• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yaşar Değirmenci
Yaşar Değirmenci
TÜM YAZILARI

Modern dünyada mü’mince yaşamak

17 Ocak 2015
A


Yaşar Değirmenci İletişim: [email protected]

Büyük imtihanlar, büyük beraberlikle, büyük kardeşlikle, ‘İslam Cemaati’ ile kazanılır. Hâlihazırda cemaat kelimesinin, camide namaz vakitlerinden birinde toplanan ve imamın arkasında bir vakit namaz eda edenler için kullanılıyor olması tam manasıyla kelimenin imha edilmesidir. Böyle bir anlayışın sonucu olarak da İslam, camilere hapsedilmiş, siyasetten ve coğrafyadan uzak, hayatın dışında bir din haline getirilmiştir. İslam’ın, fertlerden ve Müslüman kitleden beklediği hedeflerin gerçekleşmesi, Müslümanların cemaat şuuruna sahip olması, cemaati benimseyerek yaşamalarına bağlıdır.

M’min olarak ölmenin, iman etmiş olmakla garanti edilemeyeceğini herkes bilir. İman etmek, imanla yaşamak ve iman üzere ölmek üç büyük gayedir. Elbette şeytan, öncelikle imandan tamamen uzak tutmaya çalışacaktır. Onu beceremezse, bir kenara itilmiş bir iman sahibi olarak yaşatmayı isteyecektir. Nihai hedefi ise, kulun imansız olarak ahirete intikal etmesidir ki en büyük âfet de budur. Şeytanın bu büyük planına karşılık mü’min, imanının devamlı aktif kalması için azami dikkat ve hassasiyet göstermek zorundadır. Düşman uyanıkken uyumak yıkımdır. Rabbimiz âdeta bizim her an teyakkuz halinde olup gaflete düşmememiz için ‘duada usul’ öğretiyor.

 'Ey Rabbimiz, bizi doğru yola ilettikten sonra, akıllarımızı, gönüllerimizi haktan ayırma. Bize kendi katından rahmet ihsan eyle. Şüphesiz Sen, bol ihsan sahibisin' (3 Âl-i İmran 8) Peygamberimiz de dualarında bizlere yol gösteriyor. 

 "Ey kalpleri hâlden hâle çeviren Allah’ım, kalbimi dinin üzere sabit kıl." 

 Allah Teala Ankebût suresinin 1-3. Ayetlerinde ise bütün mü’minleri gayet rahat anlaşılabilecek bir üslupla ikaz etmektedir. Anlayabilen için Allah’ın ayetleri ortadadır ve imanın bedelini ödemeye, gereğini yapmaya davet etmektedir:

 ‘…İnsanlar, ‘iman ettik’ demekle bırakılıp da imtihan edilmeyeceklerini mi sandılar? Gerçek şu ki, biz onlardan öncekileri de imtihan ettik. Sözünde doğru olanları ve yalancıları Allah böylece birbirinden ayırt edecektir.’

 İman etmenin yetmeyeceği, imanın üzerine bir imtihanın geleceği muhakkaktır. Ayet gayet açıktır. Başta enbiya olmak üzere Allah dostlarının hayatları üzerinde yapılacak küçük bir inceleme de aklı ikna edebilecek örnekler ihtiva edecektir. Ayetlerde ince bir ikaz dikkati çekmektedir: Öncekiler sınanmıştır, sonrakilerin de sınanması gerekmektedir.

 Bu sınamanın ne zaman, nerede ve nasıl olacağı sadece Allah Teâlâ’nın bilebileceği bir durumdur. İman sahibi, her zaman ve her yerde imtihana hazır olmalıdır. Zenginlikle imtihan edilebileceği gibi fakirlikle de imtihan edilebilir. Kolaylıkla olabileceği gibi zorluklarla da karşılaşabilir. Sağlıkla da hastalıkla da imtihan muhtemeldir. İç sıkıntılar görebileceği gibi düşman baskısı da görebilir. Nefse karşı sabır imtihanı ile de denenebilir. Kul, başıboş bırakılmayacağını, imtihan maksadı ile bulunduğu bir dünyada ona hazır olması gerektiğini idrak etmelidir. İmtihan, içinden çıkılamaz fitneler olarak da bastırabilir. Çeşidi ne olursa olsun kul, kulluğunu sürdürmekle bu imtihanı kazanacaktır. Allah’ın rahmetine sığınacak, kendisini boşluğa bırakmayacaktır. Rasûlullah Efendimiz de, gecenin karanlığı gibi fitnelerin çıkmasına karşı mü’minleri uyarmıştır. O fitne günlerinde kişinin mü’min olarak sabahlayıp kâfir olarak akşamlayacağını, mü’min olarak akşamlayanın kâfir olarak sabahlayacağını; kişinin dinini küçük bir dünya malı karşılığında satabileceğini haber vermiştir. 

 Ahzab suresinin 22. ayeti bu durumlarda ilk tedbiri öğretmektedir. İlk tedbir, Allah’a ve Resûlü’ne teslimiyettir. Dalgalar ne kadar büyük olursa olsun onlara kapılmadan imanı sağlam tutmak gerekmektedir. ‘Duyduk ve itaat ettik’ paroladır. Fitneler ve imtihanlar mü’mini sadece imanı kuvvetlendirmek bakımından etkilemelidir. Fitnenin adı deccal bile olsa mü’min yalpalamadan yoluna devam etmeye mecburdur. Mü’min güçlüdür. Bedeni, imanı, mantığı güçlüdür. Hastalıklara karşı aşılıdır. Çünkü bütün fitneler, önceden bildirilmiştir. Aslında beklenmedik bir şeyle karşılaşılmış da değildir.

