• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yaşar Değirmenci
Yaşar Değirmenci
TÜM YAZILARI

Hac’da maddi/manevi hastalıklara bulaşmayacağız!

22 Ağustos 2017
A


Yaşar Değirmenci İletişim: [email protected]

Haremeyn’de bütün çıplaklığıyla ortaya çıkan hastalıklarımızın tamamını burada sayamayacağımızı belirtmiştik. Hastalıklarımızın barizlerinin bir kısmına temas edelim ki Müslümanlar o hastalığa bulaşmasınlar. Nedir o hastalık? 

Başta tefrika hastalığı. 

Tefrika hastalığı, bilinen en eski hastalıklarımızdan biri. Muhammed ümmetinin birliğiyle, dirliğiyle, iman/amel uygulamasıyla… Eğer bu ümmette birlik yoksa dirlik de yoktur. Bu ümmetin Allah’ı bir, Peygamber’i bir, Kitab’ı bir, Kıblesi bir, Kâbe’si bir, Mekke’si bir. Zaten böyle olmasa insanın Kâbe’de işi ne? Oralara kadar geliyorsa, Kâbe’yi tavaf eden sele karışıyorsa, bunun anlamı `Ben de müminler okyanusunda bir damla olmaya geldim` demektir.

`Ben denize karışmayacağım, damla olarak kalmakta ısrar edeceğim!` dememeli, düşünmemeli. Hiç olur mu öyle şey?

Haccı bile, evet evet haccı bile, tek başına ya da kafadarlarıyla birlikte bir `tefrika` içinde olarak yapabilecek kadar çılgınlaşamaz. Giyilen ihram, bütün farklılık alâmetlerini ortadan kaldırıyor.

Hal böyle olunca düşünebiliyor musunuz; Allah’ın davetine icabet etmiş milyonların arasına karışmayıp, ümmet şuurunu unutup grup/fırka/ayrıcalık içine girip ‘efdaliyet (üstünlük) hastalığının tedavi yerinde hastalığı canlı tutmak bir başka felaket. Ayette, `Sonra siz de insanların seller gibi çağlayıp aktığı yerden çağlayıp akın’ buyruluyor. Kur’an’ın talimatı, Peygamberimizin sünneti merak bile edilmez mi? 

Duası milyonlarca müminin duasına karışmıyor. İbadeti milyonlarca müminin ibadetine karışmıyor. Kendisi, milyonlarca müminin arasına karışmıyor. 

Her namazın her rekatında okuduğumuz Fatiha’nın bir ayeti var: 

`Bizi dosdoğru yola ilet!` Ümmet okyanusuna damla olarak düştüğümüzü  unutmayalım. 

Şimdi soru şu: Bu beyler, namazda Allah’ın kendilerine söylettiğini selam verince yalanlamış olmuyorlar mı? Bir tarafta Allah’ın tarif ettiği `biz` var, öbür tarafta bu beylerin tarif ettiği bir `biz` var. Fatiha’yı yalanlamanın bundan daha kestirme yolu olur mu?

Allah bu ümmetin birliğini bozan dış ve iç mihraklara fırsat vermesin.

Bir diğeri “bireysel hac”dan dem vurur fakat bu fetvasını pratiğe dökmeyi bir türlü akıl etmez. Eskiye nisbetle azaldı bazı hastalıklar. Bu ve benzeri hastalıklı olanlara dikkat etmek gerekiyor. Adam Kâbe’nin etrafında namaz kılacak. Fakat cemaatin içinde olduğu halde imama uymuyor. Bazısı uyar gibi görünüp `takıyye`nin en çirkinini yapıyor ama tek başına namaz kılıyor. Bazısı da cemaatle kılıyor. İmamla birlikte namaz kıldıktan sonra, tazeleyenler olabiliyor. Ümmet şuurunun birliği/beraberliği sağladığını; mezheb, meşrep, mektep farklılığı olsa bile ‘ümmetin kongresi, mahşerin provası’ gibi görülen Hac farizasını ifa eden veya ifanın hasretini çeken din kardeşlerimiz unutmazlar. 

