Almanya Büyükelçiliği, sosyal paylaşım siteleri üzerinden bira festivali için Türk gençlerine kanca attı.
“YENİ EYLEMLER İÇİN ENVANTER HAZIRLIĞINDALAR”
Konuyu Yeni Akit’e değerlendiren Kültürel Genetik Araştırmaları Düşünce ve Teşhis Platformu Onursal Başkanı Dr. Deniz Şar, “Anlaşılan Alman elçi direkt kendisine bağlı yeni bir yönetici ekip kurmaya çalışıyor” dedi. Dr. Şar şunları kaydetti: “IP ve isim topluyorlar. Gezi olayları ve benzeri projeler için envanter hazırlıyorlar. Askeri strateji diliyle köprü başı topluyorlar. Bir başka tabirle ‘sempati avcılığı’ yapıyorlar.”
“DIŞ MÜDAHALELERE AÇIK BİR TOPLUM HALİNE GELDİK”
Şar, şunları söyledi: “Yarın e-mailler gidecek, gruplar kurulacak, ondan sonra telefonlar alınacak, twitter adresleri alınacak, yine bira partilerine davet edilecekler. Yarın öbür gün birkaç kız atacaklar önlerine, sonra bilmem ne yürüyüşüne davet edecekler. Sonra bilmem ne parkında oturmaya davet edecekler. Türkiye, ‘difüzyon’ (geçirgen…) bir toplum haline getirildi; daha da geçirgen hale getirmek için uğraşıyorlar. Hiçbir savunma mekanizmamız yok maalesef. Diğer toplumlar mümkün olduğu kadar geçirgen olmamaya çalışırken, Türkiye neredeyse en mahrem yerlerini açacak kadar geçirgen hale getirilmiş durumda.”
“TÜRKİYE’Yİ İSTİYORLAR”
Alman vakıfları ve uluslararası Siyonizmin güdümündeki Alman makamlarının Türkiye’de taşeron dernek ve vakıflar da kullandıklarını söyleyen Dr. Deniz Şar, “Alman vakıflarını biliyoruz, ancak bir de içimizdeki paravanları var. LBGT sapkınlarının yuvalandıkları kimi sözde insan hakları dernekleri gibi yapılarla içimizde faaliyet gösteriyorlar. Amaçları Anadolu. Bu toprakları istiyorlar. Bu çok açık. Bu vakıflar bunun bir aracı olarak görülüyor. Buraya kadar bir sorun yok.
İşin acı tarafı, Türkiye’nin buna karşı henüz daha bir savunma mekanizması geliştirememiş olması. Bu kadrolar yok henüz. Panzehir yok. Böyle bir ideolojik bilinç yok Türkiye’de. Halbuki eğitim sistemi bunun için olmalı. Paranoyak bir toplum da olmadığımız için hiçbir şeyin farkına varamıyoruz. Şüphe esasında önemli bir silahtır. Biz bu silahı kullanmaktan bile aciz bırakılmışız. ‘İnsan hakları’, ‘demokrasi’ lakırdılarıyla esas amaçlarını kamufle ediyorlar.”