 Büyük imtihanlar, büyük beraberlikle, büyük kardeşlikle, İslam Cemaati’ ile kazanılır.  Hâlihazırda cemaat kelimesinin, camide namaz vakitlerinden birinde toplanan ve imamın arkasında bir vakit namaz eda edenler için kullanılıyor olması tam manasıyla kelimenin imha edilmesidir. Böyle bir anlayışın sonucu olarak da İslam, camilere hapsedilmiş, siyasetten ve coğrafyadan uzak, hayatın dışında bir din haline getirilmiştir. İslam’ın, fertlerden ve Müslüman kitleden beklediği hedeflerin gerçekleşmesi, Müslümanların cemaat şuuruna sahip olması, cemaati benimseyerek yaşamalarına bağlıdır. Cemaat olmayı ve cemaat olarak yaşamayı benimsiyor olmamız, evine kapanmış Müslüman kimliğinden kıtalara açılmış Müslüman kimliğine geçmemizi sağlayacaktır. Şüphesiz cemaat anlayışı, o kavramın içini doldurması gereken muhtevası ile mümkün olacaktır.

 Müslümanlara bir araya gelmelerini ve ittifak halinde bulunmalarını tavsiye edenler ‘siyasi’ olmakla itham edilirler. Onların nazarında cemaat, camide namaz kılmak için bir araya gelen yaşlılardır. Cemaatin lideri de cami imamıdır. Kur’an ve hadislerde, cemaatleşmeyi, bir arada bulunmayı emreden uygulamaları, Rasûlullah Efendimiz ve ashabının hayatında görmekteyiz. Sadece Enfal suresinin 73. ayetini esas almamız hâlinde bile cemaatleşmeyi bir din olarak görmeye mecbur kalırız. Enfal suresinin 73. ayetini dikkatlice okuyabiliriz:

 “Kâfirler de birbirlerinin yardımcılarıdırlar. Siz bunu yapmazsanız, yeryüzünde fitne çıkar ve büyük bir fesat meydana gelir.”

 Ayet ne kadar açık ve ne kadar uyarıcıdır. Mü’minlerin birlik olmayı gerçekleştirememesi, kâfirlerin hükümranlığı ve yeryüzünün fesadı ile sonuçlanacak bir hatadır. Yine aynı surenin 46. Âyetine baktığımızda bugünkü fotoğrafımızı görmez miyiz?

 “Allah’a ve Rasulüne itaat ediniz, Kurân’ı ve sünneti uygulayınız, tebliğine, teşriine riayet ediniz. Birbirinizle didişmeyiniz, çekişmeyiniz. Çekingen, korkak ve yılgın hale gelirsiniz. Manevî gücünüz, kamuoyundaki etkiniz ve itibarınız kaybolur. Maddi gücünüz, kuvvetiniz, devletiniz, liderliğiniz elden gider. Sabırla mücadeleye devam edin. Allah sabrederek mücadeleye devam edenlerle beraberdir.”

 İslam’ın bütününü kuşatmaktan mahrum bir faaliyetin, projenin İslam’ın bütünü gibi algılanması şeklinde gelişen anlayışlar, sonunda ümmeti fırkalaşmaya sevk etmektedir. İbadetten siyasete, ekonomiden sosyal münasebetlere varıncaya kadar hayatın her alanında bulunması gereken İslamî projeler yerine, ancak haftanın belli gün ve gecelerinde beraber olabilen ve çok sınırlı imkânları kullanmak zorundaki Müslümanların, kendilerini coğrafyayı kuşatacak nitelikte görmeleri bir çeşit basiretsizliktir. İyi bir işin üzerinden yanlış yapmaktır. Bir de bunun üstüne, kendi dışındakileri yanlış yolda ya da kurtarılması gereken zavallılar olarak görmeleri hata üstüne hatadır. Müslümanlar, ana cemaat dışında oluşturdukları beraberliklerini, büyük denize akmaları zaruri olan derecikler olarak görmelidirler. 

 Bugün, küslük/ küskünlük/üstünlük yok, takvaca yaşayarak birbirimizi bağrımıza basmak var. Tek adamlık yok, istişare/şura var. Hatasızlık yok, hata var. Tevbe-istiğfar var. Ahlakı Muhammediyi yaşamak/yaşatmak, kusurları setretmek var. Settarul uyub/ gaffarul zunub olan Rabbimiz var. Muhabbet var, hizmet var. Bu devrin Ebubekir’leri, Ömerler’i, Hasan-ı Basri’leri, Geylanîleri, Şah-ı Nakşibendileri olmak var. Amellerimizle, ihlasımızla, ihsanımızla, zikrimizle, fikrimizle, takvamızla İslam kardeşliğini ihya ve ikame etmemizle. Her gurubun, tarikatın, cemaatin ihvan ve ehavatı bizi, “İnnemel mü’mine ihvetün”e götürecek İnşaallah…

 (Bütün mü’minler muhakkak kardeştirler. Öyleyse kardeşleriniz arasında sulhu, barışı sağlayın, din ve dünya işlerini, sosyal ilişkilerini düzeltin, geliştirin. Allah’a sığının, emirlerine yapışın, günahlardan arınıp, azaptan korunun. Umulur ki, ilâhî merhamete mazhar olursunuz.) Hucurat 10 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23