Sakın ha, sakın! Aklınızdan bile geçirmeyin!
Gezi’nin başlangıcı, tam da 27 Mayıs 1960 darbesinin yıldönümünde idi ama.
27 Mayıs darbesinin, Türk milleti vicdanında affedilmez, onarılmaz bir yara açtığını bilenler..
Kendileri açısından başarılı olsalardı, gezi isyanının başlangıcını belki 27 Mayıs olarak kutlayacaklardı ama..
Başarısız olunca..
Başlangıç tarihini 31 Mayıs’a çekerek, yıldönümü kutlamaları yapmayı tercih ettiler.. 27 Mayıs’ın kötü anılışından kendilerini sıyırmak istediler..
Oysa daha 4 gün önce, 28 Mayıs’ta sandık önlerine geldi..
Sandıkta boylarının ölçüsünü aldılar..
Boylarının ölçüsünü alalı; daha saatler geçmiş-geçmemiş iken, hemen kafayı çıkarıp, gezi isyanını tekrarlama tehditlerinde bulunmaya başladılar..
Oysa gezi isyanının amacı ne idi?
Seçilmiş yönetimi değiştirmek..
Sandıktan çıkan yöneticileri, sokakta alaşağı etmek.
Hazır yönetimi değiştirmek için önünüze sandık konulmuş..
Çoğunluğu sağlayamamışsınız.. Yönetimi değiştirecek sayıyı sağlayamamışsınız..
Siyasi iradeyi değiştirecek gücünüz olmadığı ortaya çıkmış..
Millet iradesi, “Yönetimi değiştirmeyi gerektiren, bir sebep yok” demiş..
Hatta devam etmiş, “Yönetimi değiştirmek isteyenlerin bu yönde bir kapasiteleri yok” demiş.. “Kabiliyetleri yok” demiş..
Sonuçta da, sandıktan çıkamamışlar ve yönetimi değiştirememişler..
Şimdi “ülke yönetiminde değişikliği sağlayamadık, bari CHP yönetimini değiştirelim” dedikleri aşamada..
Çaktırmadan seçilmiş cumhurbaşkanına, yine eski alışkanlıklarını tekrarlayarak, sopa sallamaya devam ediyorlar..
İki gün önce Birgün gazetesi manşetten verdi..
Gezi isyanına gönderme yaparak, “Tarihin en güzel direnişi yol gösteriyor” dediler.
Ahlaksızlığa bakınız..
Sahtekarlığa, hukuk tanımazlığa bakın..
Daha iki gün önce seçim yapılmış. Seçimde, her tür iftira ile indirmeye çalıştığınız Erdoğan, ezici bir çoğunlukla yeniden seçilmiş.
İki gün sonra, 10 yıl önceki siyasi iktidarı sokakta devirme girişimlerini, “Tarihin en güzel direnişi” olarak tanımlayıp, gençlerin yine sokaklarda gaz fişekleri ile kim vurduya giderek ölmesini arzulayacak şekilde, kışkırtmada bulunuyorlar.
Ki, gezi isyanı için Osman Kavala ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almış. Birçok kişi de, gezi isyanına yardımcı olmaktan 18 yıl ceza almış iken.. Birgün gazetesi bu tahriki yeniden yapıyor..
Evet, bu cezalar henüz kesinleşmedi ama. Yerel mahkemeden geçti, İstinaf’tan geçti. Şu an son karar için Yargıtay’da incelemede.
İnsan biraz olsun, sorumluluk hissi ile hareket eder..
“2013 gezi isyanını organize edenler, yardım edenler mahkum oldu.. Cezaların kesinleşmesi an meselesi.. Yeni yeni ölümlere sebebiyet verecek kışkırtmalardan uzak olalım. Zaten sandık önümüze geleli, daha 4 gün oldu. Biraz utanalım” demeleri gerekir iken..
“Biz ne yapıyoruz, dış güçlerin oyuncağı mı olduk, ülkede kardeş kavgası çıkarılmasına zemin mi hazırlıyoruz” diye kendilerini sorgulamaları gerekir iken..
“Umudu yitirme, gezi’yi hatırla” diye önceki günkü haberlerini süslediler..
