II. Sultan Mahmud’un ilk devirlerinde, Yenikapı Mevlevihanesi şeyhi olan Ali Nutki Dede Efendi, sözü sohbeti dinlenir, içi dışı temiz bir zattı. Sultan Mahmud sık sık tekkeye gelirdi.
Şeyh Efendi, dervişlere bu ihsanı hoş görmüyor, fakat bir sebep de bulamadan, nazik ve terbiyeli padişaha bu hissini izhar edemiyordu. Bir gün padişah yine dergâha geldi ve ayinden sonra Nutki Dede Efendi ile konuşmaya başladı. Bir aralık;
- Şeyhim… dedi, bana bir şey emretmez misiniz?
Dede Efendi, padişaha teşekkür etti ve bir şey rica etmediğini söyledi. II. Mahmud çok ısrar edince, sükûnetle dedi ki:
- Var amma yapamazsınız…
Bu cevap, mağrur padişahın hayretini mucip oldu:
Nasıl olur, siz lütfen söyleyiniz.
Dede Efendi, yerinden doğruldu:
- Öyle ise bir daha bu tekkeye gelmeyiniz…
II. Mahmud, büsbütün şaşırmıştı:
- Beni evliyaullah kapısından kovuyor musunuz?
Dede Efendi, aynı sükûnetle suali cevaplandırdı:
- Buraya “Mahmud Efendi” olarak gelirseniz gelin, yoksa Sultan Mahmud olarak gelip dervişlere ihsanlarda bulunarak, onların kalbini Allah’tan sizin kesenize çevirecekseniz gelmeyin… Çünkü kudret sahibi bir insan için en büyük günah, hakikat âşıklarını maddeye bağlamaktır. Sizi böyle bir günahtan korumak isterim…