• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yavuz Bahadıroğlu
Yavuz Bahadıroğlu
TÜM YAZILARI

Biz ve geçmişimiz

12 Şubat 2016
A


Yavuz Bahadıroğlu İletişim: [email protected]

Rahmetli annem aynaya bakarak şükrederdi...

Ben aynaya surat asıyorum!

Annem yoksul kimseleri eve dâvet eder, yedirir içirirdi...

Ben görmezden geliyorum!

Annem beni de alıp sık sık komşu ziyaretlerine giderdi...

Ben komşusuzum!

Annem bütün mahalleyi kendi evi, bütün mahalleliyi kendi ev halkı gibi görürdü...

Ben mahallesizim!

Annem dertlerini güvenilir dostlarıyla paylaşır, sorunlarını arkadaşlarıyla birlikte aşardı...

Ben dostsuzum, arkadaşsızım!

Annem zamanında bütün mahalleli bir birine sahip çıkar, sıkıntılar birlikte aşılırdı...

Ben sıkıntılı, stresli, ama yalnızım!

Rahmetli babam yerde bulduğu kâğıdı saygıyla alır, “Bununla ilim yapılır, buna Kur’an yazılır” diyerek ayak basılmayan bir yere kaldırırdı...

Ben kâğıda çöp muamelesi yapıyor, yerlere kâğıt atıyorum!

Babam karşısına kim çıkarsa çıksın, “İnsan türdeş olarak kardeştir” (Hz. Âli) anlayışı içinde selam verir, tanıdıklarına da hâl-hatır sorardı...

Ben yan verip gidiyorum!

Babam, nezaket kurallarına dikkat eder, kendisinden büyüklere asla “sen” diye hitap etmezdi...

Ben nezaket kurallarını umursamıyorum!

Babam güne “Bismillah” ile başlamayı sever, “İnşallah-maşallah” demeyi dilinden düşürmezdi...

Benim aklıma bile gelmiyor!

Babam, şaşırdığında “Allah Allah”, “Fesubhanallah” derdi...

Ben İngiliz ağzıyla “Vaaavvv yaaa” çekiyorum!

Daha neler neler: Ne yaman farklar, ne yaman çelişkiler...

Konuşmayla, yazmayla bitecek gibi değil...

Özetin özeti şu ki dostlarım, biz çoktan beri eski “biz” değiliz: Çok değiştik. 

Bir zamanlar Londra Ticaret Odası’nda şöyle bir yazı asılıydı: “Türklerle alış veriş et!” 

Aynı yıllarda Hollanda Ticaret Odası’nda yapılan herhangi bir oylama eşit çıkarsa, Osmanlılarla ticaret yapan tüccarın oyu iki sayılır ve onun oy verdiği taraf kazanırdı: Yani bizimle salt ticari münasebeti bulunanların bile Avrupa’da böyle bir ağırlıkları olurdu.

1700’lü yılların İstanbul’unda uzun süre yaşayan Fransız yazar Motray, eski ticari ahlâkımızın ve dürüstlüğümüzün altını şöyle çiziyor:

“Türk dükkânlarında, hiçbir zaman tek meteliğim kaybolmamıştır. Ne zaman bir şey unutsam, hiç tanımadığım dükkâncılar arkamdan adam koşturmuşlar, hattâ birkaç kere Beyoğlu’ndaki ikametgâhıma gelmişlerdir.”

Comte de Marsigil, “İstanbul’dan bir şey satın alırken tüccarın menşeine dikkat ediniz” diyor: “Tüccar Yahudi ise istediği fiyatın üçte birini, Rum ise yarısını, Türk ise tamamını veriniz!” diyor.

Du Loir ise 1650’lerde incelediği toplumumuzu şöyle anlatıyor:

“Hıristiyan memleketlerinde pek yaygın olan küfürbazlık, öfke ve intikam hissi, Türklerde yoktur... Türkler bazı kötülükleri değil işlemek, o kötülüklerden haberdar bile değillerdir.”

Son noktayı da şu cümle ile koyuyor: “Hiç şüphesiz ki, ahlâk bakımından Türk medeni hayatı bütün cihana örnek olabilecek vaziyettedir.”

Söyleyin lütfen: “Ah Osmanlı” demekte, haksız mıyım?

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23