• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Sabri Şahsuvar
Sabri Şahsuvar
TÜM YAZILARI

Hadsizlerden toplum mühendisi olmaz

18 Ocak 2022
A


Sabri Şahsuvar İletişim: [email protected]

İslâm dünyasında yan yana getirmekte güçlük çekilen kavramlar arasında İslam ve sanat yer alıyor. Bu durum, İslami aydınlar tarafından sıkça dile getiriliyor. Ancak baktığımızda sanatı olmayan bir medeniyet de yoktur. Maksadı ve programı olmayan bir medeniyet yoktur. Roma’nın, Yunan’ın, Osmanlı’nın… Her medeniyetin bir sanat anlayışı olduğuna dair hemfikir olduğumuzu düşünüyorum.

Toplum mühendisliğine soyunan sözde aydınlarınsa dönem dönem bu milletin değerleri ve dini ile oynaması, aşağılaması kabul edilir değil.

  Gülşen denilen, sözde sanatçı veya minik serçe denilen sebatay artığı, haddini aşarak Adem ile Havva anneye dil uzatacak kadar çirkinleşmişlerdir. 

CHP’nin Milletvekili Selina Doğan, Allah’tan korkmadığını çok rahat söyleyebiliyor. Zeki Alasya denilen sözde sanatçı, çok rahat şu cümleyi sarf edebiliyordu, “Bir sinemada namaz kılınacaksa sinemanın kapalı kalmasını tercih ederim.” 

Bu, oldukça şizofrenlik bir durumdur.

Oysa İslamiyetin asıl hedefi beyinlerde putlaştırılmış kavramları kırmaktır. İslam’ı sanat ve estetikten soyutlamak yanlış bir düşünceye yol açabileceği gibi sanatın İslam dini içinde büyük bir zenginlik olduğu da aşikardır. İslam, çok yönlü barınma, kültürlü sosyal yaşam ve nizam dinidir.

İslam bir medeniyet projesidir. Medeniyetin üç tane ayağı vardır bunlar, bilgi yani teknoloji, sevgi ve güzelliktir. Bilgisiz yani teknolojisiz bir medeniyeti bulamazsınız. Sevgisiz bir medeniyet ise batının medeniyeti gibi olur teknolojileri var bilgileri var fakat merhametten yoksunlardır, sevgileri yoktur. Çirkinliklerden rahatsız olmayan, göz, kulak, ruh medeniyet tasavvurunu da oluşturamaz. 

İnsan maddeden manaya sıçrayabildiği için insandır. Hayvanlar bu zihni faaliyetleri gösteremedikleri için hayvandır. Hz. İbrahim’in somut örneklerden giderek, soyut olan yaratıcısını bilmesi ve ona secde edip teslim olması gibi… Sanat, insan ve cemiyetle en sıkı münasebeti olan din, ahlâk ve iktisat gibi içtimai bir müessese ve canlı bir kültür dalıdır. 

Çünkü sanat, fertlerin zekâsına hitap ettiği gibi, gönüllerine de hitap eder. Böylece millî şuuru ve dinî hayatı daha feyizli ve şevkli yaşamamıza vasıta olur. Her dost meclisinde şifalı ellerini gâh musiki, gâh şiir kalıpları içinde üstümüzde hissetmiyor muyuz?

Görülüyor ki, sanat milletlerin hayatında duygu ve düşünce birliği sağlayan önemli bir unsurdur. Ancak bizdeki sözde sanatçı diye geçinen şarlatan sanatçılar değil.

Mevlâna ve Yunus Emre gibi dâhiler, ruhlarının serhatlerinden kopup gelen feryatları, zevkleri, güzellikleri beşer kulağına fısıldayarak kütleleri arkalarından sürüklemişler, dirliği ve düzeni bozulmuş cemiyetlerde tefekkür ve iman birliğini sağlamışlardır. 

Bizde rol model alanında hayli ileri giden bazı ateistlerin, sanatçıların toplumu dinsizliğe kanalize etmesinin bilinçli bir proje olduğu gerçeği gizlenmiyor. Gizlenmediği gibi inkârdan kaçınmadıklarını da görmekteyiz.

Sanat, en büyük mürebbidir. Sanatın bu nefis ve irade terbiyesindeki kudretini çok iyi bilen ecdadımız, tahsil çağına eren gençleri kötü alışkanlıklardan uzaklaştırmak, bir hayat disiplini kazandırmak için musiki ve hüsn-i hat gibi sanatlarla meşgul ederlerdi.

Daha küçük yaşta yazıya başlayan gençler, hocalarının dizinin dibinde hem yazı öğrenirler hem de şahsiyetleri teşekkül ederdi. Çünkü yazı tahsili ile beraber sabır, devamlı çalışma, temizlik ve tertip gibi hasletler de kazanılırdı. Yani çapsızlardan medet ummak acilliktir, bugünün sözde sanat soytarıları milleti nizami alem yolundan ayırmak için her türlü cambazlık ve şarlatanlık adına artık sanat demektedir.

İslâmî açıdan sanatın lüzumunu değerlendirmek gerekirse; sanatlar ve ticaretler bir toplum için farz-ı kifâyedir. Çünkü sanatlar ve ticaretler bırakılırsa hayat felce uğrar, halkın çoğu helâk olur. Herkes bir sanat dalında çalışsa, diğer dallar durur ve yine toplumun yaşaması güçleşir. Bu itibarla; sanat dallarında çalışan müminler birer farz-ı kifâye’yi ifa etmek niyeti ile çalışmalıdırlar. 

Buradan bir dip not olarak, kültür, sanat ve edebiyatı bırakan mütedeyyin camia… Dizinizi dövmeyin saksınızı çalıştırın. Vay biz ne yaptık demeyin, yapacaklarınızı bir disipline edin, yarın soysuz bir nesille torunlarınızı muhatap bırakmayın. 

Vesselam.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

ferda

yetmez ama evet derken bu sanatçılar çok kıymetli idi.Simdi ne oldu...

Şeref

Yıllar önce,Bir ankette yılın" erkek " sanatçısı sanat güneşimiz Zeki Müren,yılın "bayan "sanatçısı Bülent Ersoy seçilmişlerdi. Ogün bu gündür bu sanat ve sanatçı işine hala aklım ermez...
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23