• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yavuz Bahadıroğlu
Yavuz Bahadıroğlu
TÜM YAZILARI

Anayasa’da laiklik ve 5816

28 Ocak 2017
A


Yavuz Bahadıroğlu İletişim: [email protected]

06 Şubat, laiklik ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na girdiği tarihtir (1937). 

Aradan 80 sene geçti. Geçen 80 sene çinde “Anayasayı cebren tebdil ve tağyir”den dâvalar açıldı, özel mahkemelerde iktidarlar yargılandı, Başbakan, bakanlar ve gençler asıldı… Bu arada yeni anayasalar yapıldı, mevcut anayasaların bazı maddeleri değiştirildi…

Şimdi bir değişikliğe daha gidiliyor: Tümünü değiştirmekte ittifak sağlanamadığı için, mevcut anayasanın 18 maddesinin değişmesi için referanduma gidiliyor. Yüzde ellinin üzerinde oy alınırsa, Türkiye “Partili Cumhurbaşkanlığı” sistemine geçecek.

Anayasanın, “değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen” maddeleri ile uygulama biçimi itibarıyla zaman zaman “Demoklesin kılıcı”na dönen “laiklik” maddesi ve kamuoyunda “Atatürk’ü Koruma Kanunu” olarak bilinen 5816 sayılı anlamsız kanun, “tebdil”e, “tadil”e, “tarif”e hiç gerek yokmuş gibi durup duracak…

Tuhaf olan şu ki, bunlardan ne “her türlü vesayete hayır” diyenler şikâyetçi görünüyor, ne “demokrasi ve özgürlük” çığlıkları atan muhalefet, ne de solcular…

“Kemalistler”i sorarsanız, hallerinden çok memnun ve çok mutlu durumdalar. Kanunla korunan Atatürk’ü koruma kolaycılığının tadını çıkarıyorlar. Ne derinleşme ihtiyacı, ne araştırma derdi, ne anlatma güçlüğü; konuya ezber bozucu çapta yaklaşan herkesi ihbarlayarak günlerini gün ediyorlar. Tuhaf bir şekilde bu “tevessül”ü hem “tenezzül” buyuruyorlar, ham de “şeref” sayıyorlar!

 “Atatürk seni çok seviyoruz” diyerek, “İzindeyiz” çıkartmalarını arabalarının görünür yerlerine yapıştırarak, “Laklik cumhuriyetin temelidir” pankartları asarak tatmin oluyorlar.

Oysa “sevgi” duygusal bir tepkidir, ilimle-irfanla, mantıkla, fikirle ilgisi yoktur! Buna rağmen, koskoca profesörlerin bu konulara bilgiden çok tutkuyla, hatta aşkla yaklaşmaları anlaşılır şey değildir.

Şimdi tutup desem ki, “Laiklik cumhuriyetimizin temeli değildir”; eminim topyekün üzerime çullanırlar. Ne “irticacı”lığım kalır, ne “gerici”liğim, ne “şeriatçı”lığım…

Ama bu doğrudur! Çünkü “laiklik”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na 06 Şubat,1937’de girdi. Cumhuriyetimiz, “laiklik” olmadan tamı tamına on dört sene yaşadı. Bu durumda, “Laiklik cumhuriyetimizin temelidir” diyenler, “Cumhuriyetimiz 14 yıl temelsizdi” de demiş olurlar ki, en azından bühtan olur!

Cumhuriyetin 1921 ve 1924 Anayasalarında laiklik yoktur. 23 Nisan 1923›te ilâhilerle, dualarla, tekbirlerle açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk anayasanın 2. Maddesine “Türkiye Cumhuriyeti’nin dini, Din-î İslâmdır” maddesini koydu. Hüküm, 1928 yılına kadar aynen kaldı... 

İstiklâl Savaşı zafere ulaştıktan sonra, yorgun bir milleti zafere ulaştıran mânevî temel unsura (dine) artık ihtiyaç kalmadığı düşünülmüşçesine, 2. Maddenin anayasadan çıkartılması teklifi TBMM’ne getirildi...

Cılız itirazlar, sert karşılıklar sonrasında “Devletin dini, Din-î İslâmdır” hükmü anayasadan çıkarıldı, ancak yerine hiçbir madde konmadan 1937’ye gelindi.

06 Şubat 1937 günü toplanan TBMM, 3115 sayılı kanunu kabul etti. Böylece “laiklik” Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na girdi. Böylece, “Türkiye Devleti Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi, Lâik” ve “İnkılâpçı” oldu.

“Ama bunlar CHP’nin altı okunda simgelenen parti ilkeleri” diyebilirsiniz. Öyledir. O tarihte CHP demek zaten “devlet” demektir.

O gün bunların anayasaya konmasından, bugün anayasada durması daha garip bir durum değil mi?

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23