• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Vehbi Kara
Vehbi Kara
TÜM YAZILARI

At sahibine Göre Kişner

21 Nisan 2017
A


Vehbi Kara İletişim: [email protected]

Yöneticilerimiz meydanlarda güzel konuşuyor lakin icraata gelince hiç de öyle konuştukları gibi davranmıyorlar. Özellikle çekingen ve ürkek yöneticileri gören başta askerler olmak üzere nerede bir darbeci var ise, bu durumu fırsata çevirip her türlü fenalığı yaparlar.

Sadece darbe yapmakla kalmazlar bir de dinimizde yeri olmayan türlü türlü günahları işler hem de hiç korkmadan çekinmeden devam ederler. İşte askeri garnizonlarda yapılan içki satışı da böylesine acı olaylardan bir tanesidir.

Sakın “Kim ne içiyor ise içsin” demeyin zira mesele özel yaşam alanı ile ilgili değildir. Bunu devletin askeri tesislerinde, kurumlarında ve binalarında yaptığınız takdirde sefahati kamu eli ile yaygınlaştırmış olursunuz.  Sorumluluktan da kurtulmak öyle kolay değildir. Şimdi soruyor ve cevap bekliyorum: “Mehmetçiğe içki sevisi yaptırmak ayıp değil midir?

Annesi evladını yetiştirir askere gönderir, düşmana karşı nöbet tutsun, vatanımızı müdafaa etsin diye. Lakin töre ve geleneklerimizden dahi nasibi olmayan bazı komutanlar, onu alır gazinolarda alkollü içki servisi yaptırır. Bir tane Allah’ın kulu da kalkıp itiraz etmez, hesap sormaz. Bu düzen Cumhuriyet kurulalı beri böyledir. Hadi gel buna sabret…

Ne yazık ki İslam’ın bayraktarı olmuş Silahlı Kuvvetler, son yıllarda en ağır dini baskıların uygulandığı mekânların başında yer almaktadır. Rütbesiz askere genellikle laf söylemezler lakin bir komutan, namaz kılıp eşinin başını örttü mü, işte o zaman laiklik elden gider, uydularımız sinyal göndermez olur, tanklar yolda stop eder.  Tez elden bu gerici, yobazın haddi bildirilmelidir. Eğer namaza niyaza devam ederse at ordudan gitsin. Bu işler hep böyle devam edip gitti, şimdi dahi pek değişen bir şey olmamıştır.

15 Yıl Bahriye’de görev yaptım ve burada yaşadıklarımı kitap haline getirip 10 yıl önce neşrettim. Maksat; askeriyenin hali pür melali anlaşılsın da gerekli düzenlemeler yapılsın diyeydi. Gel gör ki hiç ibret alınmadı, darbeciler yine kesintisiz darbe süreci ile fenalıklarına devam ettiler. Nihayet 15 Temmuz’da aynı haltı yeniden yapınca, bu sefer kıyamete kadar şiddeti dinmeyecek öyle bir tokat yediler ki asla unutulmaz.

Lakin başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere seçtiğimiz yöneticiler, halkımızın bu intibah ve uyanışından cesaret alarak yüz yıldan fazla zamandır devam eden fenalıkları önlemede yetersiz kalmaktadırlar. İşin daha kötüsü böylesine vahim durumun farkında dahi değiller. Çünkü çevrelerine yerleştirdikleri ve danıştığı kişiler seküler yaşam biçimini benimsemiş zavallılardan meydana geliyor. İşte darbeden sonra 10 Ay oldu değişen bir şey var mı? “Atam sen kalk ben yatam” nutukları ve dahi gelen ağam giden paşam konuşmaları…

Eskiden beri ne zaman kalkıp “askeriyedeki şu fena işleri düzeltin desem” önce asker arkadaşlarım sonra da siyasetçiler “ilmi siyasetten” dem vurup “şimdi zamanı değil” diye susturuverirler. Sonra da “bu ne münasebetsiz adam” diyerek onca hakaret ve gıybeti peşimden yollarlar. Dostlarım da selamı sabahı kesip yolunu çevirirler.

İşte bir hatıram şöyle. Vakti zamanında, asker eşlerinin başörtüsü nedeniyle ordudan atılanlar ile ilgili olarak, atıp tutan siyasetçilere biraz ilişmiştim. Milletvekillerinden bir tanesi  “tek başına iktidara gelelim o zaman düzelteceğiz” diyerek cevap vermişti. Bende “atılan asker sayısında rekor kırmayın yeter” diyerek, konuşmalarının palavradan öteye gitmediğini anlatmaya çalışmıştım.

