• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Mısır’da yaşanan darbe değil de ne?

Yeniakit Publisher
2013-07-05 20:44:00 - 2013-07-05 20:46:18
Mısır’da yaşanan darbe değil de ne?

“Ordu seçilmiş devlet başkanını görevden alıp tutukluyor, anayasayı askıya alıyor, televizyon kanallarını kapatıyor ve zırhını başkent sokaklarına yığıyor.”

HATİCE AKYIL
Mısır’ı 30 yıl diktatörlükle idare eden Hüsnü Mübarek’i deviren halk ayaklanmasına “Arap Baharı” diye övgüler yağdırıp destek veren, ağızlarından demokrasi sözcüğünü düşürmeyen Batılı liderlerin, ordunun ilk defa demokratik seçimlerle işbaşına gelen Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi devirmesini “darbe” olarak telaffuz etmekten kaçınması, İngiliz ve Alman gazetelerinde bile tepkiye yol açtı. Özellikle ABD Başkanı Obama’nın ikiyüzlü tavrına tepki gösteren İngiliz  Independent gazetesinin Ortadoğu muhabiri Robert Fisk’in dünkü yazısı,  “Bir darbe ne zaman darbe değildir?
ABD onu öyle anmamaya karar verdiği zaman” başlığını taşıyor. Fisk, yazısında, Mısır’da ordunun müdahalesinden darbe olarak bahsetmediği için ABD yönetimine karşı ağır eleştirilerde bulunuyor.
obama “darbe” diyeMiyor!
Fisk özetle şunları söylüyor: “Dünya tarihinde ilk defa bir darbe, darbe değil. Ordu yönetimi ele geçiriyor, demokratik bir şekilde seçilmiş devlet başkanını görevden alıp tutukluyor, anayasayı askıya alıyor, olağan şüphelileri gözaltına alıyor, televizyon kanallarını kapatıyor ve zırhını başkent sokaklarına yığıyor. Ama Kutsal Barack Obama’nın iki dudağı arasından darbe kelimesi çıkmıyor ve çıkamıyor. Umutsuz Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Mun da böylesine saldırgan bir kelimeyi dillendirmeye cüret etmiyor. Bu, Obama olan biteni bilmiyor olduğundan değil.”
Obama’nın darbe kelimesi kullanmamasının olası nedenleriyle ilgili şu yorumda bulunuyor Fisk: “Bu ağız sıkılığının nedeni, milyonlarca Mısırlının böyle bir darbe istemesinden mi kaynaklanıyor? Acaba Obama, bunun bir darbe olduğunu kabul etmenin ABD’yi, İsrail’le barış içindeki en önemli Arap ulusuna yaptırımlar uygulamak zorunda bırakacağından mı korktu? Ya da darbeyi yapanlara darbe yaptıkları söylendiğinde, ABD’den 1.5 milyar dolarlık desteği sonsuza kadar kaybederler diye mi?”
Fisk, Mursi’nin demokratik seçimlerle iktidara geldiğini, bugün ülkelerini yöneten bazı Batılı liderlere kıyasla daha fazla oy aldığını, popülerliği düşse dahi bunun bir darbe gerekçesi olamayacağını belirtiyor: “Bu, ‘Avrupa orduları, Avrupalı Başbakanlar, kamuoyu yoklamalarında yüzde 50’nın altına düştüklerinde iktidara el koymaları gerekir’ anlamına mı geliyor?”
Sorularına şöyle devam ediyor Fisk: “Bu arada Müslüman Kardeşler’in Mısır’daki bir sonraki devlet başkanlığı seçimlerine girmesine izin verilecek mi? Yoksa men mi edilecek? Eğer katılırsa ve adayı yeniden kazanırsa ne olacak?”
DARBEDEN EN ÇOK ESAD
VE İSRAİL MEMNUN OLDU
Fisk ortadaki durumdan, “Şu an kimse ondan daha mutlu değildir” dediği Suriye lideri Beşar Esad ve İsrail’in son derece memnun olduğunu yazıyor.
Back: batılı merkezlerin
darbe kelimesini
kullanmaması dikkat çekici
İngiliz The Guardian gazetenin Ortadoğu editörü Ian Black de dünkü yazısında bu tartışmayı ele aldı. Washington, Londra ve birçok Batılı merkezden yapılan açıklamalarda darbe kelimesinin kullanılmamasının dikkat çekici olduğunu belirten Black, Obama’nın kelimeyi tercih etmemesinin nedeninin stratejik olarak önemli bir Ortadoğu ülkesine finansal yardımın kesilmesi riskini önlemek olduğunu yazdı. Black, İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague’in açıklamasıyla ilgiliyse şu yorumu yaptı: “William Hague askeri ‘müdahaleyi’ kınarken pragmatik olarak geçişin hızlı ve kapsayıcı olması için çağrı yapan bir formülle çıkageldi. Ama Hague, bunun halkın hareketi olduğunu ekledi. ‘Geçen yıl Mısır’da devlet başkanının yaptıkları ve hükümet yönetimiyle ortaya çıkan muazzam memnuniyetsizliği kabul etmemiz gerekiyor’ dedi.”
Times gazetesindeki Roger Boyes imzalı analizde de aynı konu ele aldı.
Boyes, Obama’nın açıklamasında darbe kelimesini kullanmadığını hatırlattıktan sonra, “Obama yönetimi Arap dünyasının en yüksek nüfusa sahip ülkesiyle ilişkiler konusunda bir çelişki yaşıyor” yorumunu yaptı.
“Yasalar yoluyla
darbecilere yardım
gitmesine izin vermemeli”
Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinin dünkü yorumunda ise, Mısır’da askerî darbenin ardından batının nasıl tavır alması gerektiğine ilişkin şu görüşlere yer verdi: “Batı, Mısır’da siyasi-sosyal bir grubun tekelci politikalarını değil, geniş bir politik ve sosyal yelpazede yeni bir başlangıç hedefleyenleri desteklemelidir. Batı aynı zamanda sadece bir tarafa ilgi göstermemeli, becerisizliklerden uzak durmalıdır. Başkan Obama’nın, Mursi’nin karşıtları tarafından terörizmi destekleyen kişi şeklinde damgalanmış, gözden düşmüş olmasını kimse gözlerden ırak tutmamalı. Her şeyden önce de Batı, Mısır’daki muhtemel nüfuzunu abartmamalı; çünkü bu etki gerçekten de büyük değil. Aynı şey bu konuda Avrupalılardan daha büyük bir çıkmaz içinde bulunan ABD için de geçerli. Örneğin yasalar yoluyla darbecilere yardım gitmesine izin vermemelidirler. ”   
“askerler demokratik
yoldan seçilmiş bir
LİDERİ GÖREVDEN aldı”
Berlin’de yayımlanan Die Welt’in yorumunda ise özellikle “darbe” kavramı çeşitli açılardan irdeleniyor: “Cumhur, yani halk, başkanını iktidardan uzaklaştırdı. Tahrir Meydanı’ndan kitleler ‘Hüsnü Mursi’ diye haykırıyordu. Bununla otokratik devrik lider Hüsnü Mübarek ile halefi Mursi arasında bağ kurulmuş oluyordu. Devlet başkanının bir defa  daha düşürülmüş olması Mısır halkının bilincini güçlendirecektir. Belki bu ülke bir zaman sonra bir demokrasiye dönüşecektir. Ancak Mursi’nin düşürülmesi sürecine Mısır ordusu katılmıştır. Bazı gözlemciler şimdiden bir darbeden söz ediyor. Hem haklılar, hem değiller. Belki haklılar, çünkü askerler demokratik yoldan seçilmiş bir devlet başkanını ev hapsine almış, bu hareketin yandaşlarına karşı operasyon başlatmıştır. Belki çok haklı sayılmazlar, çünkü askerler ülkede iktidarın bütün şalterlerini ele geçirmiş değiller.”
“MÜSLÜMAN KARDEŞLER’E
KARŞI CADI AVI
BAŞLATILMAMALI”
Alman Reutlinger General-Anzeiger gazetesi de Mısır’da bundan sonra yapılması gerekenleri dünkü yorum sütununa taşıdı:
“Askerî darbenin en büyük eksikliği, demokratik yoldan seçilmiş bir devlet başkanını ve demokratik meşruiyeti olan bir hükümeti devirmiş olmasıdır. Her ne kadar Mısır Parlamentosu geçen yıl içinde neredeyse hiç toplanmamış olsa bile... Şimdi Müslüman Kardeşler’in liderlerine karşı bir cadı avı başlatmak ve bu yolla onları yer altına ve şiddet içeren direniş hareketlerine itmek yanlış olur. (Geçici Devlet Başkanı) Mansur’un bunları vakit geçirmeden yeni sürece entegre etmesi gerekir. Tıpkı Mursi muhalefete ve sokağa karşı iktidar edemediği gibi, bunun tersi şartlar altında Mansur da iktidar edemez. Şimdi elzem olan şey, bir ulusal birlik hükümeti oluşturmaktır.”

