Gazetemiz okurlarından Nizamettin Bekar, "Din ve ekonomi" başlıklı yazısını bizimle paylaştı.
Nizamettin Bekar
Güzel dinimiz İslam, iktisadı bir hayat nizamı olarak kabul etmektedir. İfrat ve tefrit yani aşırı dağıtmak ve cimrilik İslam nizamında yerilmiştir. Yaşam kalitesinde orta yol tavsiye edilmiştir.
Güzel dinimiz İslam’da zenginlik ve fakirlik Allah’ın takdiriyle olduğu kayıtlıdır. Kişi ne zenginliğiyle övülür yada kişi ne de fakirliğiyle yerilir. Burada önemli olan her iki halde de Allah’ın takdiriyle olduğu unutulmamalıdır.
Kişi helal kazanıp helal yollarda yaşarsa bu durumda bu zenginlik bir nimettir. Yok eğer kişi kazancına dikkat etmeyip, helal haram dairesinde olmadan kazanıp harcadığı durumda bu durum kişinin başına bela olur. Çünkü Peygamberimiz müjdeli sözlerinde birinde bakınız ne buyurmaktadır; ”Kişi kazandığını nereden kazandı nereye sarf ettiğinin hesabını vermedikçe bu kişi cennete gidemez” diye buyurmaktadır. Yani ölçü helal kazanıp helal yerlere harcamak.
Helal kazanmak demek insanları aldatmamak, faiz alıp vermemek ve karaborsacılık vb. gibi haram işlerle meşgul olunmamasıdır. Bu işlerle uğraşanlar dünyaları ve ahiretleri ziyanda olduğu Kur’an ve sünnette bildirilmiştir. Bakınız Peygamberimiz bir sözlerinde ne buyurmaktadır; “İnsanları aldatan bizden değildir.” Yani İslam dairesinden çıkmış demektir. Durum o kadar tehlikelidir ki Rabbimiz konunun önemine binaen Mutaffifin Suresinin ilk ayetinde, “O insanları aldatanlara yazıklar olsun“ diye buyurmuşlardır. Demek istediğim, Allah bir kuluna yazıklar olsun diyorsa, o kişi her iki alemde bitmiş demektir.
ÖNE ÇIKAN VİDEO
Eğer haram helal demeden zengin olunacaksa varsın olunmasın. Kişi bu durumda fakir olarak yaşarsa bu kişinin her iki alemde durumu insanları aldatan zenginden daha iyidir. Nasıl ki hakka hukuka riayet ederek zengin olunduğunda her iki dünya saadeti mümkünse, yok haram helale riayet edilemeyecekse fakir kalınıp haline sabredilmesi kişinin her iki hayatta saadetine daha uygun olmaktadır.
Bakınız adil tüccarlar hadiste nasıl övülmektedir; “Adil güvenilir tüccar; Nebilerle, sıddıklarla ve şehitlerle beraberdir“ diye emri ferman buyuran bir PEYGAMBERİN ÜMMETİYİZ.
Konu bu kadar önemli olduğu halde kazancına dikkat etmeden zenginleşmeye çalışanların akıllarından şüphe duymaktayım. Bu kişiler hem dünyada tuhaf imtihanlarla imtihan olmakta yani batmak gibi hastalık gibi hem de ahrette ebedi azapla karşı karşıya kalacaklardır.
İslam’ın yaşandığı dönemlerde zenginler bir şekilde fakirlere ulaşmaktadırlar.
Yardım ederken de başa kakmamak adına yardımlarını gizli yapmaktaydılar. Bakınız Osmanlı’da sadaka taşı diye bir uygulama var.
Bu uygulamada zenginler yapacakları yardımları geceleri bu taşa getirip koymaktalar, fakirler de gece yarısı bu taşların yanına gelip ihtiyaç duydukları kadar para almaktaydılar.
-Ne veren belli ne de alan belli. Her ikisi de Allah rızası için yapmaktalar. Zengin yardım yaparak hem malını temizlemekte hem de YARATICININ RIZASINI ALMAKTA.
Fakir de ihtiyaç duyduğu kadar alarak ahlak dışı yollara gitmekten kendisini muhafaza etmektedir.
Kişi Allah’ın rızasını umarak yaşamına dikkat etmelidir…