• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0

Cumhurbaşkanı Erdoğan, canlı yayında soruları yanıtladı

Yeniakit Publisher
2019-02-16 00:57:00 -
Cumhurbaşkanı Erdoğan, canlı yayında soruları yanıtladı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: (5) - "(IMF) Şimdi CHP yine bunu gündeme getirip duruyor. 'İşte bak göreceksiniz IMF'ye Türkiye muhtaç olacak, böyle bir noktaya geldi.' Daha IMF şurada 1-2 sene önce bizden borç istedi. 5 milyar dolar borç istedi. Ben Başbakanım o zaman dedim ki 'verin'. Bizim vereceğimizi anlayınca IMF borç almaktan çekindi ve vazgeçti. Şu anda IMF ile bir ilişkimiz yok, borç yok, bitti o iş" - "Bizimle beraber herhangi bir etkinliğe gelen kim olursa olsun, Türkiye'nin en popüler sanatçıları her zaman bu tiplerden maalesef sözlü hakaretlere uğramışlardır. İşte ana muhalefetin başındaki zat, kullandığı ifadeye baksana, 'Bu adam, adamlar' falan, bunu kullanıyor" - " Eğer fiyatlarda uygun bir yere inmezlerse bu defa biz diğer ürünlere de gireceğiz. Ama bizim kesinlikle bu alanlarda da bulunmak diye bir derdimiz yok. Baktık ki her şey yerli yerine oturdu hemen biz anında çekiliriz, bizim orada kalmak diye bir derdimiz yok. Bizim zaten işimiz başımızdan aşmış vaziyette. Biz daha bu işe girerken siyasette, 'bizim işimiz ticaret değil' dedik. Ama bu konuda da zincir marketler, diğerleri olsun hepsi insaflı hareket edecekler. Çünkü biz hangisinin de ne kadar kazandığını biliyoruz"

İSTANBUL (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP'nin IMF konusunu gündeme getirip durduğunu ifade ederek, " 'İşte bak göreceksiniz IMF'ye Türkiye muhtaç olacak, böyle bir noktaya geldi.' Daha IMF şurada 1-2 sene önce bizden borç istedi. 5 milyar dolar borç istedi. Ben Başbakanım o zaman dedim ki 'verin'. Bizim vereceğimizi anlayınca IMF borç almaktan çekindi ve vazgeçti. Şu anda IMF ile bir ilişkimiz yok, borç yok, bitti o iş." dedi.

ATV-A Haber ortak canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Erdoğan, sağlıktaki dönüşümün sorulması üzerine, Kemal Kılıçdaroğlu'nun SSK Genel Müdürü olduğu dönemi gördüklerini, o dönemde hastanelerde ölenlerin rehin alındığı tabloları da bildiklerini dile getirerek, "Ölmüş ya... Onu bırakmıyorlar. Genel Müdür kim? Bay Kemal. Ya ölmüş, 'parayı getireceksin öyle alabilirsin'. Bu dönemler yaşandı." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, o dönemde ilaç olmadığını, SSK'lıların eczanelerden ilaç alamadığını, hastanelerin eczanelerinde de yazılan ilaçların tamamının bulunamadığını dile getirerek, artık böyle bir sorun olmadığını, kim olursa olsun vatandaşın istediği eczaneden gidip ilacını alabildiğini kaydetti.

Artık herkesin istediği hastanede tedavisini olabildiğini, SGK ile anlaşması olan özel hastanelerde de bunun geçerli olduğunu anlatan Erdoğan, "Bir ara mesela Bay Kemal, yalanı iyi biliyor dedim ya, hastanelerde artık ameliyatlar durdu yalanını da attı. Bütün bunlar Türkiye'de yürürken, biz bir taraftan devlet hastanelerini yürüttük ve her ilde, hatta ilçelere varıncaya kadar hastaneler inşa ettik. Şimdi de benim hakikaten hayalim olan şehir hastanelerine geçtik. Şu anda büyükşehirlerden bu işe başladık. Büyükşehirlerin yanında bazı şehirlerimizde de Yozgat, Isparta gibi, oralarda da şehir hastaneleri yaptık." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehir hastanelerinde her şeyin daha otomatik bir sisteme bağlandığını, kadroların daha da güçlü olduğunu aktararak, yaklaşık 3 bin 600 yataklı Bilkent'teki Ankara Şehir Hastanesi'nin çok yakın bir zamanda açılışının yapılacağını söyledi.
ÖNE ÇIKAN VİDEO

