• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Vehbi Kara
Vehbi Kara
TÜM YAZILARI

Yiğit Düştüğü Yerden Kalkar

24 Ocak 2018
A


Vehbi Kara İletişim: [email protected]

Afrin harekâtı ile kahraman ordumuz eski şanlı günlerine dönerek Amerikan, Rus veEmperyalist Batı uşaklarına dünyayı dar ediyor. Evet, 15 Temmuz 2016 darbesi ile suçüstü yakalanan Amerikan piçleri, ordumuzdan temizlendi ve temizlenmeye devam ediyor. Elbette bundan sonra başarı kaçınılmazdır. Başta ABD olmak üzere Batı dünyasının yıllarca besleyip büyüttükleri PKK ve DAEŞ teröristleri eski güzel günlerine artık dönemeyecektir. Zira kendilerine dünyayı dar edecek kahraman ordumuz, bu temizlikten sonra kolayca muvaffak olacaktır. Artık kimse buna mani olamaz evelallah…

Suriye’de 500 yıl süren şanlı ecdadımızın yönetimi gibi sulh ve sükunet geri geliyor. Nasıl ki Cerablus ve Azez arasındaki bölgeyi “Fırat Kalkanı”harekatı ile DAEŞ teröristlerden temizledik ve tarihin karanlıklarına gömdük; şimdi yine temizlik devam ediyor. Misak-ı milli sınırları içindeki bu bölgeye yeniden huzur ve barış gelmesine çok az bir zaman kalmıştır.

Şimdi yazacağım noktalar ise muhtemelen bir çok kişinin dudaklarını uçuklatacak niteliktedir. Zira kimsenin yazmaya cesaret edemediği Batı dünyasının çok iyi bildiği, fakat bizim bilmediğimiz bugünkü Suriye-İsrail topraklarında geçen ibret dolu savaşları ve ihanetleri hatırlamamızda yarar vardır. İşte bugün bunu tekrar yazmamın sebebi bir atasözümüzde geçtiği gibi “yiğit düştüğü yerden kalkar” gerçeğidir.

Diğer önemli bir gerçek ise yenilgi ve başarısızlıkların komutanlara verilmesi, başarının ise milletin malı olmasıdır. Milletlerin onurunu ve namusunu koruyan bu çok önemli gerçek ne yazık ki bugün dahi yeterince anlaşılamamıştır. İşin kötüsü ise bunun yerine tam tersine mağlûbiyet millete, galibiyet ise komutanlara verilmiş utanmadan bunu yazanlara ödüller verilmiştir.

İşte Osmanlı hakkında iğrenç ve aşağılayıcı yazıları ile meşhur İlber Ortaylı, Cumhurbaşkanından kazandığı ödüller yetmemiş gibi gerçeklerin örtüldüğü son kitabında “Gazi Mustafa Kemal Atatürk” ile ilgili olarak güzellemeler yapmaya devam ediyor. PeraPalace’da gerçekleşen tanıtımda “Atatürk dünya tarihinin nadiren gördüğü bir dehadır” diyerek nasıl bir seviyede olduğunu göstermiştir.

Hâlbuki bu komutan ve arkadaşları ile tam 100 yıl önce tarihimizin en büyük bozgununu yaşamıştık. İngiliz Komutan General Allenby, şehit, yaralı ve kayıp olmak üzere 450 bin’den fazla kayıp yaşatmıştı. Şimdi ise aynı topraklarda düştüğümüz yerden kalkmaya başladık.

Tarihçilerin bu aymazlığını bir tarafa bırakıp dünyanın en önemli sayılabilecek savaşından ve sonuçlarından bahsedelim. Kararı okuyucular versin. Zira unutulan ve unutturulmaya çalışılan bu savaşı bizden başka herkes çok iyi biliyor hatta Hristiyanlar bunu kutsal savaş şeklinde sunmaktan da bir hayli hoşlanırlar.

İşte Batı’da Armaggedon Savaşı olarak bilinen bizde ise Nablus veya El-Megiddo Savaşı adı verilen bugünkü Suriye-İsrail topraklarında cereyan etmiş büyük bir savaş vardır. Sonuçları bizim açımızdan tam bir yıkım ve bozgundur. Lakin anlı şanlı tarihçiler nedense bu konu üzerine gitmek istemezler. Çünkü bu savaş ve bozgunun komutanları arasında Kamâl Atatürk ve yakın arkadaşları vardır.

