• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Zekeriya Say
Zekeriya Say
TÜM YAZILARI

“Kontrolsüz övgü!.”

13 Nisan 2017
A


Zekeriya Say İletişim: [email protected]

Fransız sosyolog Gustave Le Bon, “Kitleler Psikolojisi” adlı kitabında;

Roma İmparatorluğunun ilk imparatoru olan ve “Triumvira” denilen üçlü askeri diktatörlüğü kuran Augustus hakkında;

“Romalılar, imparator Augustus için Lyon şehrinde bir mabet inşa ettiler. (…) Hükümdara yalnız nedimler değil tüm Roma tapıyordu.

Bugün ruhları fethedenlerin mabetleri yoktur fakat heykelleri, resimleri vardır” der.

Le Bon’un sözleri eminim tıpkı benim gibi sizlere de

Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal’e yapılanları hatırlatmıştır.

Bildiğiniz gibi muhipleri, Atatürk'e;

 “Kabe Arab’ın olsun, Çankaya bize yeter”

“Tanrılaş gönlümde, tanrılaş Atam!”

vb. gibi, insanı küfre götürecek yığınla methiyeler düzmüşlerdir.

Bu tür söylemler,

Cumhuriyet’in ilk yıllarında Kemalizm’i kutsayan, Atatürk’ü haşa “ilah” kabul edip ona tapınanların olduğunun en net delili.

 

Günümüzde bu tür çıkışlar yapan Kemalistler var mı? bilmiyorum…

“Yeniden dirilmesi” için dua edenlere ise gülüp geçiyorum.

Kemalistler, Atatürk 'ün "dirilmesini” bekleye dururken,

ben de size anlatıla gelen bir kıssayı aktarayım:

"Atatürk’ün sağlığında, İstanbul’u ve Ankara’yı dolaşan bir yabancı, heykellerin çokluğunu görerek;

“Yazık… Atatürk ölmüş!” der.

Bunu duyanlar da;

“Hayır, o yaşıyor” diyerek söze karışırlar.

Bunun üzerine yabancı:

“O halde siz öldürmüşsünüz! Bu heykeller de ne?” diyerek oradakilere çıkışır.

Kıssadan da anlaşılacağı üzere,

Tıpkı imparator Augustus’te olduğu gibi;

Mustafa Kemal hayatta iken Ankara ve İstanbul, onun heykelleri ile donatılmış,

Türkiye adeta “Kemalizm” inancının açık hava mabedi haline getirilmişti.

Eh!

Tüm bunlar Atatürk’ün sağlığında yapıldığına göre, Gazi’nin bu durumdan rahatsız olduğu söylenemez.

Eğer bir itirazı olsaydı, halk sefil-perişan halde iken, hazineden alınan paralarla heykellerinin yapılmasına izin vermezdi diye düşünüyorum.

 

*

Peki, bu tür kutsiyet addetmeler Türkiye’de yalnız Atatürk’e mi yapıldı?

Elbette hayır.

Üzülerek ifade etmek lazım ki Tayyip Erdoğan da bu tür “orantısız sevgi(!)”den nasibini aldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan için söylenen;

“Tayyip Erdoğan Allah'ın bütün vasıflarını üzerinde toplayan lider”

ve

“Tayyip Erdoğan ikinci peygamberdir” bu tür “haddi aşan” söylemlere örnek teşkil etmektedir.

Kimse tarafından kabul görmeyen bu sözlerin müellifleri, ya nedamet getirip tövbe ettiler ya da görevlerinden istifa etmek durumunda kaldılar.

*

Dün gelen bir haber, birilerinin aksine;

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu tür söylemlere karşı ne kadar hassas olduğunu bir kez daha ortaya koymuş oldu.

Şöyle ki;

Erguvan Yayınları'ndan, Edip Dede Yağmurlu’nun kaleme aldığı ‘Erdoğanname' isimli bir şiir kitabı yayınlanmıştı.

Kitapta, Erdoğan kast edilerek;

“Soyu yüce”, “Allahın yeryüzündeki gölgesi” ve "Aklın varsa gel teslim-i can eyle; Sığın Erdoğan'a.." gibi itikadi açıdan son derece sakıncalı sözler kullanılmıştı.

Mahut ifadelerden rahatsız olan Cumhurbaşkanı Erdoğan;

kendisine hitaben yazılan "Erdoğanname" isimli şiir kitabının yayından kaldırılmasını ve toplatılmasını talep etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, avukatı Hüseyin Aydın aracılığıyla, içinde;

“inanç ve kültür değerlerimizle bağdaşmayan” birçok şiirin yer aldığı kitabın yayından kaldırılması ve toplatılması talebiyle yayınevine bir ihtarname göndermiş.

 

İhtarnamede;

"Sayın Cumhurbaşkanımız, mensubu olmaktan büyük şeref duyduğumuz inancımızın bir gereği olarak deruhte ettiği makamların ötesinde bir kul ve insan olduğunu birçok kez değişik vesilelerle ifade etmiştir. Siyasi hayatı boyunca milletimizin yüksek takdirlerine mazhar olan Sayın Cumhurbaşkanımız, ölçüsüz övgülere hele hele inanç ve kültür değerlerimizle bağdaşmayan yakıştırmalara hiçbir şekilde prim vermemiştir. Bu tarz davranışların, Sayın Cumhurbaşkanımızı hoşnut etmek bir yana müteessir ettiği bir gerçektir." ifadesine yer verilmiş.

 

Demek ki neymiş?

Erdoğan kendinden önceki liderlerden farklı olarak,

“bütün makamların ötesinde, bir kul ve insan” olduğunun ziyadesiyle farkındaymış.

Başkalarının göz yumduğu, hatta kim bilir belki de hoşlandığı

“inanç ve değerlerimizle bağdaşmayan ölçüsüz övgüler”den de

hiç hazzetmiyormuş!

 

Demek ki neymiş?

O, ne sağlığında heykellerinin dikilmesine müsaade eden Atatürk’e,

ne de hakkında atılan “CHP’lilerin ‘son peygamber’ saydığı” manşetlerini takdirle karşılayan İsmet İnönü’ye benziyormuş.

*

Her fırsatta;

“Bu yola kefenini giyip çıktığını, sonunda iki metre küp toprağa gömüleceğini ve nihayetinde hayırla yad edilmek” istediğini belirten Erdoğan,

kendisine atfedilen her türlü “kutsiyet”ten rahatsız olmakla kalmayıp,buna itiraz edebilen belki de ilk ve tek lider olarak,

bazı “bidon kafalı” yazarların bir kozunu daha ellerinden almış…

“Halkın adamı, Hakk’ın aşığı” olduğunu bir kez daha ispat etmiş oldu.

*

Rabbim, istikametten ayırmasın!..

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23