Anlaşılan o ki yangında bir tek vefat edenler sorumlu!
Anlaşılan o ki yangında bir tek vefat edenler sorumlu!
Ertuğrul Akar
Yine bir felaket yine yitip giden masum insanlar ve yine asla suçlu olmayan idare!
Ben artık ‘’suçlu’’ ‘’sorumlu’’ aramaktan yoruldum.
Türkiye bir hukuk devleti, bütün kanunları vatandaşların kesin bir şekilde anlayacağı şeffaflıkta olmak zorunda. İdari veya adli bir olay meydana geldiğinde herhangi bir vatandaşın rahatlıkla hangi eylemin veya söylemin suç teşkil ettiğini, suçu ve sorumluyu veya suçluyu analiz edebiliyor olması gerekiyor.
Ancak Türkiye’de bunu asla başaramıyoruz bırakın vatandaşı, hukuk uzmanını kanunun muhatabı idari bürokrat dahi karmaşık sistem içinde kendisini bulamıyor.
Hiç kimse yoğurdum ekşi diyecek erdemi ortaya koymuyor. Varsa yoksa karşı taraf sorumlu. Yetmiyor utanmasalar maktul veya mağdur sorumlu demeye getiriyorlar.
Bolu’daki otel yangınında asla kimse sorumluluğu üstlenmedi, üstüne üstlük karşılıklı olarak hem kendilerini koruyan ve karşı tarafı suçlayan kanun hükümleri, yönetmelikler vs. gösterdiler. İnanabiliyor musunuz bir olay oluyor ve yasalarda her iki tarafın lehine ve aleyhine sorumluluk izafe eden hükümler mevcut!
Bu düzensizlik, bilinçli yapılan belirsizlik maalesef ki ahlaksızlığı meşrulaştırıyor kimse farkında değil veya daha beteri meşru ahlaksızlığın hazzını yaşıyor herkes.
Dünyanın tüm toplumlarında bu yönde sorunlar tatbiki vardır ancak bize düşen kendi evimizin önünü temizlemek olduğu için biz kendi memleketimizi konuşmak ve düzeltmek zorundayız.
Sorumlu aramaya gerek yok herkes en yakın aynanın karşısına geçsin!
Baklava almak istersin içinde fıstık yerine bezelye,
Sucuk salam almak istersin içinde binbir çeşit sakatat,
Baharat almak istersin içinde boya,
Süt almak istersin içinde su,
Ev almak istersin iskân yok,
Otel açarsın yangın merdiveni, yangın söndürme sistemi yok,
İşini yaptırmak için rüşvete evet diyen bir ‘’ahlak’’,
Daha neler neler…
İyi insan olmak, iyi Müslüman olmak, adil olmak, ahlaklı olmak bütün hastalıklarımıza iyi gelecek aslında.
Ümit Özdağ, Türk vatandaşlığını dahi hak etmiyor ancak tutuklama yanlış zamanlama…
Ümit Özdağ, halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçundan tutuklandı. Yine taraflar karşılıklı ideolojik ve subjektif kinleriyle olayı kendi cephelerinden değerlendirdiler.
Ben bu şahsı asla sevmem ve Türkiye’ye zarar veren bir ajan olduğunu düşünür ve söylerim.
Ancak kişinin bu durumu başka, hukuk sistemi çerçevesinde uygulanan tutum başka değerlendirilmelidir.
Suçun kanundaki tanımı çok açık;
Madde 216 (1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde,…
Bu hükümde açıkça vurgu yapılan konu açık ve yakın bir tehlikedir.
Savcılık ve sulh cezanın tutuklama gerekçelerini incelediğimde aylar önce sosyal medya hesaplarından atılan mesajlara yer verilmiş.
Benim yorumum şu ki; sosyal medya hesaplarından atılan mesajların atıldığı zaman diliminde yani yakın tarihte açık ve yakın bir tehlikeye yol açması durumu oluşmadığıdır. Çünkü mesajların atıldığı dönem olaylarla ilgisi varsa dahi (bana göre yüzde yüz var) o dönemde işlem yapılmalıydı ve tutuklanmalıydı.
Aylar sonra bu gerekçeyle tutuklandığında sistem arızalanır, görüntü bulanıklaşır, meşruluk sorgulanır, hukuk zarar görür.
Kanunlar tüm toplumun vicdanına hitap etmelidir. Bu da doğru zamanda doğru adımların atılması ile olur. Burada zamanlama sorunu var.
Yoksa bir parti genel başkanına müeyyide uygulanamaz diye bir söz ebetteki söylenemez.
Mesele meşruluğu ve adaleti bulanıklaştıracak yanlış zamanlamalardan hukuk sistemini korumaktır.