Suriye'de yaklaşık 3 senedir devam eden Esed zulmü dolayısıyla ülkelerini terk eden Suriyelilere gönülden sahip çıkan nadir ülkelerden birisi Türkiye. Ancak ülkemize sığınan Suriyeli mağdur ailelere, özellikle İstanbul'daki halkın bazı kesimi, gerekli hassasiyeti göstermiyor.
Suriyeli mağdur ailelere karşı takınılan yanlış tavra sebeb olan aslında yine Suriye'den ülkemize gelen sığınmacılar arasında bulunan 'dilenci'ler. Dilenciliği meslek edinen bu 'dilenci taifesi', Suriyeli mağdur aileleri de zor duruma sokuyor. Türkiye'nin kapılarını sonuna kadar açtığı Suriyeli sığınmacıların arasında bulunan dilenciler, ülkemizin yardımsever tavrını suistimal edip, gerçek mağdurların da 'dilenci' olarak algılanmasına sebeb oluyorlar. Bu algı çerçevesinde yardımsever halk, iyi niyetini kullanarak, 'kimse yardım etmediği için dilenmek zorunda kalıyorlar' düşüncesiyle yaklaşıyor Suriyelilere.
İşte bu gerçeğin iç yüzünü ortaya koymak için bir araştırma yapan Yenişafak gazetesi, bir dosya hazırladı.
Yenişafak gazetesinin "devlet, STK ve halk yardım etmediği için Suriyeliler dilenmek zorunda" algısını yıkacak araştımasından ilgili kısım şu şekilde:
DEVLET SAHİP ÇIKMIYOR MU?
Yağmur, kar veya fırtına gibi zorlayıcı şartlara rağmen yerlerini terk etmeden dilenmeye devam ediyorlar. Bunlara şahit olan halk ise devletin neden bu insanlara sahip çıkmadığını sorguluyor. Havaların soğumasıyla birlikte İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu twitter hesabından bir açıklama yapmış ve konu hakkında İstanbulluları bilgilendirmişti. Mutlu, "Suriyeli geçici sığınmacıların şehrimizde meskensiz olarak, açık alanlarda konaklamaları hepimizin dikkatini bir süredir meşgul etti. Bu durumdaki sığınmacılara sürekli olarak, devletimizin Kızılay vasıtasıyla hazırladığı kamplara kendilerini götürebileceğimizi anlattık. Ancak ısrarla yaptığımız bu yönlendirici yardım tekliflerimize olumsuz yanıt verilerek kamplara gitmeyi kesinlikle tercih etmediler' diyerek durumu özetlemişti.
YENİ BİR YAŞAM ALANI: DR. KEMAL DEMİR GENÇLİK KAMPI
Sınırdaki kamplarda her türlü ihtiyaçları karşılanacağı halde İstanbul'dan ayrılmayı kabul etmeyen aileler için valilik ve Kızılay harekete geçerek yeni bir yaşam alanı oluşturdu. Türk Kızılayı'na ait Dr. Kemal Demir Gençlik Kampı geçici barınma merkezi olarak Suriyeli sığınmacılara açıldı. 200 kişilik kapasiteye sahip bu kampın dışında 500 kişi kapasiteli Tuzla'daki lojistik merkezi de ayrıldı. Günde 3 öğün sıcak yemek verilen kampta, bebek ve çocuklar için mama, süt ve bez temin ediliyor. Mültecilere kışlık giysi ile ayakkabı dağıtımı yapılıyor. Türk Kızılayı'nın tatil yapma imkanı bulunmayan gençleri yaz aylarında ağırladığı odalar Suriyeli ailelere tahsis edilmiş. Odalarda ranzalar, banyo ve televizyon bulunuyor. Yemekler ortak yemekhanede yeniyor ve her katta bulunan ortak çamaşırhaneler de misafirlerin hizmetine sunulmuş durumda.
Türk Kızılayı Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar Pendik'deki kampta Suriyeli ailelerle...
MESLEKLERİ DİLENCİLİK
Türk Kızılayı Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar ile Pendik'te bulunan Dr. Kemal Demir kampında kalan Suriyeli mülteciler üzerine konuştuk. Akar, gençlik kampı olarak uzun yıllardan beri kullanılan bu mekanın kış aylarında açıkta kalan Suriyeliler için tahsis edilmesine valilikle yapılan görüşmeler sonucunda geçici olarak karar verildiğini belirtiyor. Kampta her ihtiyaçlarının karşılandığını söyleyen Akar şöyle devam ediyor:
"...Yeme-içme, temizlik, eğitim her türlü ihtiyaçları periyodik olarak sağlanıyor. Ancak kamplardaki rutin hayat bazılarını sıkıyor ve bu sebeple kalmak istemiyorlar. Dışarıda olurlarsa çalışırız ümidi taşıyorlar, geleceğe yönelik yatırım yapmak istiyorlar. Bir de zor şartlardan çıkıp geldikleri için Türkiye şartlarına göre daha ucuz çalışıyorlar, dolayısıyla kolay iş buluyorlar. Bir aileden 5-6 kişi birden çalışıp sermaye birikimi elde etmek için uğraşıyorlar. Benim şimdiye kadar edindiğim intiba budur. Yoksa insan niçin kendisine sunulan hazır hayatı reddedip de gelip burada dilensin?"
"Dilenmek de herkesin yapabileceği bir iş değildir" diyen Ahmet Lütfi Akar, "Ben bunu yapan insanların gerçekten ihtiyaç sahibi insanlar olduğu için değil meslek olarak yaptıklarını düşünüyorum. Onlar bu işi meslek edinmişler ve belli ki bu durumu kullanıp ajitasyon yapmaya çalışıyorlar. Ama unutulmaması gereken husus şu, bu insanlar tüm Suriyeli kardeşlerimizi temsil etmiyor."
DİLENİYORSA DİLENCİDİR
Yurttaşları için için hizmet veren bir yardım derneğinin yönetim kurulunda olan Suriyeli Ebubekir Sibai, bu konuda Türk Kızılayı Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar'ın açıklamalarını destekliyor.
Ebubekir Sibai de bu kişilerin dilenciliği meslek olarak yaptıklarına dikkat çekiyor; "Suriye'ye gidin, aynı kişiyi orada da dilenirken bulabilirsiniz. İyi para kazanıyorlar, vazgeçmek istemiyorlar. Başka işlerde çalışmak zor geliyor onlara."
Barınacak bir yer bulamadığı için, mağduriyetlerinden ötürü parklarda kalan ailelerle, dilencileri nasıl ayırt edeceğimizi sorduğumuz Sibai'nin yanıtı çok net; "Dileniyorsa dilencidir..."
Sibai şöyle devam ediyor: "Derneklere başvurup bir yardım talep eden kişi mağdurdur. Yardım talebi karşılandığı halde yardım istemeye devam ediyorsa o kişi dilencidir. Kişi mağdur olmuş olabilir, geçici süre parklarda kalmak zorunda olmuş olabilir. Ama bu insanlar ev bulduklarında, iş bulduklarında bir daha sokaklara dönmediler. Bir Suriyeli olarak ben çok rahatsızım bu durumdan. Bu dilenciler kesinlikle Suriye halkını temsil etmiyor..."
10 YAŞINDAKİ AVVAD
Aksaray metrosunun girişinde karşılaştığımız henüz 10 yaşındaki Avvad tanesi 1 liradan kağıt mendil satıyor. Babasının evde kardeşlerine baktığını, annesinin ise hastanede olduğunu söyleyen Avvad ile kaldıkları yere gidiyoruz. Metroya birkaç sokak mesafede bir sokakta bulunan evi mobilyalı olarak kiralamışlar. Kirası günlük 100 lira. Avvad dışında kardeşi de mendil satıyor. "Buradaki kiramızı biz kazanıyoruz kardeşimle" diyor. Günlüğü 100 liradan kiralanan evin hali ise içler acısı. Halısız yerlerde gezinen küçük çocuklar perişan halde. Annenin tedavisi bittiğinde geri dönmeyi bekliyorlar. Öğle saatlerinde satışa başlayan Avvad, hava kararana kadar yerinden ayrılmıyor. Çalışmaktan bir şikayeti yok, tek korkusu zabıtaya yakalanmak.
GENÇ ANNE FATIMA
Aynı metronun biraz ilerisinde kundaktaki bebeğiyle dilenen Fatıma ise geçimini bu şekilde sağlıyor. Seyyar satıcılardan dilenmek için yer talep ederek işe başlayan Fatıma, ağlayan bebeğiyle akşam karanlığında plastik bir tabakla dilenmeye başlıyor. 1 yıldan fazladır Eminönü'nde günde 25 liraya bir otel odasında kalan Fatıma'nın eşi, bebeği karnındayken şehit olmuş. Amcasının kızıyla geldikleri İstanbul'da dilenmekten başka yapacak bir iş bulamadığını, bebeğine bakacak kimse olmadığını, otel parasını zor bulduğunu söylüyor. Çevreden gelen kimi olumsuz tepkilere son derece alışık görünen Fatıma'ya neden kamplara gitmediği sorduğumuzda ise yanıt vermiyor.
SURİYELİ MÜLTECİLER, SURİYELİ DİLENCİLERDEN RAHATSIZ
Kah mendil satarak, kah dilenerek sokakları dolduran ve Suriyeli savaş mağduru olduğunu iddia eden dilencilerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Suriyeliler kendilerine olan bakışı olumsuz etkilediği için kendilerinden rahatsız. Dilencilerden şikayet eden esnaf ve halk bir önlem alınmasını isterken, Kızılay ve İstanbul Valiliği boş duran kamplara dikkat çekiyor. Dilenmekte ısrar eden kişiler ise kendileri için tek çarenin bu olduğunu savunuyor.