LGBT propagandası: Evliyalar şehrinde rezalet! Aile hedefte
Evliyalar şehri Bursa'da film gösterimi bahanesiyle LGBT propagandası yaptılar!
Eşcinsellik lobisinin propagandaları...
Mona Lisa tablosunu hatırlamayan yoktur… İtalya'nın Floransa şehrindeki Rönesans sırasında Leonardo da Vinci tarafından kavak bir pano üzerine Sfumato tekniği ile resmedilmiş 16. yüzyıl yağlı boya portresidir. Resim hâlen Paris'teki Louvre Müzesi'nde Francesco del Giocondo'nun karısı, Lisa Gherardini Portresi başlığı altında sergilenmektedir. Tabloda oturmuş bir kadın resmedilmiştir, kadının yüzünün kime ait olduğu hala gizemini ise korumaktadır. Yüz ifadesindeki belirsizlik, kompozisyonundaki anıtsallık, atmosferdeki ilginçlikler, tablo hakkındaki çalışmaları hala çizildiği günden beri günümüze kadar devam eden bir tartışma konusu olarak önümüzde durmaktadır…
Hedefte aile var!
Elbette 16. yüzyılda resmedilen bir portre üzerinden de farklı okumalar yapıldığını da bir kenara not ederek ilerleyelim. Her zaman halının altına süpürülen kirlerin boşu boşuna oraya süpürülmediğini çok iyi analiz etmek lazım. Fransa’da LGBT’nin kalesi olarak günümüzde gördüğümüz ahlaksız yapılanmanın ve özellikle Olimpiyatlarda dünyaya sergilenmek istenen çarpık ilişkiler yumağının aslında geçmişten bugüne kadar ne denli ağır bir manevi saldırı içinde olduğumuzu da asla unutmamamız lazım. Kimine göre dedektiflik mi yapıyorsun denilebilir ama bu tür rastlantılar zincirinin boş yere olduğunu ben asla düşünmüyorum.
Çünkü kirli ellerin her daim birleştiği ve toplumsal yapının bozularak bazılarının ceplerinin dolmasının işaret fişeğini yakmak isteyen malum kesimler asla bu savaşı net olarak sürdürmezler.
Gelelim konumuzun en can alıcı noktasına…
Paris'teki Louvre müzesinde sergilenen ve Dünya'nın en ünlü resimlerinden biri olan Mona Lisa, sanat dünyasının daha derinlemesine anlayabilmesi için sayısız kızıl ötesi analizden geçmiş durumda. Özellikle bakış açıları, yüzündeki mimiklerden tutun da neyi kime nasıl ifade ettiğine kadar binbir türlü inceleme yapıldı… Ve bu incelemeler sonrasında ise tarihçilerden tutun da sanatçılara kadar herkesin masaya koyduğu analizleri gördük. Benim en dikkatimi çeken ise, günümüzde hem dünyada hem de ülkemizde yaşanan bu denli LGBT sempatizanlarının giderek çoğalmasının da aslında sanat adı altında yapılan rezillikler yelpazesinin de bizlere estirdiği rüzgardan ibaret olduğunu da unutmamak lazım…
Resim üzerindeki incelemelerinden sonra Silvano Vinceti bu ünlü resmin aslında iki farklı modelden ilham alınarak yapılmış olabileceğini ileri sürdü. Silvano Vinceti araştırmalarına göre; bu modellerin birinin Floransalı zengin bir tüccarın eşi olan Lisa Gherardini, diğerinin ise o zamanlar Da Vinci'nin 'çırağı' ve ilerleyen dönemlerde de ünlü bir sanatçı olarak tanınacak olan Gian Giacomo Caprotti diğer bi adıyla Salai veya Küçük Şeytan olduğunu belirtti.
Da Vinci'nin Salai portrelerini inceledikten sonra çarpıcı benzerlikler tespit ettiğini idda eden tarihçi, The Telegraph gazetesine verdiği röportajda “Mona Lisa andorjen, yani yarı erkek yarı kadın' dedi. 'Bu, özellikle burnunda, alnında ve gülümsemesinde görülüyor. Araştırmacıları yıllardır karşı karşıya getiren 'Mona Lisa kimden esinlenerek yapılmıştı?' sorusunun cevabını sonunda bulduk” diye ekleyenler de var kuşkusuz…
Kesin olmamakla birlikte, Salai 1490 yıllarında Da Vinci'yle birlikte onun evinde çalışmaya 10 yaşındayken başlamış ve 20 yıl boyunca yanında kalmış. Gherardini ise o bölgedeki çok zengin bir ailenin oğlu olan Francesco del Giocondo ile evlenmiş tam da Da Vinci'nin Mona Lisa'yı yaptığı dönemde. Tarih bilimci Vincenti, Floransa'da 4 yıl boyunca Gherardini'nin kalıntılarını aradığı kazılar yapmış ve Mona Lisa kültünün altında temel bir eşcinsellik temasının da olduğu artık tamamen kafalarda yerini almış durumda…
Bu düşünce tarzına kesinkes itiraz edenlerde var tabi ki, ama bu LGBT furyasının geldiği noktayı da düşündüğümüz vakit nasıl bir tehlike ile dünyanın karşı karşıya kaldığını unutmayalım. Bizler müslümanlar olarak ise Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de de bizlere derin bir şekilde Lut Kavmi’nin helakı nasıl anlatıldaysa bu gerçek üzerinde tahliller yaparken de mutlaka kati bir şekilde kararlılığımızı da ortaya koymalıyız. Bu işin şakası yok dostlar, bu iş aile yapımızı tehdit edecek şekilde Türkiye’mizde ciddi bir çalışma yapan zihniyetle baş başayız. Bu hayatı normalleştirmek isteyenlere fırsat vermemeliyiz. Ve son olarak tüm dünyada tepki çeken ve küresel bir sapkınlık haline gelen LGBT terörü 'sanat' adı altında hızla yayılmaya devam ederken, sinemadan siyasete kadar kendisine meşruiyet zemini oluşturmaya çalışan küresel sapkınlık son olarak Bursa'da boyut atladı.
Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin 'Sinema Günleri' adı altında gerçekleştirdiği etkinlik bir anda LGBT propagandasına dönüştü. Cinsel içeriklerin ve cinsel kimlik değişiminin vurgulandığı 'Uçsuz Bucaksız' adlı film, Kültürpark'ta aralarında çocukların da bulunduğu izleyicilere gösterildi. Kız çocukların öpüştüğü sahnelerin de yer aldığı gösterimin ardından transeksüelizm tanımının beyaz perdeye yansıtıldığı görüntüler Büyükşehir Belediyesinin kurumsal hesaplarından paylaşıldı. "Toplumun öğrettiği ve/veya dayattığı kimliklerin ötesinde bir film..." ifadeleriyle servis edilen afiş sosyal medyada büyük tepki çekti.
Bakın burada kesinlikle siyasete girmek benim işim değil, ama işin ucunda “kimliklerin ötesinde bir film” diyerek bir algıyı; evlatlarımızın arasına pompalamak isteyen kim ve hangi X parti varsa da karşılarında dimdik durmaya ve kalemimizin gücü yettiği kadar da yazmaya devam ederiz. Diyorum ya, bu işin şakası yok! Bu işin ciddiyetini unutmadan geçmişten günümüze yollarımıza döşenmek isteyen mayın tarlalarından dikkatli geçmek yerine bu mayın tarlalarının kökünü kurutmak bizim boynumuzun borcudur. Bu böyle biline…
Selam ve dua ile…