• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Yaşar Değirmenci
Yaşar Değirmenci
TÜM YAZILARI

2019 Seçimlerine hazırlanan siyasilerin dikkatine!

09 Eylül 2017
A


Yaşar Değirmenci İletişim: [email protected]

Cumhurbaşkanımızın AK Partinin ileri gelenleriyle, Belediye Başkanlarıyla, İl, İlçe Başkanlarıyla 2019 seçimlerine Particilikle değil, hizmet düşüncesiyle hareket edilmesi, halkın içinde bulunulması, halktan kopuk olunmaması, vs. çeşitli toplantılar yapıyor. Türk siyasi tarihinde de bir ilke imza atıyor. Yeni sisteme geçildiği için ilk defa hem Cumhurbaşkanı, hem de parti genel başkanı.

Dini hassasiyeti olan siyasilerin, İslami idarenin prensiplerini-unsurlarını-şartlarını Hulefa-yı Raşid’in devrinin özelliklerini bütün faaliyetlerinin içinde görmek en verimli yoldur. Hz. Ömer: 

“İdareci iken halktan birisi imiş gibi hareket eden halk içinde iken de idareci imiş gibi saygı gösterilen kimseleri tavzif edeceğim.” Bu prensip, bugüne kadar ifade edilmesi bile akla gelmemiş bir yönetim şaheseridir. 

Hz. Ebubekir:

“Ey insanlar! En hayırlınız olmadığım halde size devlet başkanı seçildim. Eğer dürüst hareket edersem bana yardım edin. Şayet hatalarım olursa bunları düzeltin. Doğruluk emanete riayet etmektir. Yalancılıksa emanete riayetsizliktir. İçinizden zayıf birisi hakkını alıncaya kadar benim indimde kuvvetlidir. İçinizden kuvvetli birisi de, başkalarının hakkını iade edinceye kadar benim indimde zayıftır. Allah’a ve Resulüne asi olduğum zaman da bana itaat etmemelisiniz.”

İstiğna, tevazu, adalet, inkıyat, hikmet, isar. Güzellikleri toplayan her şey. Bu hikmet ve güzellikleri, hâl lisanıyla yaşayanlar, öyle bir örneklik teşkil ederler. Kur’an-ı Kerim’de Peygamberimizle ilgili “üsveyi hasene” izini de takip etmiş olurlar. Okuyacak ve düşüneceksiniz, o kadar. 

Hz. Ali ve hulefanın şu sözlerini de devlet görevlilerine, siyasi hayatın içinde olanlara güzel bir derstir.

“Eğer devlet başkanı zulüm yapmadan otorite sağlayamazsa, zaafa düşmeden mülayim olamazsa, israfa kaçmadan cömertlik edemezse, cimrilik etmeksizin tutumlu olamazsa, bu devlet yaşayamaz. Nimetler içinde bulunuşun, ehemmiyetli işlere dalışın onları unutturmasın sana. Büyük işlere bakman, küçük sayılan işlere bakmayışının mazereti olamaz. Böyle bir özür kabul edilemez. Onlardan gözlere hor görünenlerini, insanlar tarafından aşağı görülenleri,  sana gelip hallerini anlatamayanları sen ara bul. Zamanının bir kısmını ihtiyaç sahiplerine hasret, onlara ayır. Onların hepsini huzuruna al, otur onlarla görüş. O mecliste tevazuunu takın. Seninle yüz yüze korkmadan çekinmeden konuşabilsinler. İhsanda bulunduğun zaman minnet yükleyerek verme ki, verdiğini alanın içine sinsin. Veremediğin zaman da güzellikle özürler getirerek veremeyiş sebebini izah et! Bu sayede alamayan müteselli olsun. Buyruğun altında bulunanlara uzun müddet görünmez olma. Onlara görünmemek, onların birçok şeyleri öğrenmelerine engel olur. Haksız olarak kan dökmekten sakın, çünkü bu durum,  azaba sebep olur. Nimetin kaybına, devletin zevaline vesile teşkil eden hiçbir şey yoktur ki, kan dökmekle kıyaslanabilsin. Kendini beğenmekten seni gurura sevk eden şeylere uyup güvenmekten, övülmeyi istemekten çekin.” Bu hikmetli sözleri söyleyen halifeler, ümmetin liderleri; Önündeki asırlara sesleniyorlar sanki… Asırlara ve asırlarda olup biteceklerin sorumlularına hitap ediyor gibi!

