“Mücadele şiddetle, kanla ve çatışmayla değil, siyasi çözüm arayışlarıyla sürdürülecek” beyan ile de mücadelenin, silahlı eylem yerine, görüşmeler yoluyla sürdürülmesi gerektiğine işaret ediyordu.
Bedel Ödeyen Adam;
Nelson Mandela!..
Hazırlayan: Mehmet KOÇAK
Ve o, artık özgür...
Hapishane önünde ki o, büyük alanı dolduran müthiş kalabalık Nelson Mandela’yı bekliyordu. Victor Verster Hapishanesinin önünde ki bu mahşeri kalabalığın en ön safında ailesi, yakın arkadaşları, dünyanın dört bir yanından gelmiş İnsan Hakları ve Barış Teşkilatları temsilcileri, siyasiler ve gazeteciler büyük bir heyecanla onu bekliyorlardı. Gazeteciler hapisten çıkışını haber yapmak için sabırsızlanıyordu.
Ve beklenen an geldi. Biran kapılar açıldı ve sevinç çığlıkları arasında uzun boylu siyah adam belirdi. Çektiği acılar yüzündeki çizgilerden ve ağaran saçlarından ilk bakışta anlaşılıyordu. Bunca zulme rağmen dimdik yürüyordu. 71 yaşında bu hapishaneden çıkarken karşısında gördüğü manzara onu şaşırttı.
Milletinin ona olan sevgisi karşısında sağ elini yumruk yaparak havada sallayarak halkına “Hepinizi barış, demokrasi ve özgürlük adına selamlıyorum” sözleri ile özgürlüğüne kavuştuğu ilk anda halkına mesajını verdi.
Nelson Mandela 27 yıl sonra 11 Şubat 1990 tarihinde özgürlüğe kavuşmuştu...
Milyonlarca siyah sokaklara döküldü ve büyük nümayişler bir bayram havası içinde günlerce sürdü. Sanki Güney Afrika halkı yeniden doğmuştu.
Bu tarihi olay dünya basınına şu cümlelerle yer aldı. ‘Dünya yüzünde, hiçbir zaman, bu kadar çok insan; yüzünü tanımadıkları, sesini duymadıkları ama adını ve mücadelesini iyi bildikleri bir adamı, böylesine beklememiştir.’
Siyah adamın zaferi
Mandela ise sürekli halkına “sakin olun” çağrısında bulunarak, mücadeleye kalındığı noktadan tüm haklar elde edilinceye kadar sürdürülmesini istediğini açıklıyordu.
“Ancak mücadele şiddetle, kanla ve çatışmayla değil, siyasi çözüm arayışlarıyla sürdürülecek” beyan ile de mücadelenin, silahlı eylem yerine, görüşmeler yoluyla sürdürülmesi gerektiğine işaret ediyordu.
Mandela 27 yıl dünyadan ayrı bir yaşam sürmesine rağmen, kısa zamanda siyasi faaliyetlerini başlattı. Büyük miting ve yürüyüşlerin yanında toplantılara yetişmek için şehirden şehire koşuşturuyordu. Bu çalışmalar seçimlere kadar sürdü.
1990 yılında De Klerk, ilk defa Ulusal Parti’nin kadrolarını tüm ırklara açmıştı. Bu da De Klerk’in siyahlar arasında popülaritesini arttırmış oldu. (Mandela ve De Klerk 1993 yılında Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldüler.)
Güney Afrika’da ilk defa bir genel seçim gerçekleşecekti. Bu büyük bir olaydı. Çünkü bu sadece bir seçim değildi… Bir halkın kendini kabul ettirmesi, kendini ispatlamasıydı.
Halk bir gün öncesinden sıraya girmiş. Kilometrelerce kuyruklar oluşmuş. Büyük bir sevinç ve gurur içindeki halkoylarıyla ilk defa kendi liderlerini seçme ve hür iradeleriyle kendi yönetimlerini oluşturma sevincini yaşıyorlardı. Ve 27 Nisan 1994 tarihinde gerçekleşen seçimler Nelson Mandela’nın şahsında siyahların zaferiyle sonuçlandı. Mandela’nın partisi AUK oyların yüzde 62.6 sını almayı başardı.Güney Afrika halkı kendilerini özgürlüğe kavuşturacak liderine inanmış ve sonuna kadar desteklemişti.
