• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yavuz Bahadıroğlu
Yavuz Bahadıroğlu
TÜM YAZILARI

Eski ramazanlarda “Atiyye” ve “huzur dersleri” geleneği

21 Haziran 2016
A


Yavuz Bahadıroğlu İletişim: [email protected]

Söylemiştim: Osmanlı ramazanlarında saray ve paşa konakları başta olmak üzere, Müslümanlara ait evler âdeta ramazanlaşır, bir bakıma camileşirlerdi!

Saray ve konaklarda güzel sesli, mûsîki bilen imam ve müezzinler ikindi sonrası mukabele okur, isteyen gelir dinler, isteyen iftara, hatta sahura kalırdı. Kimseye Müslüman olup olmadığı, Müslümansa oruç tutup tutmadığı sorulmazdı. 

Teravih namazı için her akşam konakların geniş divanhânelerine halılar, seccâdeler serilir, etraf beş kollu şamdanlarla ışıl ışıl aydınlatılırdı. Kadınların da imama uyabilmesi için haremle selamlık arası ahşap kafeslerle ayrılırdı.

Yatsı vakti gelince, müezzinler çifte ezan okurlardı. Sonra cemaatle namaz kılınır, zikredilirdi. Bazı müezzinler gece yatıya kalırdı. Ev sahipleri teravihten sonra bunlara güzel fasıllar okutturur, sahurdan sonra da ikinci mukabeleye oturulurdu.

İftar eden konuklara “diş kirası” denen bir “atiyye” (bahşiş-hediye)verilirdi. (Bir de bebeğin ilk dişini görenin çocuğa aldığı hediyeye “diş kirası” denilmektedir).

Tanınsın tanınmasın, dâvetli olsun olmasın, ramazan boyunca konağın kapısını çalan herkes içeri buyur edilir, iftara alıkonurdu. Bir bakıma zengin evleri bugünkü iftar çadırlarının yaptığını yapar, muhtaçlara ulaşırdı.

Konaklarda konuklara sadece yiyecek içecek verilmez, ayrıca adına “diş kirası” denen bir miktar para yahut hediye de verilirdi. Bu gelenek, “İyi ki evime geldin bana misafir ağırlama sevabı kazandırdın” demenin kibarcasıydı…

Ayrıca incitmeden insana yardım anlayışının da hayata yansımasıydı. Böylece, sosyal konumu ne olursa olsun, insan olma hasebiyle çok değerli olduğu misafire hissettirilir, “kardeşlik” bilinci ile “infak” (yardımlaşma) ahlâki vurgulanırdı.

Ramazan ayında devletin vezir ve yüksek memurlarının konaklarında her akşam iftâr yapılması âdet hâline gelmişti. Bu âdet İkinci Meşrûtiyet’in îlânına kadar sürdü. İkinci Meşrutiyet’in ilânıyla Batılılaşan aydın, oruçla birlikte bunu da rafa kaldırdı.

Ve “Huzur Dersleri”…

Kuruluş yıllarından beri ilim Osmanlı Devleti’ni yönetenlerin baş tacı olmuştur. O kadar ki dönemin en yetenekli âlimlerini Osmanlı başkentinde toplamak ve gerektiğinde onlarla ilmi meseleler konuşmak usulden olmuştur.

Fatih Sultan Mehmed bunu da yeterli bulmamış olacak ki, “huzur dersleri”ni başlatmış ve mutat hale gelmesini istemiştir. Buna rağmen ilk sistemli uygulamayı Sultan III. Ahmed’in meşhur sadrazamı Nevşehirli Damad İbrahim Paşa gerçekleştirmiştir. 

İbrahim Paşa, devrinin tanınmış âlimlerini Hicri 1140 Ramazanında (Nisan 1728) kendi sarayında toplayarak Kur’ân’dan bazı âyetlerin tartışmalı tefsirini yaptırmış, oturumların birine de Padişahı dâvet etmiştir. Oturumu baştan sona takip eden Sultan III. Ahmed durumdan o kadar memnun kalmıştır ki, ikinci gelişinde oğlu Şehzade Mustafa’yı da getirmiştir.

Şehzade Mustafa, Osmanlı tahtına geçip Sultan III. Mustafa olur olmaz, babasıyla birlikte katılıp etkilendiği huzur derslerini sisteme kavuşturmuştur. Daha sonraki padişahlar da bu geleneği sürdürmüşlerdir. 

Ramazanın ilk on günü yapılması âdet olan huzur derslerinde dersi veren âlime “mukarrir”, müzakereci durumunda olan âlimlere önceleri “talip”, daha sonra “muhatap” denmiştir. 

Padişahın huzurunda ilmi meseleleri kıyasıya tartışacak olan hocalar bizzat şeyhülislâm tarafından seçilip saraya önerilir, sarayın tasdiki alındıktan sonra muhataplara çağrı gönderilirdi.

Düşünün: Ülkenin dört tarafından ilim adamları akın akın İstanbul’a geliyor ve ramazanın ilk günü Padişahın huzurunda önemli bir meseleyi dolu dolu tartışıyorlar. Padişah da tartışmalara katılıyor. Böylece hem belli etmeden Padişahı eğitiyorlar, hem de yeni fikirler üretiyorlar.

Müslüman sürekli kendini yeniliyor. Üstün düşünce ürünleriyle donanıyor. Üstelik tartışmalar tam bir ilmî özgürlük içinde cereyan ediyor. Herkes özgürce fikrini söylüyor. Hadi bakalım, darısı başımıza!

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23