• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Asırlık otel, İstanbul'u kubbeler altında Büyükada'dan izletiyor

Yeniakit Publisher
2019-02-21 11:15:00 - 2019-02-21 16:19:04
 Asırlık otel, İstanbul'u kubbeler altında Büyükada'dan izletiyor

Sakızlı Müşir Kazım Paşa'dan bu yana aynı ailenin mülkiyetinde bulunan, gümüş rengi kubbeler ve kırmızı panjurlarıyla bir taraftan Marmara denizine, diğer taraftan da İstanbul'a bakan görkemli yapısıyla Splendid Palas, Türkiye'de 1. derecede tarihi eser statüsünde ve orijinalliğini de ilk günkü özellikleriyle koruyup işletilen "tek" otel olarak 111 yıldır Büyükada ruhunu yaşatıyor.

Sakızlı Müşir Kazım Paşa'dan bu yana aynı ailenin mülkiyetinde bulunan, gümüş rengi kubbeler ve kırmızı panjurlarıyla bir taraftan Marmara denizine, diğer taraftan da İstanbul'a bakan görkemli yapısıyla Splendid Palas, Türkiye'de 1. derecede tarihi eser statüsünde ve orijinalliğini de ilk günkü özellikleriyle koruyup işletilen "tek" otel olarak 111 yıldır Büyükada ruhunu yaşatıyor.

Sakızlı Müşir Kazım Paşa, babası Topçu Kolağası Mustafa Efendi'nin ölümünün ardından kardeşleriyle doğup büyüdükleri Sakız Adası'ndan ayrılarak 19. yüzyılın ikinci yarısında İstanbul'a geldi.

Osmanlı ordusu içinde "ışıltılı" bir kariyere sahip olan Sakızlı Müşir Kazım Paşa, Plevne Müdafaası da dahil olmak üzere ismi uzun yıllar kahramanlıklarla anıldıktan sonra 1909'da emekliye ayrıldı.

Kazım Paşa, Avrupa seyahatlerinde gördüğü otellerden gerek mimari yönleri gerekse ticari faaliyetleri bakımından etkilendi. 1905'te yanarak tahrip olan Büyükada Giacomo Oteli'nin bulunduğu araziyi satın alan Kazım Paşa, buraya şimdiki Splendid Palas Oteli'ni inşa ettirdi. Ardından bir başka otelden 3 garsona mekanı kiraladı ve ortaklar da otele "Splendid" adını verdi. Kazım Paşa, genel hatlarıyla Fransız apartmanlarını andıran, ilk katı taş, diğer katları da ahşap olan bu yapıya iki kubbe eklettirdi.

Otel bir harbiye mensubuna ait olunca, savaşlarla geçen yıllar içinde sık sık da askeriyenin emrine verildi. Balkan Savaşları sırasında hastaneler yeterli olmadığı için geçici olarak bu amaçla kullanıldı. 1914 öncesinde İstanbul'un en saygın mekanlarından biri haline gelen otel, gayrimüslim müşteriler için düzenlenen geceler ve balolara da ev sahipliği yaptı.
ÖNE ÇIKAN VİDEO

Birinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla işler yeniden bozulunca işletmeciler, oteli açmak için bir Ermeni'den aldıkları borcu ödeyemeyecek duruma düştü. İcra işlemi başlatıldıysa da Kazım Paşa'nın müdahalesiyle otelin özenle seçilmiş eşyaları kurtuldu.

Birinci Dünya Savaşı'nın ardından İngilizlerin eline geçmesiyle bir hayli hırpalanan otel, 1929 yılına gelindiğinde, toparlandı ve otel için gazetelere ilan verilmeye başlandı.

 

- Mustafa Kemal Atatürk de otelde

 

Büyükada'ya gelen Mustafa Kemal Atatürk de birçok kez otelde vakit geçirdi.

1936 yılı geldiğinde Kazım Paşa, hayata gözlerini yumdu ve otelin mülkiyeti kızı Nazire Tokgöz'e geçti. Otel, günümüzde, ailenin 5. kuşak temsilcisi Serra Hamamcıoğlu Taşkent tarafından işletiliyor.

