• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yavuz Bahadıroğlu
Yavuz Bahadıroğlu
TÜM YAZILARI

İnsanlığın yüksek mertebesi: Ahde vefa

05 Haziran 2020
A


Yavuz Bahadıroğlu İletişim: [email protected]

Osmanlı asırlarında devlet ve millet “vakıf” statüsü kazanırken, Avrupa kendi bencilliğinde tükeniyordu. Bu yüzden Osmanlı Devleti’ne uğrayan gezginler hayretten hayrete düşüyor, Avrupa’ya Osmanlı insanını ve onun devletini örnek gösteriyorlardı.

Bir zamanlar Londra Ticaret Odası’nın en görünür yerinde şu mealde bir tavsiye levhası asılıydı: “Türklerle alışveriş et, yanılmazsın.” 

Osmanlı’da ilk vakıf Orhan Gazi tarafından vücuda getirilmiştir. (Osmanlı, vakıf müessesesini kendinden önceki doğru bazı uygulamalardan aldı. Ancak onları yeniden inşa edercesine geliştirdi).

Kurucu Osman Bey’in şanlı oğlu, Hıristiyanların kutsal kenti İznik’te ilk Osmanlı medresesini (üniversitesini) kurarken, üniversitenin ilmi özerkliğini devam ettirebilmesi için gereken ekonomik bağımsızlığı temin konusunda bir kısım gayrimenkullerini vakfetmişti. 

Bu bağış, Osmanlı’nın “vakıf devlet” statüsüne dönüşünün en belirgin adımıdır.

Fransız generallerinden Comte de Bonneval, eski dürüstlüğümüze hayran kaldığını şöyle belirtiyor:

“Haksızlık, tekelcilik, hırsızlık gibi suçlar Türkler arasında adeta yok gibidir. Kısacası ister vicdani bir akideden, ister ceza korkusundan mütevellit olsun, o kadar dürüstlük gösterirler ki, insan çok defa Türklerin doğruluğuna hayran kalır.” 

“Türkler vaatlerine dindarane bir sadakat gösterirler” (Comte de Bonneval).

“Müslüman Türkler yeminleriyle ahitlerine de son derece sadıktırlar.” (Mouradgea d’Ohsson). 

Yüzyıllar boyu Osmanlı ülkesine gelip tetkiklerde bulunan Avrupalı gezginler, Avrupa ile mukayese kabul etmez insan hakları uygulamaları karşısında şaşkınlıklarını dile getirmekten kendilerini alamamışlar, kendi toplumları için de böylesine “hakça” ve “insanca” bir yönetim temenni etmişlerdir. Bunların arasında özellkle Comte de Marsigli’nin tespitleri dikkate değerdir.

Diplomat olan bu kişi, 1732’de La Haye’de yayınladığı hatıratının birinci cildinin 28-29. sayfalarında Osmanlı idaresini övmekten kendini alamıyor: 

“Tarihçilerimizin hepsi Osmanlı padişahlarının diktatör olduklarını dünyaya ilân ediyorlar. Halbuki Osmanlı Devlet sistemiyle diktatörlük arasında en ufak bir bağ yoktur. Nasıl olsun ki, Padişahın maiyetinde bulunan ve adına ‘Kapıkulu’ denen askeri teşkilatın (yeniçeri ve sipahileri kastediyor) gerek eski padişahlardan kalma kanunlar mucibince, gerekse kendi gelenekleri gereği padişahı tahttan indirebiliyor, zindana bile atabiliyorlar.”

Marsigli, padişahların “diktatör” olmadığına dair pek-çok örnek verdikten sonra, yukarıda adı geçen kitabının 31. sayfasına şu hüküm cümlesini yerleştiriyor:

“Buraya kadar verdiğim örneklerden de anlaşılacağı gibi, Osmanlı Devleti bir aristokrasi değil, adı konmamış bir demokrasidir.” 

M. Porter’i dinleyelim: “Kur’an hükümleri zulüm ve istibdada karşı çok kuvvetli bir engeldir. Savaş, ya da barışla Osmanlı hakimiyetine giren Hıristiyan milletlerin malları ve mülkleri güven altına girer. Padişah Hıristiyan ahalinin haklarının da muhafızlığını yapmak zorundadır. Bu durumda keyfi bir istibdat manzarası görmeye imkân yoktur.” 

“Osmanlılarda insan en değerli varlıktır. Çünkü Kur’an böyle diyor. Bu durumda insana baskı ve şiddet uygulanabilir mi?” (Th. Thornton, 1807).

Fransız gezgini ve yazarı A. L. Castellan yazıyor: “Teb’asının hayatına, namus ve haysiyetine, malıyla mülküne hakim sayılan padişahın iradesi Kur’an hükümlerinden, şeriat ulemasının kararlarından veyahut Şeyhülislâmın fetvalarından üstün değildir.”  (Moeurs, usages, costumes, des Othomans et abrégé de leur historie 1812, c.3, s. 14-15).

“Kendimizi bulmak için nerede aramamız lâzım?” diye soranlara cevap olsun: Malumdur ki, “kaybedilen nesne kaybedildiği yerde aranır.”

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

H.Y.E

Ecdadımızın yetişirken sulandiği o kaynaklar bulandı zehir oldu.Simdi biz bu kirli sularla ve gıdalarla beslendigimizden onların faziletlerine ulaşamıyoruz.

orhan inan

MÜBAREK CUMA GÜNÜNÜZÜ KUTLUYORUM VE HÜRMET İLE SELAM EDİYORUM..YAZINIZI YİNE ZEVKLE OKUDUK VE GEÇMİŞİMİZDEKİ GÜZELLİKLERDEN HABERDAR OLDUK VE TABİİ MUTLU OLDUK..ELLERİNİZE SAĞLIK.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23