiren 29 Mayıs Hastanesi’nin başarılı doktorlarından Prof. Dr. Ahmet Tu
KORAY TAŞDEMİR / İSTANBUL
Türkiye Diyanet Vakfı 29 Mayıs Hastanesi, kalp ve damar hastalıkları konusunda bir güven örneği oluşturuyor. Uzun yıllar GATA’da hizmet veren ve daha sonra Diyanet Vakfı’nın hastanesinde görev yapan Kalp Damar Cerrahı Prof. Dr. Ahmet Turan Yılmaz, diğer hastanelerden farkları olarak uyguladıkları yöntemleri Akit’e anlattı.
Hastaların farklı yerlerde tetkikler yaptırmalarına rağmen bir danışma, hastalıklarının doğrusunu öğrenme anlamında 29 Mayıs Hastanesi’ne geldiklerine dikkat çeken Prof. Dr. Yılmaz, “Hasta diyor ki ‘Bana anjiyo yapıldı. Kimi dedi ki şu kadar miktar verdiğiniz zaman sizi ilaçla tedavi ederiz, hiçbir şeye gerek kalmaz, kimi de dedi ki, stentle açarız, bir başkası da dedi ki şu miktarı verirseniz sizi ameliyat ederiz. Bizim kafamız karıştı. bunun doğrusu nedir?’ Yani buraya gelenler bizim ismimizi duymuşlar ya da bize tedavi için gelmiş değil. Biz bu kurumun ismine bir güven ile buraya geldik. Siz bu işin doğrusunu bana söyleyin algısını taşıyorlar” dedi.
“BU MİLLET DİYANETİN
HASTANESİNE GÜVENİYOR”
“Bizim elimize her gün birçok anjiyo CD’si gelir. Başka yerlerde anjiyo olmuş insanlar gelirler. Böyle bir yardım almak ve yalvaran gözlerle senin gözünün içine bakarlar. Doğruyu söyleyin diye. Ben özel hastanede 7 aydır çalışıyorum. Tabi ben otuz yıl devlette hekimlik yaptım. Ben şimdi şaşırıyorum” diyen Prof. Dr. Yılmaz, bazı özel hastanelerdeki uygulamalarda hastalardan menfaat sağlandığını insanların da bunun farkında olduklarını söyledi. Yılmaz; “Bize karşı bir güven var. Bu millet, Diyanet’in hastanesinde yanlışlık olmaz, buradaki insanlar bilime ve vicdana ters karar vermezler muhasebesi ile geliyorlar. Çünkü bunun bir de ahiret tarafı var” şeklinde konuştu.
“HİBRİD DENİLEN BİR
YÖNTEM UYGULUYORUZ”
Bir kalp hastasına doktorlar olarak nasıl yaklaştıklarına da değinen Prof. Dr. Yılmaz, “Biz burada kardiyolog arkadaşlarla beraber, hastanın bütün özelliklerini inceliyoruz. Hastanın yaşı, tipi, sosyal durumu, hayatını vücudu ile mi kazanıyor gibi durumlara göre ne yapmamız gerektiğine arkadaşlarımızla beraber kararımızı veriyoruz” şeklinde konuştu.
Prof. Yılmaz, 85-90 yaşına gelmiş bir hastaya ise yaşına ve içinde bulunduğu sosyal duruma göre bir yöntem belirlediklerine dikkat çekerek “Biz bu hastaya da çok fazla vücudunu hırpalamadan bir operasyon yapıyoruz. Ani ölümlerin önüne geçmek, ağrıyı sızıyı dindirmek için bir teknik uyguluyoruz. İşte burada bizim diğerlerinden farklılığımız ortaya çıkıyor. Biz burada en kazançlı yolu seçiyoruz. Bizim “hibrid” dediğimiz bize özel bir yöntem var” dedi.
