• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Selahaddin Eyyubi kimdir?

Eyyubi hanedanının kurucusu olan Selahaddin Eyyubi, Hıttin Muharebesi ile 2 Ekim 1187 tarihinde Kudüs'ü Haçlılardan alarak kentte 88 yıl süren Hristiyan egemenliğine son vermiştir.

Selahaddin Eyyubi

Tanınmış bir ailenin çocuğu olan Selahaddin Eyyubi 1138 yılında Tikrit'te doğdu. Selahaddin'in ailesinin kökeni Yemen Araplarına dayanır. Bu aile daha sonra o dönem yaşadığı Basra'dan Azerbaycan'a göç etmiş, bölgedeki Kürt aşiretlerinin etkisiyle Kürtleşmişlerdir.

 
Daha sonra Suriyedeki Selçuklu atabeyi, Türk sultanı Nureddin Zengi'nin çağrısına uyan babası, Suriye'ye göçtü. Kürtleşen bu Arap kökenli aile, Şam'a yerleştikten sonra da Türklerin arasında Türkleşti.
 
Yani Selahaddin Eyyubi'nin soyu ve ailesi, önce kürtleşen, sonra da türkleşen Yemen Araplarına dayanır. Bunda ailesinin yaşadığı çevre, içinde bulunduğu toplum etkili olmuştur. Selahaddin'in kardeşlerinin isimlerinin Turanşah, Tuğtekin, Böri, Şahinşah ve Adil Ebu Bekir olması da ailenin Türkleştiğinin göstergesidir.
 
ÇOCUKLUĞU
 
İmadeddin Zengi'nin, babası Necmeddin Eyyub'u vali olarak atadığı Baalbek ve Şam'da büyüyen Selahaddin, ayrıcalıklı bir çocukluk geçirmedi. İyi bir tahsil aldı. Askeri eğitimden ziyade dini derslere meraklıydı. Sanatla ve ilimle uğraşırdı. Mantık, felsefe, sosyoloji, fıkıh ve tarih öğrendi, Şam'daki Dar'ul-Hadis'den (Hadis Üniversitesi) mezun oldu. Arapça, Farsça, Kürtçe ve Türkçe dillerini biliyordu.
 
ERKEN DÖNEMİ
 
Yirmi altı yaşındayken amcası tarafından eğitilmek üzere kendi hizmetine alındı. Mısır'ın güçlü aşiretlerinden Banu Ruzzaiklerin ele geçirilmesinde Fatımi halifesinin yanında savaştı. Daha sonra Haçlı ordusunun elinde bulunan Mısır'daki Bilbeis şehrinin ele geçirilmesinde görev aldı.
 
Bilbeis'in ele geçirilmesinden sonra karşılaştıkları Haçlı ordusuna karşı amcasının ordusunun sol kanadını oluşturan süvari birlikleri ile elde ettiği başarılar sayesinde kendini gösterdi. Savaşın sonunda haçlı kumandanı "Kayseryalı Hugh" (Hugh of Caesarea) Selahhaddin'in birliğine saldırdığı sırada esir düştü.
 
Savaşın sonunda Selahaddin ve amcası Şirkuh İskenderiye'ye geçtiler. Burada kendilerine halife tarafından para, asker ve bir kale verildi. Kaleye saldıran Mısır haçlıları Şirkuh'un birliklerini dağıtmayı başardılar fakat Selahaddin'in birlikleri kalenin düşmesine engel oldu.
 
MISIR SEFERLERİ
 
I. Haçlı Seferi sonucunda kurulan Kudüs Krallığı gözünü Mısır'a dikmişti. O dönemde Mısır'ın alınabilmesi için oldukça elverişliydi. Mısır'daki Fatımiler devletinin iç siyaseti karışıklıklar içindeydi. Mısır veziri Şaver, bir saray darbesi sonucu rakibi olan diğer vezir Dırgam'a yenilip vezirlikten olunca gizlice Şam'a, Nureddin Mahmud Zengi'nin yanına gitti ve yardım istedi (1164). Nureddin Zengi bu olayı fırsat bilerek İslam dünyasındaki iki başlılık problemini halledebileceğini ve Müslümanları yeniden tek çatı altında birleştirip Haçlılar'la mücadele konusunda güçleneceğini hesaplayarak Şaver'e olumlu yanıt vermiştir.
 
