Durum tespiti
Her fırsatta İslâm kardeşliğinden söz ediyor, “Müslümanlar kardeştir” diyoruz. Bunun anlamı: Bir Müslüman, başka bir Müslüman’ı mağdur etmek üzerine plan yapmaz, yapmamalı.
Buna karşılık, İslam tarihine ve günümüze baktığımız zaman, karşımıza çıkan tablo, bizi karamsarlığa sevk ediyor. Hep Müslümanlar arasındaki savaşları, didişmeleri görüyoruz.
Tam olarak bu: Müslümanlar, başkalarıyla bir kere savaşmışlarsa, kendi aralarında dört kere, beş kere savaşmışlar. Mesela, Osmanlı ne zaman Avrupa seferine çıksa, ya Karamanoğulları’ndan ya da İran’dan bir saldırı gelmiştir.
Örnekleri artırabiliriz: Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u kuşattığı zaman, karşısında sadece Bizanslılar değil, Şehzade Orhan liderliğindeki Türkler de vardı.
Bugün, İslâm’ın geri çekildiği birçok toprak parçası, Hıristiyanların galibiyetiyle değil, Müslümanların birbiriyle didişmesi yüzünden elden çıkmıştır. Endülüs’ü Müslümanların elinden çıkaran, Endülüslü Müslümanlar arasındaki kirli rekabettir. Kudüs’ü bile bu şekilde kaybetmedik mi?
Uzağa gitmeyelim. Yakınımızdan birkaç örnek daha verelim: Afganlılar koskoca Sovyetler Birliği’ni yenmiş, fakat kibirlerini yenememişlerdir. Iraklılar, işgalcilere göstermedikleri güçlerini, birbirlerini boğazlamak için göstermektedir.
Bitmedi.
Doksanlı yıllarda Sırp saldırısı başladığı zaman, birçok Müslüman, işini gücünü bırakıp Bosna Hersek’e koşmuştu. Gittiler ve oradaki güvenliği sağladılar. Ardından, güvenliği bozdukları gerekçesiyle sınır dışı edildiler. Hem de Bosna hükümeti tarafından.
Bunu nasıl kabul edebiliriz? Farkındayım: İnanılır gibi değil. Ama dünyanın işleri hep böyledir.
Yıllar önce, İbrahim Tenekeci ağabey ile birlikte, bir proje geliştirmiş ve ilk adımımızı atmıştık. Proje şuydu: Bosna Hersek, Arnavutluk, Bulgaristan, Yunanistan, Kosova ve Makedonya’dan dini ve milli hassasiyetleri yüksek isimler bulacaktık. Onlara belirli aralıklarla, Milli Gazete’nin düşünce sayfası için yazı yazdıracaktık. Güzel, anlamlı ve önemli bir projeydi.
İlk yazı Makedonya’dan geldi. Yazının sahibi, daha ilk yazısında, bölgedeki bazı Müslüman gruplar aleyhine sözler söylüyor, birtakım iddialarda bulunuyordu. Haliyle, bu yazı yayınlanmadı. Proje, daha ilk yazıda, rafa kaldırıldı.
Bir zamanlar İslâm beldesi olan bölge elden gitmiş, Hıristiyanların eline geçmiş. Oradaki İslâmi hayat felç olmuş. Müslümanlar, çok büyük oranda kan kaybetmiş. Bütün bunlar gün gibi ortadayken, uğraşman gereken bunlarken; bir Müslüman olarak hâlâ Müslümanlarla uğraş!
Olacak iş mi bu? Ama durumumuz da işte bu!
Özetle şunu söyleyebiliriz: Müslümanlar arasındaki kirli rekabet, bizi savunmasız ve zayıf bırakıyor.
Avrupa, mezhep savaşlarından tutun, sınır ve nüfuz meselelerine varıncaya kadar, kendi arasındaki çekişmeyi / savaşları; menfaatlerini ortak takip etmeye başlayarak çözdü. Neticede: Aralarında yüzlerce yıllık bir husumet bulunan Fransa ve Almanya, Avrupa Birliği çatısı altında birleşmeyi başardılar.
O halde yapılması gereken şey bellidir: Din kardeşliğine vurgu yapmakla birlikte, menfaatleri ortak hale getirmeye çalışmalıyız. Menfaatler ortak hale getirilirse, din kardeşliği söylemi, daha etkili olabilir.