• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Ayhan Demir
Ayhan Demir
TÜM YAZILARI

Mehmet Âkif Ersoy ve İstiklal Marşı

10 Mart 2021
A


Ayhan Demir İletişim: [email protected]

Yüzüncü yıllardan, ağır zamanlardan geçiyoruz. 2021’in de özel bir anlamı var: Müslüman Türk milletini uyaran ve uyandıran, Türkiye’nin istikametini belirleyen; İstiklal Marşı’mızın kabulünün yüzüncü yılı. Bu yıl boyunca, ‘Mehmet Âkif ve İstiklal Marşı Yılı’ olarak anılacak. Demek oluyor ki, devletimizin bilinci yerinde ve tarihine sahip çıkıyor. Aynı tutum ve yaklaşım, bize yani milletimize de düşüyor.

Mehmet Âkif Ersoy, İstiklal Marşı’mızı yazıp bitirdikten sonra; “Allah, bu millete bir daha istiklal marşı yazdırmasın” diye temennide bulunmuştu. Tam bir asır sonra yine benzer bir durumla karşı karşıya bırakılmak istenmemiz bir tesadüf olabilir mi? Olamaz, elbette. 

“İyi bir soru, başka iyi sorular ile tanıştırır insanı” derler. Bu uzun girizgâhtan sonra, bir başka soru ile devam edelim: Mehmet Âkif’i niçin severiz? Bu sorunun birden fazla cevabı vardır. 

Her şeyden önce: Mehmet Âkif, Çanakkale ve İstiklal Marşı’nı yazarak, sadece bir şiir kaleme almamış, mühim bir iş yapmıştır. 

Milli Şairimiz Mehmet Âkif’in şiirleri, bir milletin, ölüm kalım mücadelesinin adeta fotoğrafıdır. Onun şiirlerini okuyanlar, o günlerde verilen zorlu mücadeleyi çıplak gözle seyretmiş gibi olurlar. İstiklâl Marşı başta olmak üzere, birçok şiiri, birer canlı şahit gibidir. 

Söz İstiklal Marşı’ndan açılmışken…

İstiklal Marşımız, aynı zamanda, istikbal marşımızdır. Sadece geçmişimizi anlatmaz, geleceğimizi de aydınlatır. 

İstiklal Marşımızın “korkma” hitabıyla başlaması, öylesine bir şey değildir. Bunu söylerken, ortada korkulacak bir durum olduğuna işaret etmek istemiştir. Ne yazık ki, yüz sene önce korktuklarımız, bugün başımıza geldi.

İstiklal Marşımız “tek dişi kalmış canavar” olduğunu söyledikten sonra “Yurdumu alçaklara uğratma sakın” diye devam ediyor. Buhara’dan Bosna’ya, Kırım’dan Kudüs’e kadar “müezzinlerin müminleri namaza çağırdıkları her yeri” yurdumuz biliyoruz. Akif bunu söylerken, “alçakları” durduracak gücün biz yani Türkiye olduğunu ifade etmiştir. İkincisi: Mehmet Âkif Ersoy, sadece İstiklal Marşı’mızın yazarı değildir. Onun hayatı sadece şiirden ibaret olmamıştır. Türk edebiyatının kıymetli bir şairi olduğu kadar, esaslı bir fikir adamı, İslâmcılık düşüncesinin vazgeçilmez isimlerindendir. 

Mehmet Âkif, hem şiirimizi, hem de dinimizi ve vatanımızı savunmuştur. Onun hizmetlerini kim unutur? İnsan unutkandır, unutur, ama millet hafızası unutmaz. 

Hiç düşündünüz mü: Mehmet Âkif, sadece şiir yazsaydı, bugün, kimlerin cümleleriyle konuşuyor, yazıyor, düşünüyor olacaktık? 

Bu sorular burada dursun, biz devam edelim.