Nefsin, şeytanın oyunlarına, vesveselelerinin iğvasına azami dikkat ederek oyunlarına, hile ve desiselerine gelmezler. Müstakîm ve mutedil halimizi değiştirmeye zorlayan hiçbir güç Allah’a teslim olmuş Mü’minleri değiştiremez İnşaallah…

Allah’a kaliteli kulluk yapmanın hazzını yaşayanlar, ahiret yolculuklarının azığını taşıyanlar; bu nasipsizlerin oyununa gelmesinler. Allah bir adamı rahmetinden herhalde böyle mahrum eder. Milyonların duasına karışmaktan böyle tard eder. Peygamberimizin müjdelediği rivayet olunan `cemaat` yolundan böyle çevirir. Ümmet okyanusuna damla olarak düşer de, kendisini/cemaatını okyanus yerine koyar. Ümmete karışmaz, orada öylece tek başına kalakalır. Bu yamuk duruşuyla, ümmetin dalalet üzerinde ittifak ettiğini ima eder.

Haccı, tartışma gündemine taşıyamayız. Tartışılan değil, yaşanan bir dinimiz olduğunu unutmayalım. Yapılan her Hac tartışmasında söyleyene sistem nezdinde en ufak sıkıntı getirmeyecek, hatta dinle imanla alakası olmayan kesimlerin alkışını alacak bir konuşmanın ne faydası var? Eğer haccı tartışacaksak, gerçekten de tartışılacak çok şey var.

Mesela, hac yükümlülüğünü sadece “mali yeterlilik” şartına bağlayan tanımlar. Bari bu tanımların doğruluğunu tartışın. Sorun mesela: “Hacca, sadece binlerce doları olan mı gitmelidir?” diye. Ardından da Ali İmran 97. ayeti okuyun:

“Ona bir yol bulabilen insanın haccetmesi Allah’ın insanlar üzerindeki hakkıdır.”

Ve şimdi bir daha sorun: Binlerce doları olana mı, yoksa “ona bir yol bulana” mı? Adamın binlerce doları yok ama “ona bir yol” bulma fırsatı var; şimdi bu adama “Senin haccın olmaz” mı diyeceksiniz? Evet, klasik tanımı ayetin yerine geçirenler bunu böyle diyorlar.

Yine haccı tartışacaksanız, haccı “dinsel turizm” gibi algılayan sakat tasavvurları tartışın. Her dini/fikri meselemizi tartışırken/konuşurken magazin havasından kurtarıp, ilim meclislerine havale eder, çareleri nefsimize ağır da gelse uygularız. 

Bu soruları sormayanların ise, yukarıdaki cevapları vermeye kalkmaları tek kelimeyle samimiyetsizliktir, istismarcılık ve statükoculuktur.

Onlara haccın, bir ümmet kongresi olduğunu anlatın. Giden din görevlilerinin, “Acaba haccım kabul oldu mu diyen günahkâr olur” türü söylemlerle Allah’ın kesesinden hacılara nasıl rüşvet dağıttığını ve bunu cehaletlerinin üzerine bir şal gibi nasıl örttüklerini tartışın. Sadece Suudlulara değil, İslâm ülkelerinin mümessillerinden teşekkül eden bir idarenin olması gerektiğini, Hac ibadetinin bir maneviyat yolculuğunun şartlarını yerine getirme, Allah Rızası’nı kazanma, dedikodu, gıybet, laf ebeliği gibi basitliklerin bırakılıp ‘kaliteli Mü’min’ olmanın yolculuğuna çıkma olduğunu unutmayalım. 

“Ben kabalıktan ve katılıktan hoşlanmam” diyen nazik, zarif, şefkatli, merhametli bir Peygamberin ümmetindeki katılığı, kaba sabalığı, sevgisiz, saygısız, şefkatsiz, merhametsiz vaziyetini nereye koyacaksınız? 

Hac mevsimi, gidenleri de gidemeyenleri de, kurada çıkma sırası gelmeyenleri de manevi bir havayla kuşatmalı olumsuz hallerden de uzaklaştırmalı. 

İlla tartışılacaksa bunlar tartışılsın ki, hem sizin, hem başkalarının işine yarasın. Haclar turistik seyahat olmaktan çıkıp Rabbiyle söyleşmeye/tazelemeye dönüşsün.

Bir insan seli halinde gecenin imana şahit kılındığı Müzdelife’den, iç ve dış her türlü şer odağı temsil eden şeytanların sembolik olarak taşlandığı Mina’ya akan insanlar, her görene şu gerçeği hatırlatacaklar:

“Haccın ölüsü dahi çok şey eder; ya dirisi? Namazı, orucu, özellikle haccı yeniden kazanmak yahut yeniden ihya etmek.” 

İşte meselemiz de gündemimiz de bu!   (Devam edeceğim İnşaallah…)

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23