• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Zekeriya Say
Zekeriya Say
TÜM YAZILARI

“FETÖ’CÜLERİN İNTİHAR GİBİ KAZALARI!..”

13 Mayıs 2017
A


Zekeriya Say İletişim: [email protected]

15 Temmuz alçak darbe kalkışmasından sonra FETÖ elebaşı Fethullah Gülen’in “intihar”la ilgili açıklamaları gündeme geldiğinde, FETÖ’cülerin;

Tıpkı “Satanistler” ve “Cennetin Kapısı tarikatı” üyeleri gibi “toplu intihar” edebilecekleri ihtimali üzerinde durmuş,

Böylece milletin merhametini suistimal edebileceklerini düşünmüştüm.

Zira,

“Bir gülüşüne bütün malını feda” edenlerin, Gülen’in bir fetvasına “intihar” edip canlarını “feda” etmeleri işten bile değildi.

*

Peki Gülen “intihar fetvası”nda ne diyordu?

“Eğer benimle hizmete zarar gelecekse ve benim kendi kendimi yok etmem bu iş için, benim müesseselerime zarar gelmemesi için bir yolsa ben buna da razıyım. Küfürden sonra en büyük günahtır ama ben buna bile katlanmaya razıyım.

Hizmetin selameti adına buna evet diyebilir misiniz? Bu hizmet için her şeye katlanmaya razıyız.

Eğer yapılacaksa böyle bir fedailik, çarparız kendimizi bu ateşe ve yok oluruz!”

*

İfadeler gayet netti.

Geriye,

“Hizmetin selameti adına” intihar etmek kalıyordu.

Pensilvanya’daki şarlatan intihar etmeyeceğine göre;

Durumdan vazife çıkaran bazı mankurtlar devreye girip, toplu olmasa da birer birer intihar etmeye başlamışlardı.

İntihar edenlerin arasında kimler yoktu ki?..

Her ne kadar “öldürüldü” denilse de; müntehirlerin en kıdemlisi Cumhuriyet Savcısı Seyfettin Yiğit olmuştu.

Yarbay İsmail Çakmak,

Manisa’nın Ahmetli İlçe Kaymakamı Necmi Akman,

Komiser yardımcısı Muhammet Mertoğlu,

Komiser Yardımcısı Mutlu Ç,

Polis memuru Halil Gök

Her biri,

Allah’ın rızasını kazanmak için intisap ettiği cemaat(!) yüzünden hayatına kendi eliyle son veriyordu.

Gülen’in ifadesiyle;

“Cehennemin ortasını boylayacağını bile bile!..”

***

İnsanın kendi canına kıyması kolay iş değildir. Bunun farkında olan Fethullah Gülen, müntesiplerine mesajlarını bilinçaltından veriyordu.

“Fasıldan Fasıla” adlı kitabının satırları arasından gizlediği subliminal mesajlarla kendisine tabi olanların beyinlerini yıkıyor;

“Her devrin şartlarına göre bir hizmet vardır. Önemli olan, şartları ve şartların gereğini iyi tespit edip, işe koyulmaktır” diyerek, mankurtlarını her türlü eyleme karşı hazır vaziyette tutuyordu.

Dışarıdan bakıldığında “süt dökmüş kedi” misali “sessiz” duran FETÖ’cü alçaklar;

15 Temmuz gecesi  sivillere ateş edip, onları tanklarla ezerken, adeta nasıl birer “psikopat katil”e dönüşebildiklerini de ilk kez ifşa ediyorlardı.

Ya da,

Ankara’da, bir fotoğraf sergisinin açılışında konuşan Rus Büyükelçisi Andrey Karlov’u davetlilerin gözü önünde kalleşçe öldüren Mevlüt Mert Altıntaş’ın şahsında FETÖ'cülerin; nasıl “fedailik” yapıp kendilerini bile bile ölüme attıklarına ilk defa tanık oluyorduk.

***

Son günlerde yaşanan ve FETÖ’cülerin birer birer can verdiği  “kaza” görünümlü bazı ölümler, zihnimde “acaba?” sorularının yeniden dolaşmasına neden oldu?

Bu ölümlerin ilki,

15 Mart’ta, Meriç nehri kenarında bulunan bir erkek cesedinin,

FETÖ/PDY soruşturması kapsamında görev yaptığı 15'inci Füze Komutanlığı'ndan ihraç edilen bilgisayar mühendisi Mustafa Zümre’ye ait çıkması oldu.

Bilindiği gibi;

12 Aralık 2016 günü Yunanistan'a kaçmak için eşi ve iki çocuğuyla Edirne'nin Meriç ilçesine bağlı Umurca köyüne gelen ve orada karşılaştığı jandarma ekiplerinin 'dur' ihtarına uymayıp Meriç nehrine atlayan Zümre;

Bir süre çırpındıktan sonra suda kaybolmuştu.

Basit bir “firar” girişiminden ziyade, adeta intihar edercesine, eşinin ve çocuklarının gözü önünde Meriç’in soğuk sularına atlayan Zümre’nin cesedine 78 günün sonra 15 Mart’ta nehrin kenarında ulaşıldı.

*

3 Mayıs’a geldiğimizde ise bu sefer Denizli'de;

 FETÖ/PDY'den aranan firari sanık 41 yaşındaki Gültekin Payat, gizlendiği dairenin kapısında polisleri görünce, yan dairenin balkonuna geçmeye çalışırken tutunduğu demirin eğilmesi sonucu dengesini kaybederek yaklaşık 10 metreden beton zemine çakılarak öldü.

*

Bu kazanın tıpatıp aynısı, bir hafta sonra 10 Mayıs günü Balıkesir’de gerçekleşti.

Balıkesir'de gizlice yapılan FETÖ toplantısına yönelik polis ekiplerinin düzenlediği baskından kaçmaya çalışan  "Erzurum irşad imamı" FETÖ şüphelisi Mustafa Hikmet Kayapalı, apartmanın 3'üncü katında tutunduğu balkon demirin kopması sonucu yüksekten düşerek, tıpkı Gültekin Payat kazasında olduğu gibi olay yerinde hayatını kaybetti.

*

Yukarıda verdiğimiz örneklerden de anlaşılacağı üzere;

basit birer firar girişimi gibi duran üç eylemde ölümlü kaza ile sonuçlandı. Üstelik kazalarda ölenlerin üçü de üst düzey FETÖ’cüydü. 

*

FETÖ ile iltisakı olup da intihar etmeyi gündeme getiren son isim ise;

Yüce Divan salonundan paylaştığı fotoğrafın altına;

“Anayasa Mahkemesi Yüce Divan Salonu. Fotoğrafa iyi bakın, bir dahakine ne amaçla geliriz, bilinmez” diye yazan, kapatılan Zaman gazetesi muhabiri Ayşenur Parıldak oldu.

2 Mayıs’ta önce tahliye edilen, aynı gün savcılığın talebi üzerine yeniden tutuklanan Parıldak’ın avukatı İrem Danacı’nın aktardığına göre;

9 aydır tutuklu bulunan Parıldak, avukatına;

 “Birçok kez intiharı düşündüm.Hatta birkaç kez çamaşır ipini elime alarak kendimi asmak istedim” demiş ama bu isteğini henüz fiiliyata dökememiş.

*

Son olarak;

ABD'ye kaçan firari FETÖ'cü Tuncay Opçin'in sosyal medyadan paylaştığı;

 "Hizmet, 'önümüzde ateşten bir deniz var, atlarınızı ateşe sürün' dese, tartışmadan yapmamız gereken bir dönem" ifadeleri “intihar” konusunu yeniden akıllara getirdi.

İşin garip tarafı ise, bu alçak twitten iki gün sonra;

Denizli Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Alper'in içinde olduğu makam aracına, sürücüsünün ehliyetine bir süre önce alkollü araç kullanmaktan 2019 yılına kadar el konulan bir kamyon çarptı.

Kazada, Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Alper ve şoförü hayatını kaybetti.

Yaralı olarak kurtulan polis ise “kazada bir gariplik” var dedi.

Oysa Denizli Valisi Ahmet Altıparmak, kazanın hemen ardından yaptığı ilk açıklamada;

"Suikast değil. İlk değerlendirme bu.” demişti.

Hem de;

Kazanın olduğu yolun, başsavcının her gün gittiği bir yol olmadığını, zaman zaman kullandığı bir yol olduğunu bildiği halde vali bey bir gariplik görmemişti.

*

 Peki rutin güzergahın dışına çıkan kimdi?

Başsavcının makam şoförü Muzaffer Akşehirli!..

Tanıyanlar,

Muzaffer Akşehirli’nin çok iyi biri olduğunu ve yıllardır savcıların ulaşımından sorumlu olduğunu söylüyorlar.

Bu durumda kazanın tek "olağan şüphelisi" kalıyor o da "kader!.."

"Başsavcı Alper'in, makam şoförü Akşehirli'nin o satte o noktada kaza yapıp ölmesini tek nedeni kazadır" diyerek olayın üstünü kapatmak mümkün...

Fakat son günlerde sıkça karşılaştığımız ve FETÖ’cülerin ölümleriyle neticelenen “kaza”lar aklıma geldiğinde, kendimi “acaba?” demekten de alıkoyamıyorum.

Üstüne bir de;

1999’da MGK raporlarına yansıyan “Fethullah’ın 3000 kişilik ölüm komandoları” haberlerini hatırlayınca “aklımda deli sorular” dört dönüyor.

***

Bence FETÖ ile mücadelenin aralıksız sürdüğü şu süreçte yapılacak en mantıklı hareket,

Devlet büyüklerinin rutinin dışına çıkarak en azından koruma ve makam şoförlerini geçici görevlendirme ile eş-dost veya akrabalarından seçmeleridir.

Bu basit tedbir ile kendi canlarını bir nebze emniyete alabilirler. Gerisi zaten takdiri ilahi..

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23