• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yavuz Bahadıroğlu
Yavuz Bahadıroğlu
TÜM YAZILARI

“Bir başa bir göz”, “bir bedene bir bacak”!

15 Ekim 2016
A


Yavuz Bahadıroğlu İletişim: [email protected]

Geçenlerde 15 Temmuz gazilerinden biri çıkarıldı ekrana: Hainlerin ele geçirdiği helikopterlerden açılan ateş sonucu bir bacağı kopmuştu…

Ama hâlâ gülümsüyordu. Neler hissettiği sorulduğu zaman, şaşılacak kadar sakin bir sesle konuşmaya başladı:

“Bu darbe bacağımı aldı, ama vatanımı alamadı. İki bacaklı vatansız olacağıma tek bacaklı vatandaş olurum! Zaten bir bedene bir bacak yeter!..”

“Vay canına!” dedim, “veminel aşk.”

Böyle inanan fedakârlar sayesinde tarih boyunca istiklâlimizi koruyabildiğimizi düşünüp ağladım.

1326 yılıydı…

Marmara bölgesi, Doğu Roma’yı fethedecek olan yeni Müslüman devletin doğum sancılarını çekiyordu…

Bursa’dan sonra İzmit de fethedilmiş, sıra Derince, Yarımca, Kalburcu, Hereke, Eskihisar ve Gebze köylerine gelmişti…

Orhan Gazi, komutanlarından İlyas Bey’i çağırdı ve “Göreyim ha koçyiğidim” dedi, “yüzümü kara çıkarma. Git çevreyi fethet!”

İlyas Bey komutasındaki Osmanlı askerleri, Hereke’ye yöneldiler. Bugün “Mağaraburnu” denen bölgenin “Küllüktepe” olarak bilinen mevkiinde siperlendiler. Fakat Bizans askerleri tarafından fark edilip ok yağmuruna tutuldular.

Bir süre bekleyip misilleme yapan İlyas Bey, toplu saldırıdan vazgeçti. Ordusunu gruplara böldü. Temren yürekli bahadırlarından Ali Bey’e de iki yüz kişi verdi:

“Hadi bakalım” dedi, “Allah’ın izn-i keremiyle Hereke’yi alıver!”

Ali Bey, sözü ikiletmedi: “Emrin olur!..” 

“Gerçi çok az asker tahsis edebildik ama…”

“Merak buyurmayın: Ceng-u cidal insan kalabalığıyla kazanılsaydı, Bizans kâfiri kazanırdı.”

İlyas Bey, Ali Bey’i sımsıkı kucakladı:

“Berhüdar ol”

Ali Bey, yanındaki iki yüz askerle Hereke’ye saldırdı. Ok yağmuru altında ilerlediler. 

Düşman ise kalabalıktı. Fakat Ali Bey çok kararlıydı.

“Allah’ını-Peygamberini, dinini-milletini seven yürüsün!” diye bağırdı. Pervasızca ileri atıldı.

Yiğitler, “Allah, Allah!..” sesleriyle Hereke Kalesi’ne yöneldiler.

Düşman, kalabalık ve hazırlıklı olmasına rağmen, her biri bir iman kalesi olan Bitinyalı yiğitler karşısında şaşırmıştı. “Bunlar nasıl insanlar?” diye birbirlerine soruyor, bu cesaretin sırrını çözmeye çalışıyorlardı.

Kalenin düşmesi an meselesiydi…

Ok yağmuru hâlâ devam ediyor, Ali Bey her tarafa koşuyor, nâralar atarak askerlerini yüreklendiriyordu.

Tam bu sırada serseri bir ok, Ali Bey’in gözüne saplandı. Ali Bey bir an durakladı. Sonra elini hızla kaldırıp oku yakaladı. Bütün kuvvetiyle çekti ve gözüyle birlikte çıkardı.

Şaşkın şaşkın kendisine bakan arkadaşlarına gülümsedi:

“Bir başa bir göz yeter!” 

Ya da…

“Bir bedene bir bacak yeter!”

Ne büyük benzerlik Allahım!..

Hereke fatihi Ali Bey’den yüzyıllar sonra, torunlarından biri iğrenç bir işgal hareketini durdurmaya çalışırken, bacağını kaybedecek ve benzer sözler sarf edecekti…

“Bir başa bir göz…”

“Bir bedene bir bacak…”

Sözkonusu vatanın selameti ise, gerisi teferruattır!

Dün böyleydik, şükürler olsun ki, bugün de böyleyiz.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23