Splendid Palas, Türkiye'de 1. derecede tarihi eser statüsünde olan ve orijinalliği de ilk günkü özeliklere sadık kalınarak korunup işletilen "tek" otel olma özelliği taşıyor.

Türk ekonomisinin asırlık çınarlarından biri olan otel, 111 yıldır misafirlerine Büyükada ruhunu yaşatıyor.

 

- "Hiç değişmemiş ama çok yeni olmuş' diyorlar"

 

Splendid Palas'ın 5. kuşak temsilcisi Serra Hamamcıoğlu Taşkent, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kazım Paşa'nın oteli emeklilik döneminde inşa ettirdiğini hatırlatarak, şunları kaydetti:

"Kazım Paşa, Hicaz Demiryolu'nu yapan paşa. Hicaz Demiryolu'nu çok kısa bir sürede yapması gerekiyor. Bu zaman zarfında da hep olduğu yerlerde kalacak otel arıyor. Ancak otel kavramı yerleşmemiş. Dolayısıyla evler kiralamak veya satın almak zorunda kalıyor. O günlerde yolu Güney Fransa'ya düşüyor. Sahildeki otelleri görüyor, çok etkileniyor. Turizmin gelecekte çok büyük bir yer tutacağına inanıyor ve kendisi Sakız Adası'ndan geldiği için adayı tercih ediyor. Büyükada'da böyle bir otel yapmaya karar veriyor. Anladığım kadarıyla otelleri Fransa'da gördüğü için otelin mimarisinin de Fransız olması gerektiğini düşünüyor. Hatta Rum kalfaya 'Bir Fransız apartmanı olacak ve taş olacak' diyor. Kalfa da oteli yapmaya başlıyor. Birinci katına vardığında korkuyor. Çünkü daha önce hiç taş bina yapmamış, tahta bina yapmış. Biliyorsunuz, İstanbul deprem bölgesi... Depremde taşın nasıl ayakta kalacağına dair bir fikir sahibi değil."

Taşkent, ilk katının taş, ikinci ve üçüncü katlarının da ahşap olması nedeniyle otelin uzun süre ayakta kaldığını belirterek, "Kazım Paşa'nın bir kızı, 2 oğlu var. Bunlardan biri yurt dışına gidiyor, diğeri çocuksuz vefat ettiği için otel, kızı Nazire Hanım'a kalıyor. Nazire Hanım'ın da 2 tane kızı var. Bir kızı veremden vefat ediyor ve tek kızı hayatta kalıyor. Otel ona kalıyor. O kadın da benim babaannem. Aslında otele bakarsanız hep bir hanımın eline kalıyor. Benim jenerasyona geldiğinizde, babam da, amcam da otelle çok ilgililer. Mali açıdan her türlü yardımı yapıyorlar. Ama işin mimozasını, çayını koymaya geldiği zaman bizlere bırakıyorlar. 5. kuşak, otelin bu şekilde ilerlemesine yardımcı oluyor." şeklinde konuştu.

2 çocuğu olduğunu ve büyüdüklerinde otelin yönetimi içinde yer almak istemeleri halinde sevineceğini ifade eden Taşkent, "Bunu çok yaşlı bir halanız varmış gibi düşünün. Ona bakmanız gerekiyor. Nasıl bakacağınızı siz seçiyorsunuz. Pamuklara sararak da bakabilirsiniz, haftada bir uğrayarak da bakabilirsiniz. Bundan sonrasına çocuklarım karar verecek. Abim var, ileride çocukları olursa onun için de aynı şey geçerli. En azından ben ve abim hayatta olduğumuz sürece pamuklara sarmaya devam edeceğiz." dedi.