Seçimlerde elde edilen zaferle halk liderini en yetkili makama çıkartmış oldu. Bu olay dünya tarihinde büyük bir olaydı. Zira bu zafere erişebilmek için verilen canlar ve dökülen kanlar vardı. Acılar artık geride kalmış Mandela gerçek özgürlüğe halkıyla kavuşmuştu.
Dünyanın en ünlü politik mahkumu artık halkının büyük desteğiyle devlet başkanlığı koltuğuna oturuyordu.
Ödülleri
1980’lerde tüm dünyada yayılan ırk ayrımı karşıtı düşünce ve aktivizm hareketlerinin ardından Madiba’nın da hapisten çıkması onu bu hareketin sembolü haline getirmişti.
Mandela’ya 1979’da Nehrü Ödülü,
1981’de Bruno Kreisky İnsan Hakları Ödülü,
1983’te UNESCO’nun Simon Bolivar Ödülü verildi.
1993’te ise De Klerk ile beraber Nobel Barış Ödülü’nü aldı.
Amerika’daki Houston Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren Gülen Enstitüsü’nün 2010 Barış Ödülü, Güney Afrika’nın efsanevi lideri Nelson Mandela’ya verildi.
Mandela’ya dünyanın dört bir yanından ödül yağıyordu. 40 yıl içinde aralarında yüzü aşkın ödül almıştı.
Mandela; Uluslararası Atatürk Barış Ödülü’nü kabul etmedi
Afrika Ulusal Kongresi (AUK) Başkanı Nelson Mandela, 8 Nisan 1992 tarihinde kendisine verilmesi kararlaştırılan Uluslararası Atatürk Barış Ödülü’nü reddetti.
Mandela’ya ödülü 19 Mayıs 1992 tarihinde Cumhurbaşkanı Özal tarafından verilecekti. 12 Mayıs’ta Johannesburg’da bir açıklama yapan Afrika Ulusal Kongresi sözcüsü Gill Marcus , Mandela’nın ödülü Türk hükümetine yönelik İnsan Hakları ihlali suçlamaları nedeniyle kabul etmediğini ve Türkiye’yi ziyaret etmeyi düşünmediğini de bildirdi.
Açıklamada Mandela’nın tüm hayatını demokrasiye, insan haklarına, ve baskıların kaldırılmasına hizmet ederek geçirdiği vurgulandı.
Bu olaydan sonra bir kesim Türk gazeteleri ağızbirliği etmişçesine “Küstah Mandela” manşetini atmışlardı, O güne dek kuruldukları köşelerde Mandela hakkında övgüler dizen kalemşörler bile, bu ödülü elinin tersiyle ittikten sonra, Mandela’nın aslında ne kadar kötü bir insan ve ne kadar geçmişi çok kirli biri olduğunu yazmaya başlamışlardı.
“Karizmayı kurtarmak” için, bu kez, Mandela’nın, bu ödülü, daha önce 12 Eylül askerî darbesinin “bir numara”sı Kenan Evren’e verildiği için kabul etmediğini öne sürmüşlerdi. Yani “Sebep Atatürk değil Evren” havası vermeye çalışmışlardı.
Özgürlük savaşçısı Nelson Mandela, “Atatürk Barış Ödülü”nü iki sebepten dolayı reddetmişti.
Birincisi, bizzat ödülün ismiydi. Çünkü; Mazlûm siyâhî halkın lideri olan Mandela, ödüle adını veren kişinin, mazlûmlardan yana değil, mazlûmların karşısında biri olduğuna inanıyor, onların mazlûmiyetine sebebiyet veren güçlerin tarafında görüyordu.
İkincisi ise, Türkiye’de dinsel ve etnik sebebiyetten kaynaklanan zûlüm, baskı ve inkâr politikalarıydı.
YARIN: MANDELA İSLAM VE
MÜSLÜMANLARA SAYGILIYDI