• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yaşar Değirmenci
Yaşar Değirmenci
TÜM YAZILARI

Haccın, Müslüman kardeşliği üzerinde oynadığı rol

17 Ağustos 2017
A


Yaşar Değirmenci İletişim: [email protected]

Peygamber Efendimiz: “Arabın Aceme, Acemin Araba üstünlüğü yoktur. Üstünlük takva iledir” buyurur. Bu hadisin uygulamalı neticesini Hacda görmekteyiz. Adem aleyhisselama; insanoğlunun babasına, onun evlatları olan insanoğluna ‘Âdemsin!’ diye hitab edilir. 

İslam kardeşliğinin hatırlatması yapılarak, ‘Âdem gibi ırklar üstü, Âdem gibi coğrafyalar üstü, Âdem gibi kültürler üstü, Âdem gibi renkler üstü, Âdem gibi uluslar ötesi olmalısın. Irkını, kavmini, kabileni, ulusunu, ait olduğun sosyal ve siyasal yapıyı bir kenara atmalısın. Bayrakları, ülkeleri, sınırları, sancakları arkada bırakmalısın. Sen, hacda sadece kendin olmalısın. Bütün bunlar seni kendin olmaktan alıkoyan şeyler.’

Ashab-ı Kiramın önde gelenlerinden Ebu Zer ile Bilal-i Habeşi arasında bir tartışma yaşandı. Tartışmanın etkisiyle Ebu Zer kendine hâkim olamadı ve Bilal’e “Ey siyah kadının oğlu” deyiverdi. Bu söz renginden dolayı hor görülen Bilal’i derinden yaraladı. Yara gün geçtikçe büyüdü ve Bilal bu yaraya dayanamadı. Peygamber Efendimize geldi ve şikayetini söyledi. Efendimiz son derece rahatsız oldu ve hemen Ebu Zer’i çağırttı. Ebu Zer geldiğinde 

Peygamberimiz: “Ya Ebu Zer! Sende hâlâ cahiliye kalıntıları görüyorum. Kişi hiç anasından dolayı kınanır mı?’ diye sordu. Ebu Zer yapmış olduğu hatanın bu kadar derin yaralar açacağını düşünememişti. İçine pişmanlık ateşi düştü. Ne yapıp edip Bilal’in gönlünü almalıydı. Sabahın seher vaktinde Bilal’in evine vardı. Yüzünü Bilal’in eşiğine koyarak uzandı. Az sonra Bilal kapısını açtığında Ebu Zer’i yüzü eşik üzerinde olarak gördü. 

Bilal-i Habeşi: 

- Bu ne haldir ya Ebu Zer! Lütfen hemen kalk! 

Ebu Zer: 

- Ya Bilal kesinlikle kalkmayacağım. Ancak o siyah ayağını yüzüme sürersen o zaman kalkarım diye karşılık verdi. 

Bilal: 

- Ya Ebu Zer, sen ne diyorsun! Lütfen kalkar mısın? 

Ebu Zer: 

- Asla! Ancak ayağını sürersen! 

Bilal anladı ki Ebu Zer kalkmayacak. Çaresiz kaldı ve ‘Bu yüz basılmaya değil, öpülmeye lâyıktır’ diyerek öptü. Ebu Zer bunu yaparken de gözyaşları döküyordu. Bilal affedince Ebu Zer de kalktı, ağlayarak kucaklaştılar, kardeşlik havasını derin derin teneffüs ettiler. Bilal Habeşi de siyah bir köle idi. Mekke fethedilince Hz. Peygamber’in emriyle Kâbe’nin üzerine çıkıp ezan okumaya başladı. Hacda bunları hep hatırlayarak/hatırlatarak cehalet döneminin hatalarına düşmeyeceğiz. Peygamber Efendimiz, insanlar arasındaki maalesef günümüze de sirayet eden bu zillet hastalığını böyle kaldırdı. Köleleri komutan yaptı, Ensarı ve Muhaciri kardeş yaptı, köle ile asili evlendirdi. Çünkü Peygamber Efendimiz; “İnsanlar bir tarağın dişleri gibi eşittir” demiştir. Farklılığın da sadece ve sadece takvada olduğunu belirtmiştir. Allahu Teala adaletli olandır ve kimseye iradesi dışında kendi takdiri ve isteğiyle vermiş olduğu bu vasıflardan dolayı dünyada ve ahirette mükâfatlandırmaz.

İnsanları bir arada tutacak olan da bu İslam bağıdır.