“Sokakta siyasi iktidarı devirebiliriz” mesajını yineleyerek, seçim ile, sandık ile, demokrasi ile işlerinin olmadığını ispatladılar..
Saadet Partisi’nin ateist yoldaşları Birgün gazetesinin yönetimindekiler, dün de aynı konuyu şöyle işlediler: “Gezi direnişi yol gösteriyor!”
Cumhuriyet’i ile, Sözcü’sü ile, diğer ortakları ile hep birlikte, gezi isyanı davasında, TCK 312. maddeye aykırı davranmaktan 18 yıl hapis cezası verilen, dosyası halen Yargıtay aşamasında incelemede olan Can Atalay’ı cezaevinden çıkartmak için, kolları sıvadılar..
Ne imiş? Can Atalay, 14 Mayıs seçiminde milletvekilliğini kazanmış.
Şimdi Yargıtay hemen karar vermeli imiş. Gezi isyancısı olan, 14 insanın ölümünden sorumlu tutulması gereken kişi şimdi hemen tahliye olmalı imiş..
İddialarına göre, hukuk öyle emrediyormuş..
Sizi gidi yalancılar sizi. Sizi gidi sahtekarlar sizi..
Bile bile, cezaevindeki adamı milletvekili adayı yapın. Sonra da, yargıyı bypass ederek, “Milletvekili seçildi, tahliye olması gerekir” deyin..
Aynı oyunu, binlerce kişiyi dolandırmaktan yargılanan Jet Fadıl oynamıştı..
Bastır parayı.. Milletvekili adayı olup, aldığın oylarla cezaevinden kurtul..
Veya savur tehditleri..
PKK’lısı ile FETÖ’cüsü ile iş birliği yapıp bir yerden aday ol. Kazanınca da, “beni tahliye edin” de..
Hak mıdır bu?
Hani yargı-yürütme-yasama birbirinden bağımsız idi..
Yargıyı dolanmak için, yasamayı kullanmak veya tersini yapmak hile idi, muvazaalı işlemlerdi. Yanlış idi..
Ne oldu da şimdi, yargı kararını işlevsiz bırakmak için, yasama üyeliğini gerekçe yaparak, tahliye istiyorsunuz?
Kaldı ki, gezi isyancısı Can Atalay’ın milletvekili dokunulmazlığı gerekçesi ile tahliye isteği, Anayasa 83 ve 14. maddeleri gereği zaten imkansız..
Anayasa 83. madde, “(..) Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14’üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır” diyor..
14. maddeyi açıp okuyoruz:
“Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.”
Teknik ayrıntıya girmeyelim..
Çok net olan tablo şu:
Sandıkta değil de, sokakta yönetim değişikliği arzu edenler, Anayasa 14. maddeyi ihlal etmiş olurlar..
Bu durumda, seçimden önce soruşturmaya başlandı ise, “ben vekil seçildim” diye, başlayan soruşturma, bypass edilemez..
Ki; gezi isyanı için, soruşturmaya başlamayı boşverin, yerel mahkeme karar vermiş, İstinaf onamış, Yargıtay incelemesinde dosya bekliyor.. Bu durumda, hiç kimse “Ben seçildim, önceki yargılamaların ve tutuklama kararlarının hepsini çöpe atın” diyemez..
Hani bu arkadaşlar, “Hukuk” diyorlardı..
Şimdi istedikleri ne? “Guguk”.
Ama ona da eyvallah edecek bir yargı sistemi, artık mazide kaldı..
Savcılara da buradan çağrımızı yapalım.
Kimseye meydanı boş bırakmasınlar..
Gezi isyanını tahrik edenleri, mevcut yargılamaları göstererek, “Suçu övme, suça tahrik” iddiası ile soruşturmalarını açsınlar..
Gezi isyancılarına da hatırlatalım..
Türkiye 2013 Türkiye’si değil..
Sakın ha sakın.. Gezi isyanını tekrarlamayı aklınızdan bile geçirmeyin.
Bir şeyi protesto ediyorsanız, bir saatlik protesto, hakkınız. İki saatlik miting hakkınız. Ama gece yarılarına kadar sokaklarda kalırsanız..
Sakın ha, sakın.. 2013 gezi isyanı için 6 yıl sonra gelen tutuklamalar, bu sefer aynı gece yaşanır, haberiniz olsun.