Ah! Keşke beni utandırsa idiler. Ben de kalkıp özür dileseydim. Ne yazık ki, bunu söyleyen siyasetçiler iktidara gelip önce beni ve sonrasında on binlerce dindar askeri ordudan attılar. 28 Şubat 1997 yılında yaşadığımız onca fenalık ortadadır. Rezaletin bini bir paradır.

Hem de öylesine bir kıyım yaptılar ki sonunda ordudan atacak subay kalmadı. Sonrasında ise mangalda kül bırakmayan bazı siyasetçiler tek başına iktidara geldiler. Hem de 15 yıldan fazla koltukta kalarak Cumhuriyet tarihinin rekorlarını da kırdılar. Sonunda karşımıza çıkıp “bakın ordudan atılan dindar asker kalmadı” diye cevap veriyorlar, iyi mi?

Yahu iyi hoş da, eşi başörtülü askerlerden başlamak üzere nerede alnı secdeye varan asker var ise hepsinin içine kurşun suyu döküldü. İlaç için bir tane bile kalmadı ki! Kimi buldunuz ki atasınız?

Bu arada FETÖ örgütü fırsatı değerlendirip sağda solda namaz kılan ne kadar asker varsa çoğuna bunu terk ettirdi. Yetmedi, içki içmekten tutun da daha ne kadar yasak var ise helal haram demeden hepsini uygulattı. Bunlar Mazdekilerden Şah 1. Kavat’ı dahi utandırdılar. İbahe mezhebinden olduklarından “amaca ulaşmak için her yol mubahtır” diyerek namussuzluk dâhil değmedik rezaleti işlemekten çekinmediler.

FETÖ örgütü, gelen ağam giden paşam yönetimini fırsat bilip askeri okul sorularını dahi çalıp binlerce mankurt yetiştirdiler. Darbeci komutanlar da bunları elbette iyi bilip tanıyorlardı. Fakat mankurt yetişmesi kendiişlerine de yarıyordu. Rakı sofralarında beraber içki içerken Feto’nun darbe yapması için bunları kışkırtmaktan geri kalmıyorlardı.

İyi gaz da verdiler, sonuçta 15 Temmuz 2016 darbesini yapınca hemen kıvırmak zorunda kaldılar. FETÖ örgütüne son anda ihanet etmeyi de unutmadılar. Halkın korkusuzca direnişi gözlerini korkutmuştu besbelli. Vaziyeti iyi görseydiler hiç şüpheniz olmasın Feto’yu baş tacı ederlerdi. Mazdek dinine inanıyor bu embesil faşistler…

Sıkça konuşulan ve tartışılan hususlar olmasına rağmen hükümet ayrı havalarda maalesef. Milli Savunma Bakanı, kuvvet komutanlıkları kendisine bağlandığı ve icraat beklediği halde generallerle şirin pozlar vermekten bunun gibi gereksiz işlere zaman ayıramıyor besbelli.  Cumhurbaşkanı ve Başbakan hakeza, önemli işleri arasında bunun ne önemi var ki? Sonuç hiç değişmiyor. Konuşup yazdığımızla kalıyoruz…

İşin daha derinine inip bu rezaletlerin yaşanmaması için bazı tarihi olayları hatırlatmakta yarar görüyorum. Zira “At sahibine göre kişner” demiş atalarımız. Zamanında masaya yumruğunu vuramadığın zaman faşist generaller şımarıp her türlü rezaleti çıkarabilmektedirler.

Rahmetli Erbakan, Başbakan olduğunda Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya “burada rakı yok mu?” diyerek dışarıdan içki getirtmişti. Sonra da büyük rakıyı devirip iyice demlenmişti.  İşte sorun buradan başlıyor. Hiçbir şekilde böyle bir olaya müsaade edilmemeliydi. Baktın laftan anlamıyor ya Başbakanlıktan kovacaksın ya da içkiyi gördüğün anda kafasından aşağıya boşaltıp bu terbiyesizliğinin karşılığını vereceksin.  Bu ayyaş amiral, baktı ki karşılık gelmiyor, fenalıklarına bin bir türlüsünü ekledi.

Sonra embesil generallerden bir başkası çıkıp Başbakan’a hem de Suudi Kralına hakaret etti. Bunlara gençler inanmazlar lakin ben yaşadım ha! Bu edepten nasibi olmayan general, ordudan atılmayıp terfi ettirildi. Resmen tümgeneralliğe yükseltildi.

İşte böyle başa böyle traş! Ne diyeceksin ki! Bütün bunlar “ilmi siyasetin” incelikleri idi. Benim gibi cahil askerler ne anlar! Yıllarca devamlı surette “sus, otur yerine, sesini çıkarma, erken öten horozun kafasını koparırlar” diyerek susturulduk, yetmedi bir tomar azar işittik.

