• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yavuz Bahadıroğlu
Yavuz Bahadıroğlu
TÜM YAZILARI

Eski Batılı gezginlerin ramazan izlenimleri

23 Mayıs 2020
A


Yavuz Bahadıroğlu İletişim: [email protected]

Eski İstanbul bambaşka idi. Her şeyden önce farklı inanan insanların birbirlerinin inancına saygısı vardı…

Meselâ gayrimüslimlerin (Müslüman olmayanların) yoğun olarak yaşadığı Fener, Balat, Hasköy gibi semtlerde bile meyhaneler, ramazana hürmeten kapanır, kapıya, o meyhanenin ramazan boyunca kapalı kalacağına ilişkin bir ilan yapıştırılırdı…

Hiçbir gayrimüslim ramazanda açıkça yiyip içmezdi. Bunun yasak olması bir yana, bu davranışın özünde, oruç tutanlara karşı duyulan saygı vardı (eskiden farklı dinlere mensup vatandaşlar bir birbirlerinin inancına böyle saygı gösterirken, cumhuriyetten sonra aynı dinin mensupları asgarî bir saygı kırıntısı bile göstermeyip ramazanda oruçlunun suratına sigara dumanı üflemeye, gazeteler “oruç tutmadığı için dövüldü” haberleri yapmaya başladılar. Veminel garaib!

Osmanlı asırlarında ramazan o kadar güzel yaşanırdı ki, yabancı gezginler bile hayran kalırdı.

İstanbul’a yolu düşen her seyy (gezgin), ülkelerine döndüklerinde ramazana dair hiç olmazsa birkaç sayfa yazmadan edemezdi.

Halkın bu aya olan hürmetini takdirle anılarına not düşen seyyahlar bile bu coşkuya kendilerini ister istemez kaptırırdı.

Meselâ Sultan İkinci Abdülhamid döneminde ramazan ayını İstanbul’da geçirmiş seyyahlardan H. G. Dwight, 1913 yılında İngiltere’de basılan “Constantinople Old and New” isimli eserinde bu aya dair şöyle notlar düşmüştür:

“Güneş gökyüzünde oldukça gerçek müminlerin dudaklarının arasından hiçbir yiyecek veya içecek maddesi geçmez. Ramazanda güneş ufka doğru yaklaştıkça ışıklar yakılır, masalar kurulur, ekmekler bölünür, sular doldurulur, sigaralar yemeğe başlama beklentisi içinde eller ağıza giden yolun yarısına kadar kaldırılır. Gün boyu süren bu perhizin bozulduğu an, ‘iftar’ olarak adlandırılır. Bu, yemek içmek veya şölen anlamındadır.

Gerçek bir iftar çeşitli ordövrlerle (ön yemek) başlar; zeytin, peynir, yuvarlak ve sert bir hamur işi olan tatlı simitler ile reçeller ve pide denilen sıcak mayasız yuvarlak ekmekle devam eder.

Daha sonra bir sebze çorbası ile peynir veya pastırma, ülkeye has bir çeşit kurutulmuş et (pastırma) ile pişirilmiş yumurtalar gelir ve yine mevsimine göre şaşırtıcı çeşitlikte sayısız yiyecek Mekke’den gelen kutsal zemzem suyu ile mideye indirilir.

Zenginler bütün bir ay boyunca kapılarını herkes açık tutarlar. Gecenin son yemeğine ‘sefer’ kelimesinde türetilmiş olan ‘sahur’ denir. Bekçiler sahur için insanları zamanında uyandırmak amacıyla sokaklara davullarıyla dolaşırken bir başka top atışı da orucun yeniden başladığını haber verir.”

“Asırlar boyunca her zaman kutsal ve gururlu İstanbul, hiçbir zaman İslam’ın bu kutsal ayı içinde gözüktüğü kadar aydınlık, gururlu ve kutsal gözükmemiştir. Ramazan ayı boyunca sayısız minarenin şerefesine dizilmiş ışık halkalarıyla bezeli karanlık bir kenti görmek dünyanın en güzel manzaralarından biridir.

Yükselen çatıların üzerinden olağanüstü bir silüet olarak görülen camilerin iki, dört veya altı minaresi birden ışıklandırılır.

Bunlar bir büyüleyici oyunda daha kullanılır. Minareler arasına ipler gerilir ve bunlara camdan minik yağ kandilleri dekoratif bir sıra ile asılır. Sanki altın kıvılcımlar saçıyormuş gibi, “Ya Allah” veya “Ya Muhammed” gibi sözler yer alır.

Ayın on beşinden sonra karanlık gökyüzüne çoğu kez bir çiçeğin veya bir geminin şekli çizilir. Bu yıldızlara benzeyen zarif aydınlatmalara Türkler ‘mahya’ ay ışığı derler.

Başka zamanlarda İstanbul’un sokakları geceleyin terkedilmişken, ramazan geceleri boyunca hayat doludur.”

Şimdi İstanbul geceleri ıssız, camilerimiz cemaatsiz, sokaklarımız sessiz: Şükrünü eda edemediğimiz nimetler, geçici bir süre için, elimizden alınmış olabilir mi?

Tez kavuştur ya Rabb!

 

Haberle ilgili yorum yapmak için tıklayın.

Yorumlar

dağıttı mı kimse toplayamaz o insanı

Kabede tavaf yaparken sırtını Kabeye çevirip poz veren güdükler duyduk. Kendi resmini çekip madah bi malmış gibi sağa sola yaymak nedir be? Acaba zekayı tartan teraziler var mı ki? Şeytan taşlarken aklı dünya futbol kupası sonuçlarından kopamayan şeytan taşlayıcıları da var mı idi ki acaba o zamanlar?

Okur

Hangi garibin sofrasiymis o sofra.
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23