• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Latif Erdoğan
Latif Erdoğan
TÜM YAZILARI

Demirel’in ardından..

20 Haziran 2015
A


Latif Erdoğan İletişim: [email protected]

Mübarek Ramazan ayını idrak etmiş bulunmanın huzur iklimini iliklerimize kadar hissetmemiz gereken bir zaman dilimindeyiz.  Rahmet, mağfiret ve bereketin çok boyutlu oldurucu, kıvama erdirici atmosferinden azami ölçüde istifade edebilmemiz; gelen varitlere ruhumuzu, kalbimizi, duygularımızı açabilmemiz oranında mümkün. Ne ki, milletçe iç-dış siyasete kilitli bir noktada duruyoruz. Gündelik problemlere çare bulma çabaları, ebediyet mühürlü meselelere meylimizi engelliyor. Fakat, fani- baki dengesi içinde, neye ne kadar önem vermemiz gerektiğini muhasebe etmenin vaktidir sanırım. İlgi alanlarımızı zaruret kriteriyle planlamamızda yarar var.

Süleyman Demirel de öldü. Dünya kimseye mülk değil. Hırsların, ihtirasların hangi akıl almaz labirentlerinde yuvarlanırsa yuvarlansın, insanın varacağı son durak kendisi için hazırlanmış bir çukur. Ebedi hayata açılan ilk kapı kabir. Dünyevi makamların, mevkilerin, servetlerin bitişi, manevi değer ve kazanımların perde perde  açılışı ilk önce bu adreste buluşuyor.

Hüsnü şehadet elbette çok önemli. Lakin şehadete ehil olanların hüsnü şehadeti.  Onlardan sadır olacak kelime-i tayyibeler Rabbe ulaşma istidadında ve kurtuluşa vesile. Diğerlerinin sözleri, hele abartılı övgüleri, anlamı yitik kelimeler, manasız boş sözler..

Demirel’i, hayatımın hiçbir döneminde tasvip etmediğimi çok dillendirmesem de yakın çevrem bilir. Bana ne sözleri ne davranışları hiçbir zaman inandırıcı gelmemiştir. Buna rağmen, ısrar üzerine, Cumhurbaşkanı olduğu dönemde, bir grup arkadaşla ziyaretine gittim. Hal hatır sorduktan sonra, ayetlerden, hadislerden derleme bir sohbet yaptı. Kalkmamıza yakındı. Aramızda bulunan ve Gülen’le arasında kuryelik yapan arkadaşa, Hocaefendi nasıl, diye sordu. O da: Efendim, çok selam ve hürmetleri var. Gece gündüz size dua ediyor. Eğer sayın Cumhurbaşkanımız olmasaydı biz bu hizmetlerin yüzde birini yapamazdık, diyor mealinde bir cevap verdi.  Verilen cevabın son cümlesi tamamen yalan ve uydurmaydı. Cevabın yalan ve uydurma olduğunu herhalde en iyi bilenlerden birisi de Demirel’di. Fakat, ben, övgüden hem de yalan olduğunu bile bile bu kadar hoşlanan ikinci bir kişi görmedim. Cidden ürperdim. 

Bir lider için en büyük zaaf, övünmek ve övülmekten hoşlanmaktır. Bu öyle bir zaaftır ki, insani erdemi yok eden, kibir, gurur, fahir, ucup gibi diğer bütün zaaflar esas itibariyle bu zaaftan beslenir ve bu zaafı besler. Sonu firavunluk, nemrutlukla tavan yapan her türlü negatif durum ve duruşun başlangıcı övünme ve övülmekten hoşlanma zaafıdır. Deccal, tahtını böylesi bir zaaf üzerine kurar.

Lider bu zaaf ve boşluğunu hissettirdiğinde, hemen etrafını bir sürü dalkavuk sarar. Onu öylesine metheder, öylesine överler ki, sonunda bu zavallı kişi işi tanrılık iddiasına kadar götürür. O, çevresini esir aldığını sanır, halbuki çevresindeki dalkavukların esiri olmuştur. Bu zaaf kullanılarak, o kişiye her türlü melanet irtikap ettirilir.

Bu zaaf, sonuçları itibariyle içtimai hayatın bütün sabit değerlerini yerle bir eder. Karizma sarmalında her türlü kötülüğe kapı aralar.

Onun içindir ki, Kuran, övünme psikolojisini şiddetle ret eder: ‘Yaptıklarından dolayı şımaran, yapmadıkları işlerden dolayı övülmek isteyen kimselerin, sakın azaptan kurtulacaklarını sanma! Çünkü onlara can yakıcı azap vardır.’ (Al-i İmran, 188)

Bir arkadaşını yüzüne karşı öven sahabeye Efendimiz: Arkadaşının boynunu kırdın, buyurur. Yine, insanları yüzlerine karşı övenlerin yüzlerine toprak saçın, fermanıyla bu tür hareketlerin yanlışlığına dikkatimizi çeker.  

Demirel, siyaset için siyaset felsefesini hayatının ana direği yapmış siyasi bir aktördü. Motive gücünü de övünme psikolojisinden alıyordu. Çevresinde, olmaması gerektiği ölçüde çok dalkavukları da vardı. Bir gün geldi bu çevre onu, Rahmetli Özal’ın en büyük düşmanı yaptı. Özal’I devirmek, onun için varlık gayesi haline geldi. Son çıktığı meydanlarda zaten başka şey de dillendirmedi. Milletten bu gaye uğruna ödünç oy istedi. Bu gaye uğruna her türlü şer ittifaka aktif destek verdi. 

Rivayete göre, Başbakan sıfatıyla, Cumhurbaşkanı Özal’la yaptığı son görüşmede de, onu Yüce Divan’la tehdit etti, idamla korkutmak istedi..

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23