BİRİNCİ MISIR SEFERİ
 
Sultan Nureddin, Mısır'da Şaver'e yardım etme görevini Esedüddin Şirkuh'a verdi. Şirkuh bu görevi; kardeşinin oğlu Selahaddin'i yanında götürmek karşılığında kabul etti. Selahaddin ise, inzivaya çekilmekten ve ilim meclislerinde bulunmaktan büyük bir zevk duyardı.
 
Bu yüzden savaşa gitme tekliflerini bin bir ricayla kabul etti. Selahaddin'in askeri hayatı bu noktada, amcası Esedüddin Şirkuh’un hizmetine girmesiyle başladı. Bu arada Mısır'da işler iyiden iyiye karışmıştı. Şaver, rakibi Dırgam'ı mağlup etmeyi başarmıştı ve Sultan Nureddin'den gelecek desteğe ihtiyacı kalmamıştı.
 
Nureddin'e bağlı askerlerin müdahalesinden korkan Şaver, cizye karşılığında Kudüs Krallığı'ndan yardım istedi ve deniz yoluyla bir Haçlı ordusu, kendisine yardım için gönderildi. Haçlı ve Mısır ordusu, Afrika ile Asya'nın birleştiği noktada buluştular ve savunmaya geçtiler. Bu durum karşısında çok şaşıran Selahaddin ve Şirkuh, yanlarındaki az bir kuvvetle ne yapacaklarını bilemediler.
 
Daha sonra Selahaddin, ordunun komutasını ele aldı ve Sultan Nureddin'den gelecek yardımı bekleme fikrini beyan etti. Ardında ustaca bir manevrayla Belbis kalesini ele geçirdi. Sultan Nureddin ise, Selahaddin ve Şirkuh'a doğrudan yardım yerine Haçlı topraklarına yürüyürek onları geri çekilmeye zorladı.
 
Müttefiklerinden ümidi kesen Şaver, Sultan Nureddin'in hücum etmesinden korkarak Şirkuh'un ordusuyla sulha mecbur oldu. Selahaddin, barış şarlarını bizzat kendi tespit etti. Sulh yapıldıktan sonra Şam'a dönen Selahaddin, can dostu olarak gördüğü ilim ve irfan sohbetlerine yeniden katılmaya başladı. Bu seferle beraber Selahaddin, askeri alanda ilk maharetini gösterdi. Önceleri Selahaddin bir ilim adamı olmak istiyordu, yönetici olmak gibi bir niyeti yoktu. Nureddin Mahmud, Selahaddin'in bütün karşı çıkmalarına rağmen askeri sahada Selahaddin'den faydalanmak istemişti.
 
İKİNCİ MISIR SEFERİ
 
Sultan Nureddin, Şirkuh'un ifadelerinden Mısır'ın fethinin kolay olacağını anlamıştı ve bu yüzden Şirkuh'u bir kez daha Mısır üzerine gönderdi. Şirkuh, Selahaddin'in yeniden kendisiyle gelmesi şartıyla bunu kabul etti. Çoğu kişinin ricasını reddeden Selahaddin, Sultan Nureddin'in ricasına dayanamayarak sefere çıktı.
 
Sultan Nureddin'e bağlı bir ordunun üstüne geldiğini duyan Şaver, cizye vaadiyle Haçlılar'dan yardım istedi. Kudüs'ten hareket eden Haçlı ordusu, Asya ile Afrika'nın birleştiği yerde Şaver ve ordusuyla buluştu. Bunların toplam sayısı 30.000'e baliğ oluyordu.
 
