Reklam arasında Cumhurbaşkanı adayı görüşmesi!

Gazetelerin hem en çok gelir getiren, hem de okurla sıkı ilişki içinde olduğu sayfaları, “seri ilan” şeklinde dizayn edilen, küçük küçük ilanların yer aldığı bölümlerdir.

Başlıkların bir kısmı “Eleman aranıyor” şeklinde.

Bir kısmı, “kiralık yer aranıyor” şeklinde.

“Satılık daire”den, “Satılık dükkan”a, “Satılık çok temiz araba”ya, hatta “Satılık fabrika”, “Satılık makina”ya varıncaya kadar..

İlanlar..

30 milyon istihdamın olduğu bir ülkede, eleman da ararsınız, kalifiyeli çalışan da, müdür de..

20 milyona yakın ikametgah amaçlı bağımsız bölüm bulunan bir ülkede, satılık daire ilanı da normaldir, satılık dükkan ilanı da..

Ve tabii ki o dairelerin veya dükkanların, “Kiralık” ilanları da normaldir...

Ama altılı masanın bugün Türkiye’yi getirdiği noktada, “Cumhurbaşkanı aranıyor” noktasına geldik.

Tayyip Erdoğan düşmanlığı ile yola çıkan muhaliflerin, birbirine düne kadar “komünist” diye suçlama yapanların, “faşist” diye hakaret edenlerin biraraya gelip, “her şey mübah” diyerek gerçekleştirdikleri altyapısı çürük birliktelikleri; gazetelerin seri ilan sayfalarına, “cumhurbaşkanlığı yapabilecek uygun elemanlar aranıyor” ilanları verilme noktasına bizi getirdi..

“Eleman aranıyor” ise..

İş arayanlar da olacaktır..

Benzeri şekilde..

Cumhurbaşkanı aranıyor ise..

“Cumhurbaşkanı yapabilirim” ilanları da olacaktır..

Uydurmuyorum..

Birebir yaşadığımız bir vakıadan bahsediyorum..

Size hala şaka gibi gelecek ama, piyasa çoktan oluşmuş..

Altılı masa üyeleri, “seçim tarihi açıklansın, cumhurbaşkanı adayı belirlemek, iki günlük iş” deseler de..

Seçim tarihi hemen hemen belli iken..

İki gün değil, iki aydır Cumhurbaşkanı adaylarını açıklayamadılar..

Ve geldiğimiz noktada, hayali olaylar üzerinden, soyut kavramlar üzerinden birbirlerine gülücükler dağıtan altılı masa üyeleri, ilk somut ihtilaf yaşanabilecek olan Cumhurbaşkanı ismi belirlemeye sıragelince..

Duvara tosladılar.

Oysa bu altılı masa, “Nasıl olsa seçimden önce bir pratiği yok. Mutabık imişiz gibi açıklarız olur biter” mantığı ile, anayasa yaptılar..

Yüzlerce sayfa içerikle, devleti yeniden yapılandırmanın temel ilkelerini belirlediler..

Bakanlıkları, kurumları yeniden inşa ettiler..

“Altı parti, bu ayrıntıların hepsinde mutabık kalarak imzalamışlardır” açıklaması yaptılar..

“Parlamenter sisteme geçiş sırasındaki sürecin yol haritasını çıkarttık. Altı parti olarak mutabık kaldık” dediler..

At yalanı, varsa inananı.

Mutabık kaldıkları konularda, muhatapları test etme imkanımız var mıydı?

Yoktu..

SP, “Mutabık kalınılan metinde, İstanbul sözleşmesine geri dönüş diye bir ifade yok” derken..

İyi Parti’nin yetkilisi, “İstanbul sözleşmesi yaşatır” diyerek, SP’lilere meydan okudu..

SP’liler, “Erdoğan’ı bir devirelim, bu İP’lilere dünyayı dar edeceğiz” diye içlerinden geçirdiler..

İP’liler de, “Erdoğan’ı indirelim.. Bu SP’yi yokluğa mahkum edeceğiz” dediler..

