• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Rızkı veren Allah'tır

Yeniakit Publisher
2018-05-30 16:27:00 - 2018-05-30 16:30:01
Rızkı veren Allah'tır

Allah'ın güzel isimlerinden biri de er-Rezzâk'dır. Bu isim çöllerde, gökyüzünde, denizlerde, ormanlarda farklı şekillerde tecelli eder. Yeryüzünde yaşayan her türlü canlının rızkı ayrıdır ve hepsi için aynı özenle aynı bereketli sofrada bütün rızıklar ihtiyacı olanlara sunulur.

Allah’ın güzel isimlerinden biri de er-Rezzâk’dır. Rızkı verenin ve dağıtanın yalnızca Allah olduğuna inanan mümin, başkasının sahip olduğu nimetlerden dolayı kıskançlık duymaz. Yeryüzündeki nimetlerden bolca yararlanmak için yapması gereken tek şeyin Allah’ın helal kıldığı yollarda çalışmak ve sonra da tevekkül etmek olduğunu bilir.

Rızık, Allah Teâlâ'nın canlılara yeme içme ve başka hususlarda yararlanmak üzere verdiği her şeyi ifade eder. Allah sadece inananlara değil, kendisini inkâr edenlere, hatta kendisine iftira edenlere de bol bol rızık verir. Peygamberimiz, Rabbimiz'in bu özelliğini şöyle dile getirmiştir: "Duyduğu incitici sözlere karşı Allah'tan daha sabırlı davranabilen kimse yoktur. O'na ortak koşarlar, çocuğu olduğunu söylerler. Ama Allah onlara afiyet vermeye ve onları rızıklandırmaya devam eder" (Müslim, Sıfatü'l-münâfikîn, 49). Ve ne kadar harcasa da O'nun hazinesi asla tükenmez. Resûlullah bunu bir benzetmeyle insanlığa şöyle açıklamıştır: "Allah'ın eli doludur. Gece gündüz yaptığı cömertçe lütuflar, O'nun elindekileri tüketmez. Gökleri ve yeri yarattığı günden beri neler verdiğini görmüyor musunuz? (Bütün bu verdikleri) Allah'ın elindeki hiçbir şeyi eksitmemiştir." "O'nun arşı, suyun üzerindedir. Diğer elinde de terazi vardır (adildir). O, kimine az verir, kimine de çok verir" (Buhârî, Tevhid, 19). Kur'anı Kerim ise Rahman'ın nimetlerinin sonsuzluğuna, şu ayetle işaret etmiştir: "O size istediğiniz her şeyden verdi. Allah'ın nimetlerini saymaya kalkışsanız sayamazsınız" (İbrahim, 14/34). Ancak insan için en önemli nimet, doğruyu görmesi, Hakk'a yönelmesi, hidayete ermesi, Allah'a imanla tatmin olmasıdır. Allah'ın rızasını kazanarak cennetine girmesidir ki (el-Fecr, 89/27-30), orada eşsiz güzellikte nice nimetler kendisini beklemektedir.

ŞÜKÜR NİMETİN KEFİLİDİR

Allah'ın güzel isimlerinden biri de er-Rezzâk'dır. Bu isim çöllerde, gökyüzünde, denizlerde, ormanlarda farklı şekillerde tecelli eder. Yeryüzünde yaşayan her türlü canlının rızkı ayrıdır ve hepsi için aynı özenle aynı bereketli sofrada bütün rızıklar ihtiyacı olanlara sunulur. Allah hem bedenlerimizi hem de ruhlarımız rızıklandırır. Manevî rızık denilince, öncelikle, ruh ve kalbi huzura kavuşturan lutuflar hatıra gelir. İşittiği sesler kulağın rızkı; gördüğü güzellikler gözün rızkı, aldığı kokular burnun rızkıdır. Aklın rızkı, nimetin kendisi değil, onu tefekkür edebilmektir. Kalbin rızkı, bir çiçeği sevebilmek, onda tecelli eden ilâhî isimleri ve o isimlerin sahibi olan Allah'ı sevmektir.