Şirkuh ve Selahaddin'in yanındaysa 2.000 asker vardı. Selahaddin, ordunun kumandasını eline aldı ve kısa bir sürede Sina Çölü'nü aştılar. Kendilerinin 15 misli olan düşmalarını mağlup etmeyi başardılar ve İskenderiye'ye gelip bu kaleyi ele geçirdiler.  Selahaddin, kısa bir sürede kale halkının saygısını kazandı.
 
İskenderiye'nin düştüğü haberini alan, Mısırlılar ve Haçlılar, önceki mağlubiyetin etkisinden çıkıp İskenderiye üzerine yürüdüler. İskenderiye çok önemli bir mevkiydi ve doğu ile batının ticaret merkeziydi.
 
Şirkuh ve bazı askerler, şehir dışında mühim bir mevkiyi tutarak Sultan Nureddin'den gelecek yardımı beklemeye koyuldular. Selahaddin ve yanındakilerse şehri müdafaaya koyuldular. Selahaddin, kaleyi üç ay boyunca başarıyla savundu. Fakat Haçlılar'a desteğe gelen bir Rum donanmasının deniz yolunu kesmesi sebebiyle umduğu yardımı bulamayan Şirkuh, zaten erzak sıkıntısı çeken kalenin kurtarılmasını mümkün görmeyerek hiç olmazsa maiyetindeki askerleri selamete çıkarmak düşüncesiyle tuttuğu mevkiyi bıraktı ve çekilmeye başladı.
 
Selahaddin, Şirkuh ve askerlerinin gitmesinden sonra sulh istemekten başka çare bulamadı. Sulh şartı olarak askerleri ve silahlarıyla beraber Suriye'ye dönmeyi istiyordu. Sulh yapıldıktan sonra Selahaddin ve askerleri kaleden çıktılar. Kudüs kralı, büyük bir ordu beklerken 100 kadar yaralı askerin kaleden çıktığını görünce çok şaşırdı.
 
Zaten böyle kahramanlıklara hayran olan Kudüs kralı, üç gün süreyle Selahaddin ve askerlerini ordugahında misafir etti. Selahaddin, bu üç gün içinde Hristiyanlar'ın ordu tertibatına ve Hristiyan kumandanlar arasındaki çekişmelere vakıf oldu. Bu bilgiler ilerideki mücadelelerde çok işine yarayacaktı. Misafirlikten sonra Suriye'ye dönen Selahaddin, kendini tekrar ilim ve irfan sohbetlerine verdi.
 
ÜÇÜNCÜ MISIR SEFERİ
 
Yardıma gittiği Fatımi hükümetinin aciziyetini gören Kudüs kralı, savaş ilanına daha lüzum görmeyerek sınırı geçti ve Kahire civarına kadar geldi. Bunun üzerine Sultan Nureddin'e mektuplar gönderen Fatımi halifesi, yardım talep ediyordu. Sultan Nureddin bu talebi kabul etti ve Şirkuh'u yeniden Mısır üzerine gönderdi. Selahaddin'de bin bir rica ile üçüncü sefere gitmeyi kabul etti. Selahaddin, adeti olduğu üzere büyük bir süratle emrindeki öncü kuvvetlerle önüne tesadüf eden tüm düşman birliklerini perişan etti ve Şirkuh ile esas ordunun, kılıç çekmesine dahi lüzum kalmadan Kahire civarına kadar gelmelerini temin etti. Şaver'in cizye vaadi ve laf kalabalığıyla oyaladığı Haçlı ordusu, bu hücumu haber alır almaz dağılıp firar etti.
 