Ama milletin önüne çıktıklarında, takıyyenin kralına imza atarak, birbirlerine gülücükler dağıttılar..

“İki günde belirleriz” dedikleri Cumhurbaşkanı adaylığına sıra gelince..

Yani seçim öncesindeki ilk icraat konusuna gelince..

Masa bir devrildi ki..

Birbirlerine ettikleri sözlerle, birbirlerini şöyle mahkum ettiler:

CHP’liler söylüyor: “Meral Akşener’in bize ettiği hakareti, Tayyip Erdoğan etmemiştir..”

İP’liler söylüyor: “Altılı masanın bize reva gördüğü kıskacı, Erdoğan yapmamıştır..”

Ortak hedefleri Erdoğan olduğu için, ikisi de, Erdoğan ismi üzerinden, kendilerine yapılanları tanımladılar..

Ve masa devrildikten sora..

Bu altılı masanın elemanlarının, ne kadar çapsız, ne kadar komik, ne kadar deneyimsiz, ne kadar hazırlıksız olduklarını gösteren olayları yaşamaya başladık.

Çok olay var da..

İstifa edip, bir saat sonra istifayı geri alan milletvekilleri..

Lehine açıklama yapılan belediye başkanlarının, 8 saat susup, sonra “Partimizin genel başkanının arkasındayız” demeleri..

Sonrasında, “Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu, İP Genel Başkanı Meral Akşene ile görüşecek” açıklaması.

Ardından İP genel merkezinden yapılan, “Yavaş ve İmamoğlu ile Akşener’in görüşeceği iddiası gerçekdışıdır” açıklaması..

Sonrasında, “buluşma” ile ilgili görüşmeler yapıldığı, ama parti merkezinde mi, yoksa dışarda mı yapılacağı konusunda mutabık kalınamadığı için, görüşmenin gerçekleşmediğinin ortaya çıktığı..

Akşener’in zehir zemberek “beş kişi bizim dışımızda adayı belirlemiş, bizi de noter gibi görüp, onayla dayatmasında bulundular” açıklamasının üzerinden 24 saat geçmeden, “Adaylık konusu da tartışılacak ise, masaya döneriz” açıklamaları..

Altılı masanın içler acısı durumunu bize gösterdi..

Ve tam bu süreci biz merakla izlerken..

“Cumhurbaşkanlığına adayım” açıklaması ile, Ersan Şen, bizi şenlendirdi..

Düşünebiliyor musunuz, bir tv kanalında, 40 yaşını doldurmuş, bir üniversite mezunu, ama hayatında ilçe teşkilatında çalışmamış, il teşkilatında çalışmamış, idarecilik yapmamış bir kişi “Cumhurbaşkanı adayı olabilirim” dedi..

4 yıldır ülkeyi yönetmeye çok iyi hazırlandıklarını, kadrolarının hazır olduğunu iddia eden altılı masanın İyi Partisi, hemen balıklama atladı..

Meral Akşener, reklam arasında, Ersan Şen’i arayıp, hafta içi görüşelim” dedi..

“Eleman aranıyor” duyduk da..

“Cumhurbaşkanı aranıyor” duymamıştık..

Onu da Ersan Şen-Meral Akşener ikilisi ile duymuş olduk..

“Satılık daire, Kiralık dükkan” duyduk da..

Neyse, anayasal bir makamın saygınlığını zedelemeyelim.

Devamını getirmeyelim..

Ama kimse, “Ersan Şen ile görüşme, nezaket görüşmesi olacaktı” diye kendisini kurtarmaya kalkmasın..

TV ekranından “Ben cumhurbaşkanı adaylığına varım” diyen adama, Türkiye genelinde % 10 oyu olan bir partinin genel başkanı, gülüp geçmiyor ise..

Ona telefon edip, tv programının reklam arasında onunla görüşüyorsa..

Tayyip Erdoğan 2023’de seçilecektir ama. Ondan sonraki seçimlerde ülkemizin hali harap demektir.