Hz. Ömer, ‘müşavere meclisleri’ teşkil eder. Şu cümle O’nun: “Sizi ancak bana yüklemiş olduğunuz emanetinize ortak etmek için çağırıyorum, çünkü ben de sizin gibi bir ferdim.” Amillerine hitabı, istikbale tutulan bir ışık gibidir: “Sizi saltanat sürmek, tahakküm ve tasallut etmek için vazifelendirmedim. Siz hidayet rehberi olacaksınız ve herkes size uyacaktır. Bu itibarla Müslümanların hukukunu temin ediniz. Müslümanları yermeyiniz ki, zillete uğramasınlar. Onları haksız yere övmeyiniz ki, şımarmasınlar. Kapılarınızı yüzlerine kapamayınız ki, kuvvetliler zayıfları yenmesinler.” 

Mülk’ün sahibi Cenâb-ı Hak’tır. Müslüman için; mülkiyet mükellefiyet demektir. Farklılık imtihan içindir. Fakirlik de imtihandır, zenginlik de. Elimize geçenlerin ihtiyacımızdan fazlasını Allah Rızası için harcayacağız. Dünya nimetleri, bize Rabbimizi unutturursa kötüdür, unutturmazsa güzeldir. 

Başarının sırrını anlayabilme istidadına sahip bulunanlar da; kendi önderlerinin rehberliğinde, birbiriyle kenetlenenlerle görüşmeye, buluşmaya, tanışmaya, yardımlaşmaya mecburdurlar. Bu kısır döngü başka türlü kırılamaz. Bunu kıramama vebalini de hiç kimse taşıyamaz. Doğru bilgiler, doğru sözler, daima birbirini teyit eder, tamamlar. Hakikati savunan, birliği ve beraberliği savunmuş demektir. Sıhhatli düşüncenin yegâne yolu, nefsaniyetten arınıp, akıl ve kalp ile düşünmektir.

Zorlanmayla geceyi gündüze katmakla, kırk parçaya bölünmekle yürümez bu işler. Önce yakın dostunu seçeceksin. “Ahde vefa”yı küçümsemeyin. Bu haslet, derinleşme kabiliyetiyle birlikte bulunur. Ahde vefa hasletinden mahrum olanlar, dostluktan ve dava adamlığından hiçbir şey anlamaz. Böyleleriyle yola çıkılmaz, böylelerine bilgi-düşünce-duygu tevdi edilmez; böylelerinden, üstün görev şuuru ve idealizm hassasiyeti beklenemez. Devlet adamı, ne kadar meşgul bulunursa bulunsun, okumaya ve düşünmeye vakit ayırabilmelidir. Efendim, mümkün değil. Neden mümkün olmasın? 

Bugün, Batı’nın düşünen kafaları da İslam’a bakmaktadır. Bakın onlardan biri ne diyor: “Her günün üç saatini düşünmeye ayırırım. Çekilirim odama, kendimle baş başa kalırım. Ne kadar âcil iş çıkarsa çıksın, bu âdetimi bozmam.”

Bir türlü çözülemeyen hatta çözülmek istenirken daha da çapraşık hal aldığı görülen bazı meseleler karşısında, herkes yeni bir bakış açısı aramaya koyulmuştur. Bir İngiliz devlet adamına sormuşlar: “Kim bilir ne kadar mahmul, ne kadar meşgul, ne kadar yorgunsunuzdur? Başarı seviyenizi sürekli olarak nasıl koruyabiliyorsunuz?” Başarılı devlet adamının verdiği cevap şöyledir: “Benim iki mühim işim vardır. Bir: Vasıflı insanları bulur çıkarırım. İki; vasıflı insanların çalışmalarında ahengi sağlarım. Ne fazla yorulurum, ne de fazla mahmul ve meşgul olmak durumunda kalırım.” 

En önemli mesele; “adam seçmek, adam tanımak ve adamlarımıza sahip çıkmak” tır, meselelerin altından kalkabilmenin ve başarıya ulaşabilmenin yegâne yolu. Kim hamaldır, kim “merhabalık”tır, kim dava adamıdır; bileceksin tanıyacaksın.  

(Yarın devam edeceğim İnşaallah…)

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23