Kudüs kralının geri dönmesinden sonra Sultan Nureddin'e bağlı kumandanların varlığından hoşnut olmayan Şaver, bir ziyafet tertib edip hepsini ortadan kaldırmaya karar verdi. Şaver'in bu teşebbüsünü öğrenen Şirkuh büyük ıstıraplara düştü. Selahaddin ise Şaver'den önce davranıp çölde bir ziyafet düzenledi ve ziyafete Şaver'i de davet etti. Ziyafet mahaline yaklaşan Şaver'i karşılamak için yanına giden Selahaddin, yanındaki muhafızlardan çekinmeksizin Şaver'i kolundan tutup çekti ve atından düşürdü. Hadiseyi gören dalkavuklar derhal dağıldı. Zaten Şaver'in iktidar mücadelelerinden bıkmış olan Fatımi halifesi, Şaver'i ortadan kaldırmak için fırsat kolluyordu. Bu olayı duyunca Şaver'i idam ettirdi ve boşalan vezirlik makamına, Sultan Nureddin'den korktuğu için Şirkuh'u getirdi. Fakat bir-iki ay sonra Şirkuh vefat etti.
 
EYYUBİ DEVLETİNİN KURULMASI
 
1171 yılında Mısır'da Şii Fatımi halifeliğine son verildi. Bağdat'taki Abbasi halifeliğine bağlılığını ilan eden Salaheddin Eyyubi, Mısır’ın tek yöneticisi durumuna geldi. Böylece İslam dünyasındaki iki başlılık son buldu.
 
Bu olay Müslümanların Haçlılara karşı birleşmesinde tarihi dönemeçlerden birisi olmuştur.
Selahaddin, Nureddin Mahmud Zengi’ye hayatı boyunca bağlı kaldı. Fakat Nureddin'in 1174 yılında vefat etmesiyle durum değişti. Selahaddin, Nureddin'in dul eşi İsmedüddin Hatun ile evlendi. Daha sonra Nureddin'in yerine geçen oğlu İsmail, Selahaddin'i tanımadı ve işbirliğine yanaşmadı. Mısır’daki zengin tarım topraklarını mali dayanak olarak kullanan Selahaddin, Nureddin’in çocuk yaştaki oğlu adına naiplik talebinde bulunmak üzere küçük, ama çok disiplinli bir orduyla Suriye’ye hareket etti. Ancak çok geçmeden bu talebinden vazgeçti.
 
Selahaddin Eyyubi 1177 yılındaki Montgisard Muharebesinde Kudüs kralı IV. Baudouin'e yenildi. 1186’ya değin Suriye, Kuzey Mezopotamya, Filistin ve Mısır’daki tüm Müslüman topraklarını kendi bayrağı altında birleştirmeye çalıştı.
 
İslam birliğini yeniden sağlayan Selahaddin, müslümanların maddi ve manevi açıdan güçlenmelerine büyük katkı sağladı.
 
HITTİN SAVAŞI
 
Selahaddin Eyyubi düzensiz kuvvetleri birleştirerek disiplin altına aldı ve askeri güç dengesini kendi lehine çevirdi. 1187 yılında bütün gücüyle, Latin Haçlı krallıklarına yöneldi. Bu arada Kudüs Kralı ölmüş yerine Lüzinyanlı Guy geçmişti.
 
Selahaddin, Kudüs kralını ve ordusunu Kuzey Filistin’de Tiberya yakınlarında Hıttin'e kadar getirmeyi başardı. Hıttin kuyularıyla ünlü bir yerdi. Selahaddin çok önceden kuyuları tutmuştu. Böylece Haçlı ordusu susuz kalmıştı.
 
Haçlı ordusu günlerce süren yürüyüşün ardından 4 Temmuz 1187 tarihinde tükenmiş ve susuzluktan bitkin düşmüş bir halde Selahaddin'in ordusuyla karşılaştı, Hıttin Muharebesi'nde Selahaddin, Kudus Kralı Lüzinyanlı Guy komutasindaki Haçlı ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı.
 
Haçlıların verdiği kayıpların büyüklüğü Müslümanların Kudüs Krallığı’nın neredeyse tümünü ele geçirmesini sağladı. Akka, Betrun, Beyrut, Sayda, Nasıra, Gaman, Caesarea, Nablus, Yafa ve Aşkelon üç ay içinde düştü.
 
