Ankara büromuzu ziyaret eden Hak-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Mahmut Arslan, Temsilcimiz Yener Dönmez ile Haber Müdürümüz Fatih Akkaya’ya önemli açıklamalarda bulundu. 28 Şubat’la ilgili çarpıcı bilgiler veren Arslan, 28 Şubat sürecinde psikolojik bask
YENİ AKİT / ANKARA
Hak-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Mahmut Arslan gazetemiz Ankara Bürosunu ziyaret etti. Arslan, Ankara Temsilcimiz Yener Dönmez ile Ankara Haber Müdürümüz Fatih Akkaya’ya önemli değerlendirmelerde bulundu.
28 Şubat darbesinin 16. yıldönümü yaklaşırken, süreçte cuntacılara dik durabilen ender yapılardan olan Hak-İş’in başkanı Mahmut Arslan, 28 Şubat’la ilgili çarpıcı bilgiler verdi.
Cunta ve adamlarının kendilerini tehdit ettiğini bildiren Arslan, “Bize de baskılar gizli ve açık olarak devam ediyordu. Sürecin içinde olduğunuzda zaten peşinen her şeyi kabul ediyorsunuz. Her an her şey olabilirdi. Zaman zaman kimi ayakçılar haberler getiriyorlardı. El altından ‘bilgilendiriliyorduk’. Bu aslında tehdit içerikli bir olaydı, bir psikolojik baskıydı. Bu gelen insan İşte ‘bu gece dikkat edin bir müdahale olabilir’ diyordu. Bunu söyleyen insan bir kısım askeri kaynaklardan bilgi aldığını da söylüyordu. Bu ‘bugün olabilir’ sopasını uzun süre kullandılar üzerimizde. Sonra, işte bugün falan filanla görüşüldü ‘muhtemelen yarın bir müdahale olabilir’ planı uygulamaya sokuldu. Bu bir korkutma ve manipülasyon siyasetiydi. Ancak biz bu oyuna gelmedik. Duruşumuzu bozmadık. Fakat tahmin ediyorum ki birçok kurum ve kişiyi de bu yolla sindirdiler” dedi.
HALKIN YANINDA DURDUK
28 Şubat’ta tehdit edildiklerini bildiren Arslan şöyle devam etti: “Cuntacıların işçi hakları diye bir dertleri yoktu. Sendikaları kendi emelleri için kullanmak istediler ve bunu da başardılar. Dönemin Türk-İş ve Disk gibi sendikaları bunu bilerek bu senaryoda rol aldılar. Buna razı oldular. Bizin en büyük itirazımız bunadır. Yoksa tamam sendikalar kendi tabanlarının menfaatleri doğrultusunda siyaset yapabilirler, siyasi partilere baskı da yapabilirler. Ancak söz konusu dönemde tabanın böyle bir talebi yoktu. O dönemde biz zor olanı seçtik. Halkın yanında yer aldık.”
EN ÇOK NEDEN ETKİLENDİ?
Mahmut Arslan, 28 Şubat sürecinde en çok Cumhuriyet Savcısı Nuh Mete Yüksel’in Merve Kavakçı’nın evine zorla girmeye çalışmasından ve Aczmendi tarikatı lideri Müslüm Gündüz’ün evi basılarak pijamalarla kameraların önüne atılmasından etkilendiğini söyledi: “Birincisi Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısının Merve Kavakçı’nın evine yaptığı baskını hiç unutamıyorum. Zorla evine girmeye çalışması beni çok etkiledi. İkincisi de Aczmendi liderinin evine baskın düzenleyerek adamı pijamalarıyla kameraların önüne atmaları. Bu iki görüntüyü hakikaten belki 28 Şubat sürecinin artık dibe vurduğunun resmi olarak görmek gerekiyor. Bunun bir plan, bir senaryo olduğunu ben büyük ölçüde tahmin ediyordum. Ancak bunun biraz ifşa edilmesi gerekiyordu. Bu süreç gecikti biraz diye düşünüyorum.”
YILMAZ İDEOLOJİK SOYKIRIM UYGULADI
28 Şubat sürecinde Mesut Yılmaz başta olmak üzere bir takım siyasilerin sendikalarına yönelik ‘ideolojik soykırım’ yaptıklarını söyleyen Arslan, özellikle Anavatan Partili belediyelerdeki üyelerinin Mesut Yılmaz ve adamları tarafından Hak-İş’ten koparıldıklarını bildirdi.
ŞİMDİ DE BDP CUNTACILAR GİBİ DAVRANIYOR
Mahmut Arslan, 28 Şubat’ta birtakım siyasiler ve cuntacıların Hak-İş üzerinde kurdukları baskının bir benzerinin de bugün Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde BDP tarafından özellikle BDP’li belediyelerde uygulandığını bildirdi. Arslan şöyle konuştu: “Bu gün itibariyle gerek mevzuat, gerekse meşruiyet-tabanımızla iletişim bakımından güçlü ve büyük bir sendikayız. Ancak tabi ki baskılar olacak. Bunlara da hazırlıklıyız. Güneydoğu’da mesela BDP’li belediyelerin seçildiği her yerde bizi tasfiye etmeye çalışıyorlar. Örneğin Tatvan Belediyesi 1984’den itibaren bizdeydi. BDP seçimleri aldıktan sonra büyük bir baskıyla kavgayla üyelerimizi bizden ayırdılar. Üyelerimiz tehdit ediliyor. Van’da içerisinde bayan kardeşlerimizin de bulunduğu 40 arkadaşımız direniyor. Bize AK Parti’nin yakını-yandaşı gözüyle bakıyorlar. Böyle bir algı oluşturmaya çalışıyorlar. Ancak 400’ün üzerindeki AK Partili belediyelerde Disk ve Türk-İş örgütlü ve yetkili bulunuyor.”