İşte çok düşünülmesi ve ibret alınması gereken bu savaşı, komutanlarını ve sonuçlarını yazmak icap ediyor. Zira aradan 100 yıldan fazla bir zaman geçti. Kimse cesaret edip bu konu üzerine gidemiyor. Ne çare ki Afrin Savaşı nedeniyle tam 100 yıl sonra bunu da yazıp doğruları haykırmak bize düştü…

Gerçeklerin bir gün mutlaka ortaya çıkma huyu vardır. Hele hele yüzbinlerce insanın şahit olduğu ve ülkemiz başta olmak üzere elliye yakın devletin kaderi ile alakalı bu savaşı gizlemek unutturmak ne mümkündür?

Elbette bunu ben yazmasam birisi çıkıp yazacak. Gerçi Vehbi Vakkasoğlu, bunu bir parça yazıp hatta kitap haline getirmişti. Hatta 12 Eylül 1980’in faşist darbecileri kendisini bayağı hırpaladığı halde tekrar yeni baskılarını yapıp piyasaya sürdü. Lakin netameli konular olduğu için yeterince okunup anlaşılmamış ve gizlenmeye çalışılmıştır.

“Bozgun” isimli bu kitapta geçen acı olayları gizlemenin imkânı yoktur. Ancak bir müddet bunu yapabilirsiniz. Bizde Kut zaferini unutturmak ancak zaferin 100. Yılına kadar sürdü. Fakat her şey ayan beyan ortaya çıktı. Bu başarı Askeri kışlalarda “Kut Zaferi” olarak 1945'e kadar kutlanmaktaydı. Şimdi diziler çekilip yeniden törenler yapılmaya başlandı.

İşte Kut savaşından sadece 1 yıl sonra meydana gelen ve Osmanlı Devletinin yıkılması ile sonuçlanacak olan bu savaş hangi taraftan incelenirse incelensin çok önemlidir. Sosyal, ekonomik, dini ve kültürel alanda derin etkileri olmuştur.

Kahramanların hain, hainlerin ise kahraman yapıldığı bu döneme ışık tutalım ve neler olmuş görmeye çalışalım:

İngilizler I. Dünya Savaşı esnasında Fransızlar ile gizli anlaşmalar yapmış Osmanlı Devletini parçalara ayırmak istemişti. 1915 yılının Haziran ayında yapılan Sykes-Picot Anlaşması ve Kasım 1917’de Belford Deklârasyonu ile Filistin’de İsrail devletinin kurulması öngörülmüştü.

Bu amaçla İngilizler defalarca Filistin’e saldırdılar. 1. ve 2. Gazze Savaşlarında ağır yenilgi aldılar. Lâkin 31 Ekim 1917’de Bi’rüssebi’de Osmanlı Ordusunu yenmeyi başardılar. Bi’rüssebi’nin düşmesi ile birlikte Gazze her taraftan kuşatıldı ve teslim oldu. Bu savaşta Cephe Komutanı (Yıldırım Orduları Grubu) Alman Von Falkenhayn ve cephe komutanı Von Cress, 7. Ordu Komutanı General Fevzi (Çakmak) ve Bi’rüssebi’yi 3. Kolordu ve Komutanı Albay İsmet (İnönü) savunuyordu.

Başkomutanlık tarafından yenilgiden Von Cress sorumlu tutuldu. Fakat o da Albay İsmet’i suçluyordu. Evet, sorumluluk büyüktü zira 2. Gazze Savaşından sonraki beş aylık süre içinde tekrar saldırıya geçeceği bilinen İngilizlere karşı etkili bir savunma düzeni kurulamamıştı.

3. Gazze Savaşından sonra 9 Aralık 1917’de Kudüs düştü. General Allenby komutasındaki İngilizler şehre girdiler. Bu tarihte Kudüs, farklı dinlere mensup milletler tarafından 34. defa el değiştirmiş oluyor aynı zamanda beraberce omuz omuza çarpıştığımız Alman ve Avusturyalıların ihanetine uğruyorduk. Fakat ihanet sadece bunlarla sınırlı değildi.

Bu tarihten itibaren Şeria’da Temmuz 1918’e kadar savaşlar devam etti ve İngilizler Lut Gölü ile Akdeniz kıyısındaki Yafa arasındaki sınır boyunca durduruldular. 19 Eylül 1918 tarihine kadar İngilizler yığınak yaptılar. Osmanlı Ordusunda ise komuta kademesi değişmişti.

Yıldırım Ordular Komutanlığına Mareşal Liman Von Sanders atandı. Emrindeki 8. 7. ve 4. Orduların komutanlığına da sırasıyla General Cevat (Çobanlı), General Mustafa Kemal ve General Cemal (Mersinli) atandı. Mustafa Kemal’in 7. Ordu Komutanlığına ikinci kez ataması yapılıyordu. Hasta olan General Fevzi’nin yerine 7 Ağustos 1918’de tekrar 7. Ordu’ya Komutan yapılmıştı. Emrinde Albay İsmet’in komuta ettiği 3. Kolordu (1. ve 11. Tümenler), General Ali Fuat (Cebesoy)’un 20. Kolordusu (26. ve 53. Tümenler) bulunmaktaydı. Mondros ateşkesine kadar bu komutanlar bu büyük bozgunda görev yapmış olsa da; kendilerini kahraman olarak belledik. Kimse suçu bunlara yüklemek istemedi.

