• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Vehbi Kara
Vehbi Kara
TÜM YAZILARI

İstikbal İnkılabında En Yüksek Gür Ses İslam’ın Olacaktır

06 Ekim 2017
A


Vehbi Kara İletişim: [email protected]

Bundan tam 100 yıl önce Bediüzzaman, sanki bugünleri görmüş gibi eserler yazmış. Bu eserleri okuduğunuzda dikkate çarpan en önemli hususlardan birisi ümidi aşılaması ve yeis gibi hastalıklardan okuyanlarını korumaya çalışmasıdır.

100 Yıl önceki durum elbette şimdikinden çok daha kötü idi. Ülkemiz Birinci Dünya Savaşından yenik çıkmış her yerde üzüntü ve karamsarlık etrafı sarmıştı. Ümit ve gayretten söz eden insanlara hücum edilip susturuluyordu. Kısaca İslam düşmanları keyif içinde Müslümanlar ise perişan durumdaydı.

Halbuki kısacık dünya hayatının manasını bilen her insan burada çekilen sıkıntıların bir imtihan olduğunu bilir. Gösterilecek sabır ölçüsünde mükafat kazanacağını Rabbimizden umar.

Ne çare ki insanların en büyükleri hatta dindarları dahi dünyaya öylesine saplanıp kalmışki gözünü açıp bu hayatın geçici olduğunu düşünemiyor. Başa gelen musibetlerin sabır şartı ile Allah’ın rızasını kazanmaya vesile olacağını hayal dahi edemiyor. Verilen nimetlere ise şükür etmek yerine ganimet malı gibi saldırıp tüketmeye gayret ediyor.

Yahu bilse ki; sonsuz bir ahiret saadeti yanında 70-80 yıllık dünya hayatı ne ifade eder ki. Hepsi musibet olsa ne yazar. Sonsuzdan trilyonu çıkarsan veya sonsuzu katrilyona bölsen yine sonsuz kalır. İşte ebedi saadete kavuşmak Allah’ın rızasını kazanmak ile olur.

Bunun için bugünlerde yapılması gereken en önemli işlerden bir tanesi dünyanın fani olduğunu ve Müslümanların başlarına gelen felaketlerin dua ve yardımlaşmak için bir fırsat olduğunu bilmektir. Arakan Müslümanları bilseler ki bu kısa hayatta yaşadığı zulümlerden dolayı şehit sevabı kazanıp ebedi saadeti kazanma yolunda çok kısa bir yol kazandıklarını İslamiyet bize öğretmektedir. Şartı şudur ki sabretmek zorunludur. Bize düşen işlerin başında da yardımlaşma duygularımızı harekete geçirmek onlara dua etmektir.

Allah’a dua edip dayanan ve onun kudretinin her şeye yettiğini bilen bir insandan güçlü kim olabilir. O halde bizler Allah’a olan imanımızdan dolayı şükretmeli ve dinkardeşlerimize başta dua olmak üzere ellerinden geldiği ölçüde maddi yardımlarla mukabele etmelidir.

Bakın 100 yıl önce Arakan müslümanları gibi acılar yaşayan Müslümanların ümidini arttırmak için Bediüzzaman neler söylemiş:

1910 Yılında Tiflis’e gelmiş. Şeyh Sanan tepesine çıkmış dikkatle etrafı seyrederken bir Rus yanına gelir ve sorar:

-Niye böyle dikkat ediyorsun.

-Medresemin planını yapıyorum.

- Nerelisin.

-Bitlisliyim.

-Bu Tiflis’tir.

-Bitlis, Tiflis; birbirinin kardeşidir.

-Ne demek?

-Asya’da alem-i İslam’da üç nur, bir biri arkası sıra inkişafa başlıyor, sizde birbiri üstünde üç zulmet (karanlık) inkişafa başlayacaktır. Şu perde-i müstebidane (baskıcı hükümetler) yırtılacak, takallüs edecek (kasılıp büzülecek), ben de gelip burada medresemi yapacağım.

- Heyhat! Şaşarım senin ümidine.

-Ben de şaşarım senin aklına. Bu kışın devamına ihtimal verebilir misin? Her kışın bir baharı, her gecenin bir neharı (gündüzü) vardır.

- İslam parça parça olmuş.

-Tahsile gitmişler. İşte Hindistan, İslam’ın müstaid bir veledidir; İngiliz mekteb-i idadisinde (Lisesinde)çalışıyor. Mısır, İslam’ın zeki bir mahdumudur; İngiliz Mekteb-i Mülkiyesinden  (Siyasal Bilgiler Okulundan) ders alıyor. Kafkas ve Türkistan, İslam’ın iki bahadır oğullarıdır. Rus mekteb-i harbiyesinde (harp okulunda) talim alıyor. Yahu, şu asilzade evlat, şehadetnamelerini (diplomalarını) aldıktan sonra, her biri bir kıta başına geçecek, muhteşem adil pederleri olan İslamiyet'in bayrağını, afak-ı kemalatta  (kemal ufkunda) temevvüç ettirmekle (dalgalandırmakla), kader-i ezelinin nazarında feleğin inadına, nev-i beşerdeki hikmet-i ezeliyenin sırrını ilan edecektir.

Evet, her kışın baharı gelecek derken cennet asa bir bahardan bahseden Bediüzzaman, tam da günümüze işaret ediyor. Pakistan’ın Asya’nın, Mısır’ın Afrika’nın ve Türk Devletleri’nin de Avrupa’nın başına geçerek, Avrupa’nın kafir zalimlerinin inadına İslam bayrağını bütün kıtalarda dalgalandıracağını müjdeliyor.

Buna karşı çıkmak ne ABD’nin ne de Rus ve Çin’in elindedir. Allah’ın izni ile Müslümanlar aralarındaki kavgayı bırakarak müşterek düşmanlarına karşı birleşiyorlar, ittifak ediyorlar. Ortak düşmanlarımız cehalet, zaruret (fakirlik) ve ihtilaf, yani düşmanlıktır.  İşte Filistin’deki bu birleşme İslam Çağı’nın bir müjdecisidir.

 Rabbimiz Saf suresinde “İstiyorlar ki Allahın nûrunu ağızlarıyla söndürsünler, Allah ise nûrunu tamamlayacaktır, isterse kâfirler hoşlanmasınlar” ayeti ile bize ümitvar olmamızı ve asla karamsarlık yani yeis hastalığına yakalanmamamız gerektiğini emrediyor.

Mısır’da Tahrir (hürriyet) meydanında Araplar, siyasal bilgiler okulundan diplomalarını aldıklarını gösterdiler. Diktatör Sisi’den kurtulacakları günleri sayıyorlar. Elbette bunun bir bedeli olacaktır. O bedel ise kanı ve canı ile hürriyet için çaba sarf etmekte yatmaktadır.

Türkler ve Araplar, baskı ve zulüm ile bir yere varılamayacağını nihayet anladılar. İnsanlığın gelmiş olduğu özgürlük nimetlerinden istifade etmeye başladılar. İlk iş olarak aralarında nifak çıkarmak isteyen düşmanlarının tuzaklarını bertaraf ediyorlar. Evvelallah çok yakında Pakistan gibi kardeşleri  ile birlikte bütün kıtaların başına geçip İslamiyet baharını bütün aleme gösterecekler.

Evet, ümitvar olunuz; şu istikbal inkılabı içinde en yüksek gür sada, İslam’n sadası olacaktır, vesselam…   

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23