Tek Parti diktası mallarını yağmalamıştı: Ermeni ve Rumlar neden CHP’ye 'maddi' dava açmıyor?
Cumhuriyet’in kurucu partisi CHP’nin tek parti döneminde, Anadolu’daki gayrimüslimlerin mal varlıklarına sistematik biçimde el konduğu artık tarihçilerin de inkâr edemeyeceği belgelerle ortada. 1923’lerde başlayan bu süreçte, tehcir edilmiş veya sürgüne gönderilmiş binlerce Ermeni ve Rum vatandaşın evleri, dükkânları, çiftlikleri ve hatta dini yapıları dahi "sahipsiz" ilan edilerek hazineye, oradan da dönemin CHP’li yöneticilerine yakın çevrelere ve partinin giderleri için parti kasasına aktarılmıştı! Şuan yaşayan Rum ve Ermenilerin CHP kasasından maddi haklarını geri alması bekleniyor.
Cumhuriyet’in kurucu partisi CHP’nin tek parti döneminde, Anadolu’daki gayrimüslimlerin mal varlıklarına sistematik biçimde el konduğu artık tarihçilerin de inkâr edemeyeceği belgelerle ortada. 1923’lerde başlayan bu süreçte, tehcir edilmiş veya sürgüne gönderilmiş binlerce Ermeni ve Rum vatandaşın evleri, dükkânları, çiftlikleri ve hatta dini yapıları dahi "sahipsiz" ilan edilerek hazineye, oradan da dönemin CHP’li yöneticilerine yakın çevrelere ve partinin giderleri için parti kasasına aktarılmıştı! Şuan yaşayan Rum ve Ermenilerin CHP kasasından maddi haklarını geri alması bekleniyor.
Ermeni ve Rum Malları Üzerinden CHP'nin Servet Oluşturması
Birçok tarihçi ve araştırmacı tarafından belgelenen bu süreçte, sadece İstanbul'da değil, İzmir, Kayseri, Sivas, Diyarbakır, Bursa gibi şehirlerde de gayrimüslimlere ait taşınmazların büyük kısmı CHP’li kadrolar eliyle “millileştirme” adı altında gasp edildi.
Örneğin 1930’larda Ermeni tüccarlara ait olan han ve dükkanların çoğu ya belediyelere ya da parti kadrolarına satıldı. Parti binaları, parti yayın organları ve sosyal tesislerin birçoğunun bu yolla elde edildiği iddiaları artık kamuoyunun malumu.
Neden Hâlâ Dava Açılmadı?
Peki açıkça hukuksuzlukla elde edilmiş bu mallar için neden Ermeni ve Rum cemaatleri CHP’ye dava açmıyor?
Hukuki Yol Açık
Türkiye iç hukukunda zamanaşımı iddiası öne sürülse de, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) gibi uluslararası platformlar, insanlık suçu veya etnik temelli ayrımcılıkla gasp edilen mallar konusunda zamanaşımını geçerli saymıyor. Ermeni ve Rum vakıfları bu yolu işletmekte isteksiz veya gecikmeli davranıyor.
Korku mu, Sessizlik mi?
Türkiye’de azınlık temsilcilerinin bir kısmı, devletle ilişkilerini zedelememek adına CHP’nin tarihsel sorumluluğunu yüksek sesle dile getirmiyor. Oysa gerçek yüzleşme, hakkın aranmasıyla mümkündür.
Tarihi Arşivler Açık, Suç Delilleri Ortada
Cumhuriyet arşivleri, Tapu Kadastro kayıtları, Vakıflar Genel Müdürlüğü belgeleri, gayrimüslimlere ait malların nasıl “el değiştirdiğini” bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Hukuki zeminde açılacak toplu davalarla, bu tarihî adaletsizlik geri çevrilebilir.
'Açık Çağrı: CHP’ye Dava Açmak Gecikmiş Bir Adaletin İcrasıdır'
CHP’nin 1920–1940 yılları arasında gerçekleştirdiği gayrimüslim mallarına yönelik el koyma politikaları, yalnızca siyasi değil hukuki bir sorumluluktur. Eğer bugün “adalet”ten söz edilecekse, Ermeni ve Rum cemaatleri başta olmak üzere bu tarihsel mağduriyetin aktörleri olan halklar, CHP’ye doğrudan tazminat ve iade davası açmalıdır.