Bilkent'teki şehir hastanesinde hasta kabulünün de başladığını ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bunu yıpratmak için bile ne diyorlar biliyor musun? 'Yol yok.' Ne demek yol yok? Yolu da var, çok çok büyük, fazlasıyla yeter otoparkı da var. Şu anda 6 binin üzerinde ambulansa sahibiz. Bu noktalara geldik. Bu şehir hastanesinde bu yatak kapasitesiyle diğer komşu hastanelerden oraya taşınmalar başladı. Çünkü vatandaşımızın orada çektiği çileler son bulsun diyoruz. Atatürk Eğitim Hastanesi taşındı. Şimdi Dış Kapı falan onlar taşınıyor, taşınacak. Böylece buralardaki sıkıntılar da süratle buraya taşınınca zaten biter. Orada artık bir sıkıntı falan inşallah kalmayacak. Ambulans servisleriyle, her şeyiyle ve hep söylüyorum, doktor noktasındaki sayıyı daha da artırmak gayemiz var. Sağlık memuruydu, hemşireydi bütün bunlarda sayıyı daha da artıracağız. Sağlık Bakanımızın da ifade ettiği gibi, burada çok ciddi bir eleman ihtiyacımız olacak. Bunlarla beraber de bu şehir hastanesinde güçlü ekipmanlarla, ekiplerle, burada ileri bir teknoloji kullanılacak. Aynı şeyi mesela, burada şimdi Olimpiyat Stadı'nın yanında bir şehir hastanesi yine yapılıyor. Kısa bir zaman sonra da Anadolu Yakası'nda da Samandıra bölgesinde bir şehir hastanesini de başlayacağız. Şu anda proje çalışmaları tamam, ihale çalışmalarına başlayacağız. Kartal'daki enkazda yaralıların kaldırıldığı hastanenin hemen bitişiğinde ayrıca devlet hastanesi yapıyoruz. O bittiği anda da zaten şu anda kullanılan yeri devre dışı bırakacağız."

- "Mahalle baskısı nerede ve nasıl yaşanıyor, herkesin çok iyi görmesi lazım"

Sanatçı Ferman Akgül'ün konser için gittiği Avustralya'da rahatsızlandığı ve orada aldığı sağlık hizmetinden memnun kalmadığı, bunun üzerine sosyal medyada Türkiye'nin sağlık sisteminin daha iyi olduğuna dair yaptığı sosyal medyada paylaşımının ardından bir "linç kampanyasının" yürütülmesine ilişkin görüşü sorulan ve "Sizinle toplantı yapan sanatçılar, sporcular, sinemacılar linç kampanyasına maruz kalıyorlar, şahsınız da öyle. Ne diyeceksiniz?" sorusu üzerine Erdoğan, bu noktada üzüldüğünü, ülkede eğer bir ayrımcılık varsa, bunun sanatçılardan veya siyasetçilerden kaynaklanmadığının ortaya çıktığını, tam aksine birilerinin düşünce dünyasına uymayacak hareketler içerisine girildiği zaman bunun yapıldığını aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu durumu 16-17 yıldır yaşadıklarını dile getirerek, "Harbiye Kongre Merkezi'ni yaparken, yanında da biliyorsunuz bir tiyatro var. Biz tabii orayı yaparken dedik ki tiyatroyu da yıkmamız lazım. Neden? Çünkü aşağıda 3 bin kişilik adeta bir opera binası yapıyoruz. Burası öyle veya böyle zaten hafriyatlar yapılırken yıkılacak. Ama biz buraya bunun daha büyüğünü yapalım dedik. Biz daha işe başlamadık hemen bu tiyatrocu olduğunu söyleyenler başladılar aleyhte kampanyalara. Tabii kendilerine birçok konuşmamda ifade ettim 'Biz daha büyüğünü, daha modernini yapacağız'. Hayır, durmadılar. Biz de işimize baktık ve orada 3 bin 300 kişilik dev salonu, opera binasını yaptık. Yukarıda da tiyatro salonunu yaptık." şeklinde konuştu.