İslam şairi Mehmet Âkif, gerçek bir dindar, halis bir mücahittir. Meziyet ve şahsiyet kavramlarını bir araya getirmeyi başarmış isimlerdendir. Düşünce, tavır ve duruşunu eserlerine yansıtmıştır.  Mehmet Âkif, hizmet ettirme değil, hizmet etme derdinde olmuştur. Memleketin imkânlarını kendi lehine kullanmak yerine, kendi imkânlarını memleket emrine vermiştir. 

Âkif, milletimizin kader yıllarında, şiirleri, yazıları, konuşmaları ve duruşuyla, Müslüman Türk milletine yol göstermiş, kılavuzluk etmiştir. İstiklal Harbi’nin hakiki kahramanlarından birisi olmuştur. Mehmet Âkif, en karamsar günlerde bile umudunu kaybetmemiş, milletine olan güvenini korumuştur. Buna karşılık, onun, millet katındaki yeri ayrıdır. Onun katıksız bir vatansever olduğunu bilen milletimiz, kendisine itimat etmiş ve istiklal mücadelesini desteklemiştir. 

İstiklal Harbi sonrası Ankara’ya yakın olanlar hızla ihya olurken; Mehmet Âkif, şahsiyetini koruduğu için, Ankara’dan uzaklaşmış, daha doğrusu uzaklaştırılmıştır. 

Mehmet Âkif, onca hizmetine ve fedakârlığına rağmen; kendisini vatanından koparanlar aleyhinde konuşmamıştır. İstiklâl Marşı karşılığında almadığı ödül bile, onu diğerlerinden ayırır. Onu en güzel, yine kendisi anlatır: “Sessiz yaşadım; kim, beni, nereden bilecektir?”

Mehmet Âkif’in üstünü örtmeye, onu yok saymaya çalışanlar; yoksulluk içerisinde bir hayat sürmesine ve bu şekilde vefat etmesine seyirci kaldılar. Hatta vefatında bile hiçbir şey olmamış gibi davrandılar. 

Mehmet Âkif’i dışlayıp, cezalandıranlar; ailesine de rahat yüzü göstermediler. Ankara’ya yakın duranların çocukları ve torunları varlık içinde yaşarken; onun oğlu da kendisi gibi yokluk içinde yaşamış, trajik bir şekilde vefat etmiştir. Mehmet Âkif’e tüm bunları yapanlar, milletin hafızasından silinip gitmiştir. Buna karşılık, milletimiz, onun unutturulmasına müsaade etmemiştir. Mehmet Âkif her geçen gün daha çok kalbe ulaşmakta; kıymetini, etkisini ve gücünü arttırmaktadır.

Remzi Oğuz Arık, Meseleler isimli eserinde, anlatıyor: “Akif vefalı bir dosttu. Cinsi gittikçe azalan bu mübarek insan çeşidinin bizim milletimiz arasında değeri çok büyüktür.” (Sayfa 124, Hareket Yayınları, 1974)

Aziz milletimiz, fedakârlık yapan veya haksızlığa maruz kalan evlatlarını unutmaz, unutmamıştır. Bugün, Âkif’in doğum gününü sevinçle, vefatını hüzünle anıyor. İstiklal Marşı’nın hem yazılış hem de kabul ediliş tarihini etkinliklerle kutluyor.

Bitmedi: Safahat, Kur’an-ı Kerim’den sonra evlerimize en çok giren ikinci kitaptır. Onunla ilgili her sene, neredeyse, bir raf dolusu kitap yazılıyor, akademik tez yayınlanıyor. Birçok mahallemiz, bulvarımız, caddemiz, sokağımız, parkımız, kültür merkezimiz Mehmet Âkif ismini taşıyor. Bu, Allah’ın izniyle, bin yıl daha böyle devam edecektir.

Allah ondan razı olsun. Mekânı cennet bahçesi olsun inşallah. İstiklal Marşı’mızın yazılışının yüzüncü yılı kutlu olsun.

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

Alī

Tam bir teslimiyet,ve mucahitce,ceht içinde duruş timsali. Ruhuna Fatiha..

İsmet Kocabey

“Allah, bu millete bir daha istiklal marşı yazdırmasın” AMİİİİN!!!
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23