Hz. Peygamber işlenen günahlardan dolayı Allah'tan af dilemenin ve akrabaları ziyaret etmenin rızkı genişleteceğini ifade etmiştir (Buhârî, Büyû', 13; İbn Mâce, Edeb, 57). Şükür de rızkın kefili ve nimetin artmasını sağlayan iksirdir. Kul şükretmeye devam ettiği sürece maddî ve mânevî her türlü nimetler de gelmeye devam eder. Ayrıca, ilâhî sınırlara titizlik göstererek rızık peşinde koşan müminlere Allah Teâlâ hiç beklemedikleri kapılar açar ve rızıklarını ummadıkları yerden gönderir. Takdir edilen rızık kendileri için bereketli olur.
ÖNE ÇIKAN VİDEO

​RIZIK ALLAH'TAN GELİR

Rızkı verenin ve dağıtanın yalnızca Allah olduğuna inanan mümin, başkasının sahip olduğu nimetlerden dolayı kıskançlık duymaz ve başkasına verilen faziletler sebebiyle mutsuz olmaz. Yeryüzündeki nimetlerden bolca yararlanmak ve rızkı olabildiğince çok elde etmek için yapması gereken tek şeyin Allah'ın helal kıldığı yollarda çalışmak ve sonra da tevekkül etmek olduğunu bilir. Çünkü "Rızkı Allah'ın yanında arayın, O'na kulluk edin ve O'na şükredin" diyen Yüce Yaratan, inananları nimetlerinden faydalanmaya çağırmış ve onlara cuma namazı gibi özel bir ibadetin hemen sonrasında bile yeryüzüne dağılarak rızık aramalarını tavsiye etmiştir.

Bir menkıbede anlatılır ki; Hz. Süleyman, bir karıncanın bir sene boyunca ne yiyeceğini sormuş. "Bir buğday tanesi" demişler. O da denemek için bir karıncayı bir kutuya koymuş ve içine de bir tane buğday atmış. Bir sene sonra kutuyu açıp baktığında karıncanın, buğdayın sadece yarısını yediğini görmüş. Ona "Sen, senede bir buğday yemez miydin?" diye sorunca karınca, "Ya Süleyman! O rızkımı Rezzâk olan Allah verirken öyle idi. Ama rızık senin vasıtanla gelince, senin ileride ne yapacağını bilemedim. Ya beni unutursan; ki sen unutabilirsin. Ama Rabbim, mahlûkatından hiç kimseyi asla unutmaz. İşte onun için tedbirli davrandım" demiş.

Nimet veya rızık, adı ne olursa olsun, Allah'ın verdiği her şey, kuluna yaptığı bir iyiliktir. Dolayısıyla kulun hayatında bu iyiliğin bir karşılığı olmalıdır. Nimet gören kulun şükretmesi ve elindeki nimetin hakkını vermesi beklenir. Rahata erince kendisini rahata kavuşturanı unutup, gelişi güzel yaşamak veya yağan rahmetin sahibi olan Allah'a yönelmemek nimetin kadrini bilmemektir.

Sevgili Peygamberimiz Rabbinin verdiği nimetlere duyduğu minnettarlıkla, gece gündüz O'nun yönelmiştir. Geçmiş ve gelecek tüm günahlarının bağışlanmış olduğunu bilmesine rağmen niçin sabahlara kadar ibadetle meşgul olduğunu soran Hz. Aişe'ye de, "Şükreden bir kul olmayayım mı?" cevabını vermiştir.

Sözümüzü Hz. Peygamber'in özellikle İslâmiyet'i yeni seçenlere okumalarını tavsiye ettiği bir dua ile bitirelim: "Allahım! Günahlarımı bağışla, bana merhamet et, daima doğru yolu izlememi nasip et, beden sağlığı lutfet ve beni rızıklandır" (Müslim, Zikir, 33-36).

 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23