• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

“Özgürlüğümü satamam”

Yeniakit Publisher
2013-07-08 22:30:00 - 2013-07-08 21:31:05
"Özgürlüğümü satamam"

Mandela’nın kızına verdiği yazılı açıklaması çok ilginçtir. Kızı Zindzi’nin, Sowota’daki toplantıda okuduğu yazılı açıklamada Mandela; ‘‘Ben yaşamıma sizden daha az değer veren biri değilim. Ancak, ne doğuştan kazandığım haklarımı ne de halkımın doğuştan


Zindan hatıraları.....
Ömrünün 27 yılını hapislerde geçiren Nelson Mandela hatıralarını topladığı kitabında cezaevi şartlarını ‘”Çoğu zaman açtık. Yatak vermediler ve beton üzerine serilmiş bir hasırda yatıyorduk. Hücrem de ise tuvalet için bir kova bulunuyordu. Bu benim için çok onur kırıcı idi.
Yoklar yüzünden dışarıdan neler olup bittiğinden habersizdik. Çay içmek için bir çay kaşığı şeker hakkımız vardı ve çoğu zaman onu da vermiyorlardı. Akşam yemeğinden sonra tek başıma hücremde kalıyordum. Ben alışkanlıklarımı hücreme taşımıştım ve uzun saatler sessizce çalışıyordum.
Sabah erkenden çalışma meydanına getiriliyorduk. Bende çalışmak zorundaydım. Diğer mahkumlar gibi yere oturuyor ve moloz haline getirmek için  taşları kırıyorduk. Diğer siyasi mahkumların bir kısmı taş ocaklarında taş kesiyor, diğer bir kısmı kireç çıkarıyorlardı.
Burada eşim Winnie’den aylar geçti mektup alamadım. Cezaevi yönetimi mektupları sansürden geçirdiğini biliyordum. Bir gün sansür memuruna durumu sordum bana ‘‘Winnie artık seni unuttu.
Seninle ilgilenmiyor. Mektup yazmıyor” diyerek benimle dalga geçiyordu.  
Cümleleri ile dile getiriyordu.
Uluslararası kurum ve kuruluşlar ile demokratik ülkelerde siyasi öncüler, Nelson Mandela’nın özgürlüğüne kavuşması için baskı yapmaya başlamıştı. Bu baskılar sonunda Ocak 1985’te Güney Afrika Başkanı P.W.Botha, “Mandela serbest kalmak istiyorsa, şiddeti kınamalı ve bundan böyle hükümetin kararlarına bağlı kalacağını ilan etmelidir” diyerek Mandela’ya özgürlüğünün yolunun pişmanlıktan geçtiğini ifade etmişti.
Mandela’ nın bunun üzerine kızına verdiği yazılı açıklaması çok ilginçtir.
Kızı Zindzi’nin, Sowota’daki toplantıda okuduğu yazılı açıklamada Mandela;
‘‘Ben yaşamıma sizden daha az değer veren biri değilim. Ancak, ne doğuştan kazandığım haklarımı ne de halkımın doğuştan kazanmış olduğu özgürlük hakkını satabilirim. Ey halkım... Ben özgür değilken, siz özgür değilken, hiçbir şey için söz vermem. Siz ve benim özgürlüğüm birbirinden ayrılarak değerlendirilemez” demiştir.
Mandela’nın halkına bu jesti büyük yankı uyandırdı. Halk Mandela’ya olan bağlılığını ortaya koymak için onu destekleyen miting ve yürüyüşler tertipledi. Dünya artık Mandela’yı ‘özgürlük mücadelecisi’ olarak anmaya başladı.
1989 yılında Nelson Mandela henüz cezaevindeyken, “Güney Afrika hükümetinin Beyaz ve siyah, Güney Afrikalıların ezici çoğunluğunun ülkemizde ırk ayırımcılığı ve ön yargıların, baskı ve çatışmanın, ölüm ve benzeri felaketlerin unutulacağı yeni bir çağın temellerini atmak üzere, AUK ile Hükümet’in, birlikte yakın işbirliği içinde çalışmasını ümit ettiğine inanıyorum’‘ şeklindeki açıklamasıyla geleceğe yönelik kapıyı aralamış oldu.
Bu açıklama çok anlamlıydı. Mevcut durumun devam edemeyeceği anlamına geliyordu. Ve yine bu açıklama Nelson Mandela’nın özgürlüğe kavuşacağı sinyalini taşıyordu.
Gelişmeler beyazların taviz vermesiyle gelişiyordu. Beyazlar dönüşü olmayan bir yola girmiş olurken, asırlardır, horlanan, sömürülen ve baskı altında tutulan siyahların aynı ölçüde her geçen gün haklarına kavuşması paralel olarak sürdü.
Özgürlüğün doğduğu ada: Robben Island
Güney Afrika’nın efsanevi lideri Nelson Mandela’nın ömrünün büyük bir bölümünü bu şehre yalnızca 10 kilometre uzaklıktaki Robben Adası’nda geçirmişti.
Robben adası, ikinci dünya savaşı sonrası siyasi suçluların tutulduğu hapishane görevi görmüştü. Başta Nelson Mandela, eski devlet başkanı Mbeki ve şimdiki başkan Zuma burada hapis yattılar. Adadaki taş ocağında ağır şartlar altında çalışmışlardı.
Kapalı hapishane kadın ve çocukların kaldığı bölümden hayli uzakta bir yere kurulmuş ve tamamen kapalı bir hapishane özelliği taşımaktadır. Hapishanede hem koğuş hem hücre sistemi de mevcuttur.
Hapishanede koğuşlar ise 30-40 kişilik, yalnız bu koğuşlarda 60-70 mahkûmun kaldığı aynı yatağı iki kişinin paylaştığı olurmuş. Koğuşlar ve hücreler birbirinden ayrılmış, buradaki mahkûmların birbirlerini görmeleri yasakmış. Mahkûmlar genellikle olta atarken topladıkları taşlarla haberleşirmiş. Günlük yemek çizelgesi gözünüze ilişiyor. Sabah çay ve kuru ekmek akşam çorba ya da yoğurt ekmek. Koğuşların yanında tuvalet ve banyonun beraber kullanıldığı oda var. Yalnız üç duş bulunan banyoda tuvalet sayısı da yetersiz ve bölmelerle ayrılmamış. Bazı mahkûmların 15 günde 1 bazı mahkûmların ise ayda bir yıkanma hakları var. Yıkanma süresi 15-20 dakika arasında değişiyormuş.
Mandela’nın 27 yıllık hapis hayatının 18 yılını kaldığı hücre, yaklaşık 2 metrekaredir. Hücrede sunta bir yatak, küçük bir masa ve tabure bulunmaktadır. Mandela kızına bu küçük hücreden yüzlerce mektup yazmış fakat hiç birisi kızına ulaşmamıştır.
Ailelerin mahkûmları ziyaret etmesi oldukça kısıtlı, altı ayda bir mektup yazma hakları var, ailelerin gönderdikleri mektuplar ise mahkumlara hiç verilmezmiş, bu mektupların örneklerini hücre odalarında görebiliyorsunuz. Kapalı hapishaneyi gezdiren eski mahkum rehber, hapishaneyi anlatırken sanki o yılları tekrar yaşıyormuş gibi o günlere gidiyor, Mandela’nın kendisine yaptığı şakayı anlatırken gözleri doluyordu.
Eski mahkûmun konuşmasında bir pişmanlık ya da öfke göremiyorsunuz. Hapishanede kalışının özgürlüğün bir gerekliliği olduğunu beyaz veya siyah adam değil özgürlüklerini engelleyen tahakküme karşı savaştıkları için burada kaldıklarını söylüyor.
Dördüncü Bölüm:
“intikam olmadan
adalet elde edebilirsiniz”

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23