Salaheddin Haçlılara en büyük darbesini ise 88 yıl Frankların elinde kalan Kudüs’ü 2 Ekim 1187’de teslim alarak indirdi.
 
ÜÇÜNCÜ HAÇLI SEFERİ
 
Selahaddin Eyyubi'nin başarısına düşen tek gölge Sur’un ele geçirilmemesiydi. 1189’da Haçlı işgali altında yalnızca üç kent kalmış, ama sağ kalan dağınık Hristiyanlar zorlu bir kıyı kalesi olan Sur’da toplanarak Latin karşı saldırısının çıkış noktasını oluşturmuşlardı.
 
Kudüs’ün düşmesiyle derinden sarsılan Batılılar yeni bir Haçlı seferi çağrısında bulundu. III. Haçlı Seferi çok sayıda büyük soylu ve ünlü şövalyenin yanı sıra, üç ülkenin krallarını da savaş alanına çekti.
 
Sefer uzun ve tüketici oldu. İngiltere Kralı I. Richard (Aslan Yürekli Richard) hiçbir sonuca ulaşamadı. Haçlılar Doğu Akdeniz’de ancak güvensiz bir toprak parçasına tutunabildiler. Kral Richard Ekim 1192’de dönüş için yelken açtığında savaş sona ermişti.
 
ÖLÜMÜ 
 
Selahaddin Eyyubi, 4 Mart 1193 tarihinde Şam'da hayatını kaybetti. Ölümünün ardından ülke toprakları akrabaları arasında paylaştırıldı.
 
ÇOCUKLARI
 
Selahaddin Eyyubi'nin 17 oğlu ve bir kızı olmuştur. Eyyubilerin tarihçisi İbn Kesir'in eserinde verilen bilgilere göre günümüze gelen çocuklarının isimleri şunlardır.
 
- Efdal Nureddin Ebu Hasan Ali
 
Doğum: 1170 Mısır / Ölüm: Haziran 1225 Eyyubiler Şam Emiri (1193-1196)
 
- Aziz İmadeddin Ebu´l Feth Osman
 
Doğum: Ocak 1172 Mısır / Ölüm: Kasım 1198 Eyyubiler Mısır Sultanı (1193-1198)
 
- Zafir Muzaffereddin Ebu´l Abbas Hızır
 
Doğum: Nisan 1173 Mısır 
 
- Zahir Gıyaseddin Ebu Mansur Gazi
 
Doğum: Nisan 1173 Mısır / Ölüm: Ekim 1216 Eyyubiler Halep Emiri (1193-1216)
 
- Aziz Fetheddin Ebu Yakub îshak
 
Doğum: 1174 Dımaşk
 
- Necmeddin Ebu´l Feth Mesud
 
Doğum: 1175 Dımaşk
 
- Ağar Şerefeddin Ebu Yusuf Yakub
 
Doğum: 1176 Mısır
 
- Zahir Mücireddin Ebu Süleyman Davud
 
Doğum: 1177 Mısır
 
- Muzaffer Kutbeddin Ebu´l Fadl Musa
 
Doğum: 1177 Mısır
 
- Eşref Muizzeddin Ebu Abdullah Muhammed
 
Doğum: 1179 Şam
 
- Muhsin Zahireddin Ebu´l Abbas Ahmed
 
Doğum: 1181 Mısır
 
- Muazzam Fahreddin Ebu Mansur Turanşah
 
Doğum: Temmuz 1181 Mısır / Ölüm: 1260
 
- Galib Nusayreddin Ebu´l Feth Melikşah
 
Doğum: 1182 Şam
 
- Rükneddin Ebu Said Eyyûb
 
Doğum: 1182 Şam
 
- Mansur Ebu Bekir
 
Doğum: 1193 Harran
 
- Nusayreddin Mervan
 
Doğum: 1193 Şam
 
- Şadî
 
Doğum: 1193 Şam
 
- Munise:
 
Amcasının oğlu Melik Kamil bin Adil'le evlendi.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23