“Bütün uyuyanları uyandırmak için tek bir uyanık yeter”
“Bütün uyuyanları uyandırmak için tek bir uyanık yeter”
YÜKSEL TOKUR
Buradaki “uyumak” bildiğimiz uyku hali olmayıp, mecazi anlamda kullanılmaktadır. Bazı kişilerin çevresinde olup bitenlere kayıtsız kalması, düşünmeden yaşaması ya da sorgulamadan kabul etmesi gibi anlamlara gelir.
Malcolm X’e ait olan bu söylem, kişisel olabileceği gibi, toplumlar için de geçerlidir. Bir toplumda insanlar adaletsizlikleri kanıksamış, özgürlüklerini kaybetmiş veya kendilerine özgü değerlerini unutmuş, bu durumlara da tepki veremiyorsa bir tür zihinsel uyuşukluk durumu var demektir.
“Uyanık” durumda olan kişi, bu uyku halini kabul etmemiş demektir. Gerçekleri görmekten korkmayan, sorgulayan ve harekete geçmeye cesaret eden bir kişidir. Bu tür bir insan, yalnızca kendi hayatında değil, etrafındaki insanların hayatında da değişim oluşturma potansiyeline sahip demektir.
Bu hal farkındalık durumu olup başkalarını da etkileyebilir. Bir kişinin düşünceleri, sözleri ve eylemleri diğerlerine de ilham verebilir ve zincirleme bir uyanış başlatarak, toplumları ve belki de tüm dünyayı etkileyebilir.
İnsanlık tarihi boyunca toplumlar büyük dönüşümlerini, çoğunlukla bir kişinin farkındalığıyla başlatmışlardır. Bazen bu bir düşünür, bazen bir sanatçı, bazen de bir lider olmuştur. İşte o bir kişi, kişisel olarak farkındalığın ve cesaretin, kolektif bilinci nasıl harekete geçirebileceğini gösteren çok önemli bir anlam yüklüdür.
Dünya tarihine baktığımızda, bir tek kişinin başlattığı uyanışların etkileri olduğunu görebiliyoruz. Mesela; ülkemizde Mustafa Kemal Atatürk’ün kurtuluş savaşını başlatan hamleleri, Gandhi’nin Hindistan'da başlattığı pasif direniş hareketi, Martin Luther King’in sivil haklar mücadelesi, yine kurtuluş savaşımız sırasında Sütçü İmam gibi birçok İslam aliminin etkili konuşmaları bu tür bireysel uyanışların ve cesaretin ürünüdür. Bu kişiler, içinde bulundukları dönemde bazılarının dile getiremediği gerçeği görebilmiş ve bu gerçeği dile getirmekten çekinmemişlerdir.
Bazı insanlar potansiyel bir kıvılcım olabilir. “Bütün uyuyanları uyandırmak için tek bir uyanık yeter” sözü, umudu ve sorumluluğu bir arada taşır. Bir kişinin cesurca atacağı bir adım, başkalarının da onun izinden giderek adım atmasına vesile olabilir. Böylelikle değişim, büyük kitlelerden önce kişinin içinde başlar. İşte bu yüzdendir ki, gerçek bir dönüşüm için önce en az bir kişinin gözlerini açması yeterli olabilir.
Günümüzde “uyanık olmak”, sadece politik ya da sosyal meseleleri fark etmekle sınırlı olmayacak kadar geniş kapsamlıdır. Ekolojik krizlerden dijital manipülasyona, tüketim alışkanlıklarımızdan toplumsal adalete kadar birçok alanda bilinçli bir duruş sergilemek zamanımızı uyanıklığı örneklerindendir.
Dini pencereden baktığımızda ise; dünyaya gelmiş, fakat kendini yaratanı tanıyamamış, yani imansız yaşamış, kendisine sunulan sayısız nimeti görememiş, her şeyin tesadüfen yaratıldığını sanmış, gönderilen onca Peygamber, onca din aliminin söz ve yaşantılarına, kitaplara kayıtsız kalarak dünyadan göçüp gitmiş olanlar uykunun en ağırını yaşamışlardır.
Sonsuz yurt ahiretini harap eden bu uyku hali ölüm anına kadar devam ederse, telafisi mümkün olmayan bir iflas gerçekleşmiştir.
İşte o zaman vay o kişinin haline!