• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Nurettin Veren
Nurettin Veren
TÜM YAZILARI

FETÖ bölünüyor mu sorusuna cevap

20 Eylül 2018
A


Nurettin Veren İletişim: [email protected]

Son günlerde FETÖ ikiye mi bölünüyor diye, medyada tartışmalar var. FETÖ’nün kuruluşundan itibaren yani 1966’dan 2018’e kadar geçirdiği evreleri, Türkiye içinde ve yurt dışında yayıldığı hinterlandı, mücadele tekniklerini ve metotlarını bilmeden, FETÖ ile mücadele edilemez. (1966’dan 2016’ya FETÖ isimli kitabımda, anlattığım gibi.)

Baştan itibaren bu kademeler, tamamen bir araştırma ve ihtisaslaşma gerektiren bir konudur. Üniversitelerin içerisinde bile, dünya çapındaki bu esrarengiz örgüt ile ilgili bölümler açılarak, master, tez ve doktora çalışmaları yapılarak ele alınmalıdır. Bu konuların elemanları ve uzmanları yetiştirmelidir. Şu anda sadece tez konusu olarak, bir arkadaşımız bu konuyla ilgili çalışma yapmaktadır.

Müzik üniversitelerinin açılmasını başkanımıza teklif eden YÖK, maalesef FETÖ uzmanları yetiştirecek bir akademi ve ihtisas gerektiren bir üniversite açmayı ihmal etmiştir. 2000 yılından itibaren yol haritası ve stratejileri iyice irdelenip araştırılmadan, FETÖ’nün peşine düşülüp onu çökertmek ve alternatif bir yapılanma oluşturulması mümkün değildir. 

Örgüt yapılanmasının içinde de, değişik seviyelerde 1966’dan 2018’e kadar, FETÖ kadrolarının bulunduğunu, değişik yaş gruplarının ve meslek gruplarının üzüm salkımı yapılanması gibi hücre faaliyetlerinin oluşumlarından meydana gelmiştir. 

1966 ve 2018 yılları arası 5-10 yılda bir, farklı farklı stratejiler ve değişik elemanlarla, rotasyon sistemiyle imamlara verdiği görev ve rütbelerdeki değişiklikler ile, yakalanması ve ele geçirilmesi çok zor olan bir metotla, FETÖ’yü kamufle edilmiş bir sistem ile yönetmektedir. Mesela Adil Öksüz’ün örgüt içerisinde dahi kendisini tanıyıp bilenler tarafından, böyle önemli bir misyonunun olduğunu örgüt elemanın pek çoğu tahmin bile edemezdi.

Örgüt kadroları içerisinde çok farklı sınıflar arası askeriye, mülkiye, emniyet, yargı ve esnaf yapılanmalarının hepsi müstakil oluşumlardır. Hatta 2000 yılından 2010’a, 2010’dan da 2018’e kadar stratejiler, elemanlar ve kadrolar hem Türkiye içerisinde, hem de dünya çapında imamlarıyla örgütlenmeleri ile farklı bir oluşum haline gelmiştir. 

Mesela Mustafa Özcan, tamamen Balkanlar’dan sorumlu iken, kısa bir zaman sonra Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan sorumluluğu kendisine verilmiştir. Aniden Kaynak Holdingin başına getirilmiş, kısa bir zaman sonra Dragos’taki Şifa Hastanelerini de yönetmiştir. Ayrıca Kazakistan’daki özel Şifa Hastanesini 10 milyon dolar yatırımla, 2001 yılında açılışını yapmıştır. Kazakistan Devleti ile irtibatı sağlamıştır. Pek çok örgüt elemanlarını hastane bahanesiyle oralara yerleştirmiştir.

Sayın Nazarbayev’in Başkanımız Tayyip Erdoğan ile bu konuda görüşme yaptığı zamanda, Mustafa Özcan çoktan dünyanın bilinmeyen bir yerine uçup gitmiştir. Tıpkı Adil Öksüz’ün Almanya’da görüldüğü ve kayboldu denildiği gibi. 

Mustafa Özcan dünyanın çeşitli ülkelerinde kendine özel ve itaatkar elemanları ile kendi ekiplerini kurarak, tamamen FETÖ’den bağımsız çalışıp, bu gibi durumlarda istediği ülkeye kaçıp saklanabilmektedir. FETO’nun dahi söz geçiremediği tek isim olan ve örgütün bütün sırlarını, mal varlığını ve paralarını kontrol eden Mustafa Özcan, FETO’nun Türkiye’de olduğu zamanlarda sözünü geçiremediği tek isimdir. 

Bu örgütlenme içerisinde bulunduğu ülkeler itibariyle Masonlara, Siyonistlere, Cizvitlere, Opus Dei tarikatına ve Evengalistlere sığınmış, onlarla uygun adım yürüyüş içindedirler. Bu kadar farklı örgütlerle ve farklı yapılanmaların içerisinde bulunmakla, kendi esas rengini, kokusunu ve çizgisini kaybetmiş, onların himayesinde olan hangi örgüt imamının, hangi ülke ile ne zaman ilgileneceğini bulabilmek, artık eskisinden 100 kat daha zor bir hal almıştır.

Tıpkı PKK’nın, ilk zamanlar Türkiye’de ve Suriye’de yapılanmasında olduğu gibi, dünya çapında Avrupa ülkelerine yayıldıktan sonra, artık durdurulamaması gibi. PKK önceleri basit bir çapulcu örgütü iken, dünya çapında bütün ülkelerin kullanmak istediği maşa durumuna gelmiştir. 

İşte FETÖ’de Türkiye içerisinde çok rahatlıkla kontrol edilebilecek durumdan, artık dünyadaki bütün Türkiye aleyhtarı ülkelerin kullanmak istediği bir İngiliz anahtarı ve bir Amerikan maşası Siyonist oyuncağı haline gelmiştir. 

Devletlerin kıtaların yöneticileri vardır. Bunların her birisi ayrı bir baş, ayrı bir yönetici ve ayrı bir strateji tayin etmişlerdir. Yabancı ülkelerin de, Türkiye aleyhinde işine yarayacak fevkalade kullanışlı bir İngiliz anahtarı gibi her kapıyı açan, herkesle irtibatta başarılı olan sistemle çalışırlar. 

Öne çıkan isimlerden: Şerif Ali Tekalan, Mustafa Özcan, İsmail Büyükçelebi, Suat Yıldırım, Mehmet Ali Şengül, Abdullah Aymaz, Naci Tosun, Cevdet Türkyolu, Mehmet Demircan, Barbaros Kocakurt, Cüneyt Terzi, Ali Katırcıoğlu, Dr. Kudret Ünal, Adem Kalaç ve Ahmet Kurucan gibi FETO’ye çok yakın, aynı çatı altında oturan isimlerin hangisinin örgütün başına geçeceği kimse tarafından bilinemez. 

Çünkü 170 ülkeye dağılmış kıta imamları ve ülke imamları 3 ayda bir FETO ile görüşmeye gelenler, FETO’dan sonra bu kadar geniş coğrafyadan çağırıldığında, gelmezler ve oralara gidip teftiş edilemezler. Hepsinin kendi hakimiyet alanları, kurduğu şahsi örgütlenmeleri vardır. FETÖ’nün dışında onları itaat ettirecek bir araya getirebilecek bir güç ve otorite yoktur.

Bugün bir FETO yani (F.Gülen) ile baş edilemez iken, ileride yüzlerce FETO karakterliler ile mücadele etmek mecburiyetinde inşallah kalmayalım.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23