İngiliz Generali Allenby’nin savaş raporuna göre 19 Eylül 1918’de başlayan İngiliz saldırısı çok hızlı gelişmiş 25 Eylül’de Şam’a girilmişti. General Liman Von Sanders ve Ordu Komutanları çok acele ile cepheyi terk etmişler başsız kalan üç ordu, sadece 57 bini esir olmak üzere ağır kayıplar vermişti. Komutanlar Adana’ya gelmişler bozgunun faturasını birbiri üzerine atıyorlardı. Karşılarındaki Allenby’nin komutasında toplam 67 bin asker mevcuduna karşı böyle büyük bir bozgun yaşanmıştı.

İngilizler saldırıya geçmeden önce bir Müslüman Hintli Çavuş, Türk kıt'alarına sığınmış, İngiliz hazırlıklarını haber vermişti. Fakat gerekli tedbirler alınmamış, sığınan askerin aldatmak için gönderildiğini zannetmişlerdi. Türk savaş tarihinde böyle bir bozgun hiç yaşanmamıştı. 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesine kadar geçen bu kısa süre içinde bütün Orta Doğudan ayrılmak zorunda kaldık. Suriye, Ürdün, Filistin ve Arabistan elden çıkmıştı.

Savaşın bu derece felâketle sonuçlanmasının bir sebebi de “ulus devlet” düşüncesi yatmaktaydı. Bazı komutanlara göre Türk askerinin ‘Arap çöllerinde ne işi vardı? Bir an önce Toroslara çekilip ulus devlet kurulması için çalışmak gerekirdi. (Bu satırlar “M. Kemal ile Filistin’den Anayurdun Dağlarına 58 Gün” isimli kitaptan alınmıştır). Kamâl Atatürk hakkında güzellemeler yapmaya çalışan insanlar hala bu akılsızca düşünceyi müdafaa ederler. Hiç düşünmezler ki binlerce kilometre öteden gelip ülkemizi karıştıran ABD’li askerlerin bu topraklarda ne işi vardır?

Bu hamur çok su götürür, lâkin Filistin’den ayrılışımızın acıklı hikâyesi çok kısa olarak bu şekildedir. Neden ve nasıl böyle bir bozgun yaşanmış? Yeterince araştırılmamış olup tarihçilerin ilgisini beklemektedir. Necip Fazıl Kısakürek, Büyük Doğu Gazetesinde Armageddon yani Filistin Savaşı ile ilgili olarak ilginç tespitlerde bulunmuştur. “Dedektif X” ismi ile, İstiklal Savaşı esnasında Nafia Vekili olan ve bu savaşta Yıldırım Orduları Levazım Reisi olan Merzifonlu Miralay Ömer Lütfi Bey’e dayanarak, M. Kemal’in iki generale “Enver Paşa’nın idaresi orduyu ve vatanı her yerde felakete sürüklüyor! Bu vaziyetten kurtulmak için tek çare İngilizlerle anlaşmaktır! Başka hiçbir çıkar yol kalmamıştır” diyerek İngiliz Komutan General Allenby ile anlaştığını söylemektedir. İddia vahimdir hem de tarihin örtülmeye ve gizlenmeye çalışılan bir bölümünü açığa çıkarmaktadır. Ne olmuştur da 7. Ordu Komutanı M. Kemal sağında ve solunda bulunan 8. Ve 4. Ordu’ya haber vermeden birdenbire Bisan istikametinde geri çekilmeye başlıyor?

İngiliz Kuvvetleri 42 gün süren harekât ile 550 km. ilerleyerek Kilis’e kadar geldiler. Günde 1.25 km hızla ilerleyen İngiliz Ordusu daha bir yıl önce Kut-ül Amare’de tarihlerinin en büyük bozgununu yaşamış değil miydi?

Önlerinde bir engel olmamasına rağmen Kilis önlerinde durmaları da ilginçtir. Çünkü bu sınıra ulaşır ulaşmaz Mondros Mütarekesi imzalanmış Filistin, Ürdün, Suriye, Lübnan Arabistan ve daha nice toprak parçası kaybedilmişti. Türklerin tarihinde bundan daha büyük bozgun yaşanmamıştır. Elbette bu bozgunun ardında “ihanet” olup olmadığı araştırılması zorunludur, vesselam…

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23