• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yavuz Bahadıroğlu
Yavuz Bahadıroğlu
TÜM YAZILARI

Osmanlı’da duruşmalar halka açıktı

26 Eylül 2017
A


Yavuz Bahadıroğlu İletişim: [email protected]

İdari işlerde kadıların en yakın yardımcıları subaşılardı. 

Subaşılar bir nevi polis ve jandarma görevi yapan kimseleri idare eden emniyet amiri durumunda idiler. 

Asayişi temin ederek suçluları yakalayıp mahkemeye sevk ederlerdi.

Türk düşmanlığıyla meşhur Fernand Grenand, “Banliyöleriyle beraber nüfusu 1 milyon olan o muazzam İstanbul’da dört senede yalnız dört cinayet işlendiğini ve ağzına kadar tüccar eşyasıyla dolu bir kervansarayı bir tek kişinin koruduğunu” yazmaktadır.(Fernand Grenard: Asya’nın Yükselişi ve Düşüşü, s. 120).

II. Henri’nin sefiri olan M. d’Aramon’un sekreteri Jean Chesnean şöyle yazıyor: 

“İnzibat öyle düzenli, sükûnet öyle büyük ki, gözü ile görmeyenin buna inanmasına imkân yoktur. 

Geceleri şehri muhafaza etmek için elinde fener ve baston taşıyan bir kişi tek başına dolaşır ve Paris’te yanında okçularıyla dolaşan nöbetçi kumandanından daha fazla korku verir.”

Mahkemelerde duruşmaların halka açık yapılması kanun emriydi. 

Halk mahkemeye gelip duruşmayı takip eder, kadının dürüst olup olmadığını anlar. İsterse şikâyet ederdi.

Osmanlı mahkemelerinin bugün Batı ülkelerinde taklit edilen bir diğer hususiyeti de duruşmaları 5-6, bazı yerlerde daha fazla jüri üyesinin (“ehl-i vukuf” denirdi) takip etmesi mecburiyetiydi. 

Ehl-i vukuf üyeleri nahiye, kaza veya şehrin dürüstlüğü ile tanınmış olgun, itimat edilen, eline, beline, diline sahip sağlam şahsiyetlerinden teşekkül ederdi.

Duruşmalara mutlaka iştirak etmek mecburiyetinde olan bu üyeler davalı ve davacıyı dinler, hâkimin taraf tutmadığını, zora, işkenceye, baskıya başvurup vurmadığını kontrol eder böylelikle üçüncü bir kontrol mekanizmasını oluştururlardı.

Hâkim bilhassa bölgenin töresi yani adet ve ananeleri hakkında ehl-i vukufla görüşür, kararını ona göre verirdi. 

Tereddüt ettiği hususlarda müftülük makamına müracaat edebildiği gibi, aleyhine karar verilen sanıklar da müftüye gidip fetva alabilirdi. 

Yani jüri heyeti ve müftülük makamı bir nevi iki kademe temyiz vazifesi görüyorlardı. (M. Akdağ: a.g.e., C. 1,3. 406)

 Selanik Başpiskoposu Palamos’tan Fransız ihtilali filozofu Volter’e kadar Osmanlı sistemi ile Batı Avrupa feodalizmini kıyaslayan herkesin gördüğü özellik şu olmuştur: 

“Osmanlılarda hukuk düzeni, vatandaşın güven altında yaşamasına, kazanmasına, istikrarlı bir vasatta mutlu bir hayat sürmesine imkân veren mühim bir unsurdur.” (Aydın Yalçın: Türkiye iktisad Tarihi s. 66).

İngiltere Kralı VIII. Henry bu sebeple bir heyet göndererek Osmanlı adli müesseslerini tetkik ettirmiş ve bu heyetin raporuyla İngiltere’nin 20. asırda dünyaya örnek olacak adliyesinde ıslahat yaptırmıştır (Yılmaz Öztuna: Türkiye Tarihi, c.5.10l). 

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23