Taşkent, Splendid Palas'a sahip olmanın büyük bir gurur olduğunu dile getirerek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Herkesin güzel bir evi, yazlığı olabilir ama herkesin bir Splendid Palas'ı olamaz. Dünyanın parasına sahip olabilirsiniz ama böyle bir şeye sahip olmak çok zor. Çok seviyorsunuz, çok iyi bakılsın istiyorsunuz ama değişsin istemiyorsunuz. Eski kalsın istemiyorsunuz ama yenilerken de eskisi gibi olsun istiyorsunuz. Dolayısıyla yaptığınız her türlü ilerleme, aslında olanı tutmaya yönelik bir şey. Tutarken de insanların bazı istekleri var. Sonuçta burası bir otel. Siz, 'eski halini tutuyorum' diye kötü banyolarda insanları konaklatamazsınız, kötü koltuklara oturtup, kırık şeylerde yemek yediremezsiniz. Dolayısıyla hem yeni tutmanız lazım hem eskisinin aynısı gibi kalması lazım. Bence en zor bölümü o. Biz oteli bundan 5 yıl evvel renovasyon çalışmasına soktuk ve yeniledik. Şu çok hoşuma gidiyor; insanlar geliyorlar, 'hiç değişmemiş ama çok yeni olmuş' diyorlar. Bu benim en çok duymak istediğim cümle... Sahiden değişmedi ama yeni ve temiz."

 

- "50 yıldır aynı odaya aynı tarihte gelen müşterimiz var"

 

Serra Hamamcıoğlu Taşkent, otelde yönetim kademesinin 5'te 4'ünün kadınlardan oluştuğunu ifade ederek, "Onun nedeni, bu otelin biraz hanım olmasından kaynaklanıyor. Biz buraya 'bakım isteyen yaşlı teyzemiz, halamız' diyoruz. Sahiden de öyle... Hanımlar buranın değerini biliyor, burada birbirleriyle çalışmaktan memnun. Hanım eli değmesi kavramı bu otel için çok geçerli." diye konuştu.

Taşkent, 50 yıldır aynı odaya aynı tarihte gelen bir müşterileri olduğunu aktararak, "Eşiyle beraber balayını geçirmiş o odada. Her yıl aynı tarihte geri geliyor. O gelmeden onun istediği şekle çevriliyor oda. Bunun değişmiyor olmasından çok memnun." dedi.

Otelde 15 yıldır yaşayan bir Türk müşterileri olduğunu dile getiren Taşkent, "Bazen düğünler oluyor, 'otelin şu kadar odası var' diyorlar. 'Yok' diyoruz, 'bir oda eksik sayacaksınız.' O odayı kiralamıyoruz. Çünkü o odanın sahibi var. Hiçbir zaman o odadan gelir elde etmeyi düşünmüyoruz. Hatta kendisi birkaç günlüğüne bir yere gittiğinde bile odasından çıkmıyor. Çünkü onun evi orası." şeklinde konuştu.

 

- Otelin hikayesini anlatan eşarplar

 

Serra Hamamcıoğlu Taşkent, otelde çoğunlukla yabancıların evlenmeyi tercih ettiğine işaret ederek, şöyle devam etti:

"Otele gelen insanların otelin bir parçasını almaya çalıştıklarını fark ettik. 2 yıl önce bir proje yaptık. Bununla başa çıkabilmek için butik kurduk. Otele ait bazı eşyaların ve replikaların satıldığı bir butik yaptık. Bu butikte en önemli ürünümüz Rumisu tarafından tasarlanmış eşarplar. Otelin hikayesini anlatıyor. Bandanaları ve daha büyükleri var. Bisiklet çantaları, sabunlarımız, oda kokusu var. Dünyanın çeşitli yerlerinden topladığımız, gümüş kaplama antikalarımız var."

İstanbul kadar büyük bir metropolün yanında, bu kadar yakın bir ada olmadığını belirten Taşkent, "Hem bitki örtüsüyle hem havasıyla hem de mimari şekliyle farklı bir ortam sahiden dünyada yok. Bunu ne yazık ki kimse anlayabilmiş değil. Çok yazık... Çünkü bilhassa Büyükada, Akdeniz ikliminin son noktası. Burada yetişen hiçbir bitki İstanbul'da yetişmez. Buradaki begonviller, Bodrum'daki begonvillerden daha güzeldir. Buradaki zeytin ağaçları ki bunlar yabani zeytin ağaçları, İstanbul'da yetişmiyor. İstanbul'da ufak bir bahçem var, adadan ne götürdüysem yaşamadı. Çünkü çok farklı bir botanik oluşum..." ifadelerini kullandı.

Taşkent, Büyükada'nın, Sultanahmet Meydanı gibi koruma altına alınması gerektiğini da söyledi.

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23