Yerel seçimler bitti ya, şimdi herkes Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kilitlendi. Senaryolar havada uçuşuyor. Birileri yine toplumsal tercihlerden bîhaber, “kâğıt üzerinde ittifaklar” kurup adaylar belirliyor, Cumhurbaşkanını seçiyor. Nedense kimsenin, “sosyal ve siyasal eğilimler”i hesaba kattığı yok.
Siyasi hayatını zirvede tamamlamak isteyen ve ardında “büyük bir halk desteği” bulunan“Erdoğan faktörü”nü devre dışı bırakan formüllerin hiçbirinin işe yaramayacağını göremeyecek kadar basiretsiz tipler, “halk oyuyla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı” olmayı “halkın Tayyip’i”ne yakıştırmasalar da, -doğrusunu elbette Allah bilir-, “görünen gelecek”te işin varacağı yer bundan başkası değil.
Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimini asıl önemli kılan, Cumhurbaşkanı’nın halk oyuyla seçiliyor olması. Arkasına halk desteğini alan bir Cumhurbaşkanı’nın, “Hükümetler üzerinde daha etkili” olacağından, “özgül ağırlık” bakımından daha baskın hale geleceğinden kuşku yok. Bu yüzden, Cumhurbaşkanlığı makamı, şimdi olduğundan “daha stratejik bir makam” ve yeni Cumhurbaşkanı, şimdi olduğundan “daha güçlü” olacak.
Bu durumda şundan kimsenin kuşkusu olmasın: Zaten “Başkanlık sistemi”ni çok arzulayan ve fakat “Anayasal değişiklik”i gerçekleştiremeyen Erdoğan, halk oyuyla Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde, aynen “Başkan gibi” davranmaktan başka bir tutum içine de girmeyecektir. Bunun için öyle Anayasal değişiklik falan yapmaya da hiç gerek yoktur; halen var olan “Anayasal yetkiler” çerçevesinde bile, Cumhurbaşkanlarının “Başkan gibi” davranmaları mümkündü.
FARUK KÖSE'NİN BUGÜNKÜ YAZISINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN