Gezicilerin darbe girişimi sırasında kamu ve özel sektöre ait 589 aracı yakıp, 409 binayı da tahrip edip, ülkeyi trilyonlarca liralık maddi zarara uğratan tutuklu son provokatörlerin de serbest bırakılması, “Peki bunları kim yaktı? Ülkeyi zarara kim uğrattı” tepkilerine yol açtı.
BAŞBAKANLIK ÇALIŞMA OFİSİNİ BASMAK İSTEYENLER BULUNAMADI
Dolmabahçe’de bulunan Başbakanlık Çalışma Ofisi’ni basmak isteyen, Valide Sultan Camii’ni 3 gün boyunca işgal eden, başörtülü bir anneyi çocuğuyla darp eden, 589 aracı yakan, 409 binayı tahrip eden, Divan Oteli’ni karargah olarak kullanmak isteyen provokatörler aradan 7 ay geçmesine rağmen bulanamazken; şimdi de tutuklu sanıkların serbest kalması eleştiriliyor.
42 İDDİANAME HAZIRLANDI
AK Parti Hükümeti’ni düşürmeyi hedefleyen Gezi olaylarına ilişkin 42. iddianame hazırlandı ancak İstanbul yargısı gasp ettikleri kepçeyle Beşiktaş’ta bulunan Başbakanlık Çalışma Ofisini basmak isteyen çapulcuları ve söz konusu çapulcuları yönlendiren organizatörleri onlarca MOBESE kamerası olmasına rağmen bulamadı!
“SANIKLARIN TAMAMININ TAHLİYESİ CİDDİ SORUN”
Avukat Cüneyt Toraman, Gezi olaylarında yargılanan sanıkların tamamının tahliye edilmesinin ciddi bir sorun olduğunu gösterdiğini söyledi.
Toraman, Taksim Gezi Parkı’na yönelik protestolara, ikinci gününden itibaren terör örgütlerinin katıldığının bilinen bir gerçek olduğunu belirterek, “Kolluk gücü, topluluğun arasına sızan bu kişileri, işyerlerine ve kamu malına zarar verenleri tespit edip, yargıya teslim etmeli, Savcı da, şüpheliler hakkındaki delilleri toplayıp, iddianame düzenlemeliydi. Ancak kolluk görevlileri, terör örgütü mensupları yerine topluluğun tamamını hedef almış, savcı da soruşturmayı usulüne uygun olarak yapmamıştır. Delil toplama görevi savcıya ait olduğundan, iddianame mahkemeye teslim edildikten ve dava açıldıktan sonra delil toplanması, usul ve yasalara aykırıdır. Olayla ilgili tüm delillerin, soruşturma aşamasında toplanması yasal bir zorunluluktur. Eksiklikler varsa, soruşturmayı yürüten ve iddianameyi düzenleyen savcının, bu eksikliklerin gidermesi gerekirdi” dedi.
“EYLEMLER ÖRGÜTLÜ”
Toraman, İstanbul Taksim’deki ‘yerel’ bir olayın, Türkiye’nin her tarafına yayılmasının söz konusu eylemlerin, örgütlü olduğunu kanıtladığını belirterek, “Türkiye’nin her tarafında örgütlü olarak hareket eden kişilerin eylemlerinin, polis otosuna taş atmak gibi ‘bireysel bir eylem’ olarak nitelendirilmesi, yasa hükümlerine açıkça aykırıdır. Topluluk içine karışan örgüt mensupları, sosyal medyada ‘gerçek dışı bilgileri’ yaymak suretiyle, insanları tahrik etmiş, yönlendirmiştir. Yargı görevi yapanların (kolluk görevlileri, savcı, yargıç), ‘bireysel protestoda bulunanlar’ ile ‘örgütlü olarak hareket edenleri’ ayıklaması gerekir. Yargılama sırasında, bireysel protestoda bulunanların tahliyesi, yasanın gereğidir. Ancak, yargılanan sanıkların tamamının tahliye edilmesi, ciddi bir sorun olduğunu göstermektedir” diye konuştu.
“AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET CEZASI GEREKTİREN EYLEM”
Avukat Necip Kibar da, Gezi eylemcilerinin Başbakanlık Ofisi’ni basmaya çalışmasının çok ciddi ve önemli bir olay olduğunu söyledi.
“Gerçekten Başbakanlık Çalışma Ofisi basılmış olsaydı, muhtemelen bir darbe gerçekleşmiş olacaktı. Bu çok ciddi anlamda bir suç olduğu için ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası gerektiren bir eylem niteliği arz ediyor” diyen Kibar, “Aradan 7 ay değil 7 gün bile geçmeden sorumluların tespit edilip yargı önüne çıkarılması gerekirdi. Bunun yapılmamış olması yargıda gerçekten paralel yapı anlamında farklı problemlerin de, farklı anlayışların da kendi düşünceleri çerçevesinde hareket ettiklerinin açık bir göstergesi olarak değerlendiriyorum” dedi.
Kibar, Başbakanın Çalışma Ofisi’nin basılma eylemi girişimin şu ana kadar yargı önüne çıkarılmamış olmasının, savcıların ve mahkemelerin çok ciddi bir ihmalini, ihmalden de öte paralel yapının var olduğunu gösterdiğini söyledi.
“GEZİ VE SON OLAYLAR BİRBİRİYLE BAĞLANTILI”
Her Yerde Adalet Platformu (HYAP) Genel Başkanı avukat Özkan Öztürk ise, Başbakanlık Çalışma Ofisi’ni basmak isteyenlerin bulunamaması eleştirdi. Öztürk, “Bu olayın faillerini emniyet güçleri ortaya çıkaramıyorsa ve emniyetin ortaya çıkaramadığı gibi yargı da buna hesap soramıyorsa, burada ciddi manada düşünmemiz gerekir” dedi.
Özkan, “Eylemcilerin paralel yapı tarafından korunduğunu söyleyebilir miyiz?” şeklindeki sorumuza, “Kesinlikle.. Gezi kalkışmasıyla şu an ki yaşadığımız süreci birlikte değerlendirdiğimiz zaman gördüğümüz tablo nettir. İlk etapta halkı sokaklara dökerek sokağın diliyle siyasete yön vermek isteyenler bunu yapamayınca şu anda hukuki operasyonlarla siyasete yön vermeye çalışıyorlar. Kesinlikle bir biriyle bağlantısı vardır” ifadelerini kullandı.