O günden bugüne Harbiye Kongre Merkezi'nin sürekli faaliyet halinde olduğunu ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Sürekli uluslararası, ulusal toplantılar olsun. Bunun dışında yine değişik yerlerde bizimle beraber herhangi bir etkinliğe gelen kim olursa olsun, Türkiye'nin en popüler sanatçıları her zaman bu tiplerden maalesef sözlü hakaretlere uğramışlardır. İşte ana muhalefetin başındaki zat, kullandığı ifadeye baksana, 'Bu adam, adamlar' falan, bunu kullanıyor. Biz bu sanatçılarımızla nereye gittik? Hanım erkek hep beraber Afrin mücadelesinin yapıldığı dönemde Mehmetçiğimize bir moral aşılayalım diye Genelkurmay Başkanım olsun, kuvvet komutanlarımız olsun hep beraber oraya gittik ve onlarla birlikte orada şöyle bir el ele, kol kola olduk, resimler çektirdik. Bu arada da Sayın Tatlıses başta olmak üzere orada az önce söylendiği gibi Yaylaları, vesaireleri söylemek suretiyle hem askerimize orada ayrı bir coşku aşılama imkanı oldu hem de o dayanışma ruhunu... Bunlar tabii ilk defa yapılmıyor. Bunlar geçmişte sanatçıların her zaman Mehmetçikle moral günleri adı altında buluşmaları olurdu. O moral günleriyle Mehmet güç, kuvvet bulur. Bazı şeylerini unuturdu. Bizim yaptığımız da buydu. Bunu yaptık. Tabii Bay Kemal'in bu tür şeylerden haberi yok. Bu ancak yaşamakla oluyor ve ben tabii sanatçılarımıza yapılan bu saygısızlık, hakaretlerden dolayı da hakikaten her zaman söylemişimdir onlar adına devamlı üzüntülerimi dile getirmişimdir. Ama kim ne derse desin sanatçı zaten sanatıyla, bir defa kendisine olan muhabbeti her zaman kazanacaktır ve biz de her zaman onların yanındayız. Nitekim bu son sinema yasasıyla ilgili attığımız adım da bunun bir emaresidir. Şunu bir defa bilmemiz lazım, bu nefret dili hiçbir zaman kazanamaz, bunu bileceğiz. Tahammülsüzlük, zaten bizim değerlerimize de uygun değil. Onlar istedikleri kadar tahammülsüzlük göstersinler. Şunu bilmemiz lazım, mahalle baskısı nerede ve nasıl yaşanıyor, herkesin çok iyi görmesi lazım. Şu anda benim milletim de işte bu mahalle baskısının nerelerden geldiğini, nasıl olduğunu görmek suretiyle de 31 Mart'ı buna göre değerlendirmesi lazım diye düşünüyorum."

- "IMF 1-2 sene önce bizden borç istedi"

Erdoğan, ekonomideki son duruma ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine de göreve geldiklerinde IMF'ye olan borcun 23,5 milyar dolar olduğunu, o zaman Merkez Bankası'nın döviz rezervinin de 27,5 milyar dolar olduğunu anımsattı.

"Tabii biz şunu bir defa biliyorum, IMF'nin Cumhuriyet Halk Partisi'nin iktidarının, bu SHP olabilir, CHP olabilir, bunların birbirinden farkı yok. Biz bunları biliyorsunuz sesinden tanırız ve 23,5 milyar dolar borçla kucağımızda bulduğumuz IMF'ye biz bir defa taksitlerimizi ödemeye devam etti." diyen Erdoğan, şöyle konuştu:

"Merkez Bankası'nın ise bu döviz rezervi bizi rahatsız ediciydi. Bunun da artması lazımdı. Başbakanlığım döneminde bir ara Merkez Bankası'nın döviz rezervi 136 milyar dolara kadar çıktı. Ama bu arada IMF'yi eritiyoruz. Hatırlarsanız 2008'deki ekonomik krizde de benim bir açıklamam olmuştu. Demiştim ki 'Bu kriz bizi teğet geçer, hiç endişe etmeyin.' demiştim. Şu anda da gelinen noktada da 2013 Mayıs'ında biz IMF'ye olan borcumuzu sıfırladık. Fakat sürekli hep bizim önümüze bu IMF getirilirdi. Eyvallah tamam, bunu biz başlatmadık. Kucağımızda bulduk ama bu işi biz çözeceğiz, çözdük ve bitti. Şimdi CHP yine bunu gündeme getirip duruyor. 'İşte bak göreceksiniz IMF'ye Türkiye muhtaç olacak, böyle bir noktaya geldi.' Daha IMF şurada 1-2 sene önce bizden borç istedi. 5 milyar dolar borç istedi. Ben Başbakanım o zaman dedim ki 'verin'. Bizim vereceğimizi anlayınca IMF borç almaktan çekindi ve vazgeçti. Şu anda IMF diye bir ilişkimiz yok, borç yok, bitti o iş. Ama bu arada biz 80 milyar dolara kadar Merkez Bankası döviz rezervinde bir düşüş yaşadık. Şimdi yeniden toparlandık ve Merkez Bankası döviz rezervi 100 milyar dolara tırmandı. Şu anda yine oraya geldi ve burada kalmayacağız. Bu artış inanıyorum ki devam edecek. Çünkü biz yere bir defa sağlam basıyoruz. Biz diğer ülkeler gibi değiliz."

- "Türkiye'ye operasyon çekilmeye çalışıldı"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'ye kur, döviz ve enflasyon üzerinden operasyon çekilmeye çalışıldığını belirterek, "Bununla kalmadılar bir de patates, sivri biber, yok domates, yok bunun yanında çeşitli bakliyat ürünleri vesaire. Dedik ki bakın burada dürüst davranın ve zincir marketlere de seslendik, açık söyledim, eğer bunlar yapılmazsa, bu fiyatlar en uygun yere çekilmezse biz burada adımlarımızı atarız. Biz adımı attık. Şu anda da tabii bu işi Ankara, İstanbul olarak başladık. Bugün Bursa'da 3 tane açtık. Onlar da 10'a çıkacak ama ben 10'da bırakmayın, 30'a felan çıkartın dedim. Bunu yaygınlaştırarak devam ettireceğiz." diye konuştu.

Bu adımın hemen ardından fiyatların yarı yarıya düştüğünü, bununla kalmayıp, zincir marketlerde de rakamların ciddi manada düşüş göstermeye başladığını aktaran Erdoğan, bazı köşe yazarlarının "Bu serbest piyasa ekonomisine terstir." eleştirilerine değinerek, bunun çok ahlaki bir durum olmadığını aktardı.

Serbest piyasa ekonomisinin, haftalık, 10, 15 günlük ürünler için geçerli olmadığını, bunun beyaz eşya, otomobil gibi ürünlerin piyasadaki fiyatlarının belirlenmesinde geçerli olan bir durum olduğunu dile getiren Erdoğan, "Öbür tarafta kalkıp da domatesi, patatesi serbest piyasa ekonomisi içinde belirleyici bir ürün olarak nasıl ortaya koyarsın? Bir defa bunun belirleyici ürün olması lazım ama bunların öyle bir durumu yok ki Bunu sattın sattın, satmadığın takdirde bunlar depolarda zaten çürüyor. Benim vatandaşım da bunu gidiyor olmadık fiyatlarla alıyor. Soğanda bunu yaşadık, çürüdü, sarımsak çürüdü. Ama şimdi Antalya da bu işin içinde, o da giriyor ve böylece benim vatandaşım şu anda ilk etapta bir defa yarı yarıya düştüğünü gördü." değerlendirmesini yaptı.

Erdoğan, seçim sonrası şartların düzelmemesi halinde bunu daha yaygın hale getireceklerini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bakkallarımıza, küçük marketlere varıncaya kadar onlarla da bunu konuşup, bu adımları atarak çok daha geniş bir satış ağını kurmuş olacağız. Bu tabii marketleri ciddi manada rahatsız edecek. Çünkü bunun arkasından ne gelecek? Eğer fiyatlarda uygun bir yere inmezlerse bu defa biz diğer ürünlere de gireceğiz. Ama bizim kesinlikle bu alanlarda da bulunmak diye bir derdimiz yok. Baktık ki her şey yerli yerine oturdu hemen biz anında çekiliriz, bizim orada kalmak diye bir derdimiz yok. Bizim zaten işimiz başımızdan aşmış vaziyette. Biz daha bu işe girerken siyasette, 'bizim işimiz ticaret değil' dedik. Ama bu konuda da zincir marketler, diğerleri olsun hepsi insaflı hareket edecekler. Çünkü biz hangisinin de ne kadar kazandığını biliyoruz."

(Sürecek)

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23