Malcolm X’in Mekke Mektubu

İmanın insan hayatındaki çarpıcı etkisini en güzel gösteren örneklerden biri, Malcolm X’in yaşadıklarıdır. Haccın, Müslüman kardeşliği üzerinde oynadığı rolü kendi kaleminden okuyalım. Diyor ki:

“Hz. İbrahim’in ve Hz. Muhammed aleyhisselamın Kur’an’da adı geçen bütün peygamberlerin diyarı olan kadim Mukaddes Belde’de bütün renklere ve ırklara mensup insanlar arasında görülen sarsılmaz, gerçek kardeşlik ruhunun bir eşine daha rastlamadım. Geçtiğimiz hafta, her renkten insanın bana gösterdiği cana yakınlık karşısında büyülenmiştim, dilim tutulmuştu sanki. 

Mukaddes şehir Mekke’yi ziyaret etmekten duyduğum mutluluk sonsuzdur. Muhammed adındaki mutavafın rehberliğinde Kâbe’yi yedi kez tavaf ettim. Zemzem kuyusunda su içtim. El-Safa ve El-Merve tepeleri arasında yedi kez, koşarak gidip geldim. Eski devirlerinden kalma Mina’da ve Arafat Dağı’nda namaz kıldım. Dünyanın her yerinden gelen, yüz binlerce hacı vardı; mavi gözlü sarışınlardan tutun da Afrikalı kara derililere kadar. Ama hepimiz de, birlik ve kardeşlik anlayışına bağlı kalarak, aynı ibadetleri yapmakla bütünleşiyorduk. Oysa Amerika’da gördüklerimize bakıp, beyazlarla ötekiler arasında hiçbir zaman, kardeşlik diye bir şeyin var olmayacağına inanırdık. Amerika’nın, İslam’ı tanıması gerekir, çünkü Amerika’yı başındaki ırk belasından temelli olarak damgalanabilecek kişilerle tanıştım, konuştum, hatta onlarla masada yemek yedim; ama İslam Dini sayesinde bu insanların kafalarında ‘beyaz’ damgasını yiyecek hiçbir düşünce barınmamaktadır. Çeşitli renklere mensup olan insanlar arasındaki samimiyetin ve gerçek kardeşliğin böylesine hiç şahit olmamıştım; birbirlerinin renklerine aldırdıkları bile yok. Benden duyduğunuz bu sözler karşısında, kim bilir şaşırıp kalacaksınız. Ama hac sırasında gördüklerim, eskiden beri sahip olduğum düşünce kalıplarının birçoklarını yeni baştan düzene sokmamı ve eskiden beri sürdürdüğüm birçok yanlışlıkları bir yana itmemi gerekli kılmıştır. 

İslam dünyasına geldim geleli on bir gün oluyor; o gün bugündür, gözleri maviler mavisi ve saçları sarılar sarısı ve tenleri beyazlar beyazı olan Müslüman kardeşlerle aynı Allah’a inandığımız için aynı tabaklardan yemekteyiz, aynı bardaklardan içmekteyiz, aynı halılarda uyumaktayız. Ve gene ‘beyaz’ Müslümanların sözlerinde, davranışlarında, tutumlarında; Nijerya’dan, Sudan’dan, Gana’dan gelen Afrikalı siyah Müslümanların gösterdikleri samimiyetin aynısını bulmaktayım. 

Hepimiz de gerçekten ‘kardeş’ gibiyiz, çünkü bu insanların aynı Allah’a yönelen inançları; kafalarındaki, davranışlarındaki, tutumlarındaki bütün beyaz imajları silip atmıştır. Buradan şöyle bir sonuca varıyorum ben; Amerikalı beyazların, Allah’ın Tekliğine inandıklarını varsayalım bir an. Bu durumda, belki; İnsanın Tekliğine de gerçekten inanmaya başlayacaktır beyazlar. Bunun sonucu olarak da, kendi deyimleriyle, renk ‘ayrılıkları’ yüzünden başkalarını tedirgin etmeyi, başkalarını engellemeyi, başkalarını yanlış kriterlerle değerlendirmeyi bırakacaklardır. Hamd, Alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. 

Saygılarımla; El-Hacc Malik el-Şahbaz (Malcolm X)

İşte ibretlik mektubun en fazla hatırlanacağı yer, Kâbe, ibadet te Hacdır. Efendimizin, açıklamaya çalıştığımız hadisinde cahiliye işleri içinde saydığı, haseble övünme ve neseb sebebiyle suçlayıp kötüleme davranışlarının her ikisi de ırkçılık yapmayı ifade eder. İslâm, bütün insanlığa kurtuluş ve saadet vaad eden, Allah’ın hem ilk, hem de son dinidir. Yüce Allah, Son Peygamberini âlemlere rahmet olsun diye göndermiş (Enbiya 21/107) “Biz, Seni ancak bütün insanlara müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.” (Sebe 34/28) buyurmuştur. Bu din bütün insanlığın dinidir ve bu dinde ırkçılığa asla yer yoktur. Bütün bu hakikatleri canlı tutup, gafletten uyaran da hakkı verilen Hacdır. (Devam edeceğim İnşaallah)

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23