Prof. Dr. Yılmaz “Bir hastada hastalığın bir kısmını anjiyo laboratuvarında stentle veya kardiyologların uyguladığı bazı tekniklerle hallederken, biz de bir kısmını çok küçük deliklerden ameliyatla hallediyoruz. Bunun sonucunda hasta çok kısa bir süre içinde normal hayatına dönebiliyor. Bu yöntem tümüyle yapılan ameliyatlardan daha kolay yapılıyor. Bu yöntem ile bütün bir ameliyattan daha az netice elde ediyoruz ama; bu yöntem, vücudu ağır bir ameliyatı kaldıramayacak hasta grubuna uygulanıyor” açıklamasında bulundu. Kalp damar cerrahisinde ve kardiyolojide iki profesör ve iki uzman doktor olarak hizmet verdiklerini ve günde yaklaşık 2 ile 3 arasında kalp ameliyatı ve yaklaşık 5 ile 10 arasında da anjiyo yaptıklarını söyleyen Prof. Dr. Yılmaz, “Sonuç itibariyle, hastayı her türlü bakımdan değerlendiriyoruz ve ona göre karar veriyoruz” diye konuştu.
Diyanet hastanesinin diğerlerinden bir başka farkına da dikkat çeken Prof. Yılmaz, “Bizim anjiyo makinemiz, diğer hastanelerin aksine ameliyathanemizin içinde. Bu bize bazı avantajlar getiriyor, çünkü bazı ameliyatları anjiyo masasında yapıyoruz. Çünkü burada ameliyatları film çekerek yapıyoruz” dedi.
“İkinci olarak ise anjiyo ya da stend sırasında bir komplikasyon olursa hemen ameliyata alabiliyoruz” diye konuşan Prof. Dr. Yılmaz “Çünkü burada insanlar önce Yüce Allah’a sonra da bize emanet. Bu durum, hasta için büyük emniyet ve güvendir. Bu hem hasta için çok önemli hem de bizim “hibrid” dediğimiz uygulamayı yapmak için son derece önemli bir şarttır. Çünkü hasta bu yöntemle anjiyo masasına yatıyor hem ameliyat oluyor, hem de stend takılıyor” ifadelerini kullandı.
ÖMER FARUK KESKİN: HER
ANLAMDA KALİTELİ BİR HİZMET ALDIM”
“Biz doktorumuzdan çok memnunuz. Allah razı olsun. Hastanenin her anlamda hizmeti doktorunda hastabakıcısına ve hizmetlisine kadar son derece kaliteli. Ben ameliyat olalı 1 ay oldu, kendimi çok iyi hissediyorum. 1 gün yoğun bakımda kaldım, 1 hafta içinde de taburcu oldum.”
ŞERİF GÜL: “AHMET HOCA MANEVİ
ANLAMDA DA BİR DOKTOR”
“Ameliyat olanlar benim akrabalarım. Ameliyat için karar verme aşamasındaydık. Burayı tercih ettik. Buradaki hizmetlisinden baş tabibine kadar ilgi, hizmet ve maneviyat mükemmel. Ben daha önce bu hastaneye gelmemiştim; ama bu alakayı gördükten sonra bütün eşime dostuma burayı tavsiye ediyorum. Ahmet Hoca insana manevi anlamda da moral veren bir doktor.”
“İŞİN YÜZDE YÜZÜ DUADIR”
Prof. Dr. Ahmet Turan Yılmaz, “Bizim branşımızın en önemli isimlerinden biri olan Alexis Carrer. Bu kişi damar cerrahisinde büyük bir adamdır, damar ameliyatlarının temelini atmış bir adamdır. Bu adamın “Dua” diye bir kitabı, bir de “İnsan Denen Meçhul” diye bir kitabı vardır. Bu adam okyanusun öteki tarafında yaşamış bu adam kitabında diyor ki “İşin tümü duadır” diyor. İşinizi yaparsınız, iletirsiniz. Eğer ilettiğiniz yer kabul ederse o olur. İlettiğiniz yer kabul etmezse ne yapsanız olmaz” dedi.