Mısır ordusunun demokratik yollardan seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursi’yi görevden almasına tepkiler sürerken, başta ABD lideri Obama ve Batılı liderlerin “darbe” lafını kullanmaktan kaçınması ve el altından cuntaya destek vermesi tepkiye yol açtı. Independent gazetesinin Ortadoğu muhabiri Robert Fisk, dünkü yazısında Mısır’da ordunun müdahalesinden darbe olarak bahsetmediği için Obama yönetimine ağır eleştirilerde bulundu. “Dünya tarihinde ilk defa bir darbe, darbe değil. Ordu yönetimi ele geçiriyor, demokratik bir şekilde seçilmiş devlet başkanını görevden alıp tutukluyor, anayasayı askıya alıyor, olağan şüphelileri gözaltına alıyor, televizyon kanallarını kapatıyor ve zırhını başkent sokaklarına yığıyor. Ama Kutsal Barack Obama’nın iki dudağı arasından darbe kelimesi çıkmıyor ve çıkamıyor” diyen Fisk, BM Genel Sekreteri Ban Ki Mun’un tavrını da eleştirdi. Fisk,  “Umutsuz BM Genel Sekreteri Ban Ki Mun da böylesine saldırgan bir kelimeyi dillendirmeye cüret etmiyor” dedi.

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23