Sonunda ordudan atarak özgürlüğü doya doya yaşadığım denizlere açılma fırsatı yakaladım. Dünyanın her tarafını gezip, görüp ne derece faşist ve ahlaksızca muamelelere maruz kaldığımı fark ettim. Bunları gazete ve dergilerde 25 senedir yazıp çiziyorum. Lakin “doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” misali; ilmi siyaseti öğrenemediğimden dolayı yöneticilerimize bir türlü derdimi anlatmaya muvaffak olamadım. Son örneğini de Akit Tv’de sorulan soru üzerine; cevapladığım şekilde anlatayım…

Referandum günü askeri gazinolardan bir tanesine gitmiştim. Ne göreyim! Alkol tüketimi o kadar fazla ki; olur ya hani kaza ile kibrit çaksan, gazino havaya uçacak. O derece kesif bir alkol kokusu her yanı kaplamış. Şimdi sakın şunu demeyin! “sana ne oluyor, kim ne zıkkımlanırsa zıkkımlansın, ne karışıyorsun!”

Durum farklı. Maalesef içki servisini askerler yapıyor. Böyle rezalet, edepsizlik olur mu? Ben yurdumu vatanımı korusun diye çocuğumu askere göndereyim; sen meyhanecilik yaptır! Burası neresi yahu? Patagonya mı? Eminim Arjantin’de dahi buna müsaade edilmez, böylesine bir işkence yaptırılmaz.

Dinden diyanetten uzak yetişmiş çoğu general,  içki içmekten başka bunu getirip götürmenin, alıp satmanın dahi günah olduğunu bilmez. Bazıları cenabet dolaşıyor, gusül abdestinden bile habersiz, onu nasıl bilsin?

Tamam, bu embesilleri ve rakı içmekten beyni sulanmış zavallıları geçelim. O halde, pırıl pırıl gençleri çocuk yaşta alıp asker ocağında beyinlerini yıkatıp mankurt haline getiren yasa koyucu milletvekillerini ve hükümeti nereye koyalım? Bu kadar rezalete müsaade edenlere söz söylenmeyecek mi?

Bunu gördükleri halde sesini çıkarmayanlar gibi sessiz mi kalalım? Yıllarca bu soruna çare üretemeyen yöneticilerimize iki kelam söyleyerek yol göstermeyelim mi? Rezaleti bilenler; “ilmi siyaset” diyerek konuşmuyor. O halde birisi kötü polis ben olmalı ve hesap sormalıdır. Başka çare görülmüyor. Tatlılıkla ikaz edip yazıp çizmekten de anlamıyorlar. Ne yapsınlar okumaya dahi vakit bulamıyorlar.

Yahu! Mükellef askerlik sistemini niçin hala değiştirmiyorsun? Bütün dünya orduları profesyonelleşip  en modern ve güçlü askerlerini yetiştirirken; biz neyi bekliyoruz. Gencecik vatan evlatlarımı bu mankurtlara garsonluk yaptırmak sizleri hiç rahatsız etmeyecek mi?

Alkollü içki satılan yerler özellikle seçimlerde ve olağanüstü günlerde kapatılır. Olur ki sarhoşun teki çıkıp olay çıkarmasın diye. İyi de, beli silahlı askerlerin içki içmesine nasıl müsaade ediliyor, görmezden geliniyor? Hadi bunların hepsini geçelim; benim aslan Mehmetçiğimi niçin bunlara hizmet ettiriyorsun? Bu sefih insanların saltanatı ne zaman bitecek? 

Ey devletlüler. Halkımız artık uyandı. Tankı topu caddelere sokup darbe yapma zamanı da bitti artık. Madem daha önce yapamadınız bari bundan sonra böyle çirkin davranışlara müsaade etmeyin!

Seçmen olarak her seçimde vaatlerinize binaen sizi destekledik. Lakin şimdi hesap sorma vaktidir. Gelene ağam gidene paşam derseniz bu yaptıklarınızın mahcubiyetinden kurtulamazsınız.  Halkımızın manevi duygularını rencide eden asker-sivil her kim olursa olsun haddini bildirmek zorunda olduğunuzu unutmayınız.

Eğer yönetici koltuğunda oturuyor isen bunun manevi yükünü de omuzlarınızda hissetmek zorundasın.  Bu vatanda nefes alıyor isen bunları yapmak boynuna borçtur. Yoksa bu dünyada sorulamasa bile ruz-i mahşerde bunların hesabı mutlaka sorulacaktır. Hatırlamakta yarar vardır…

Dini hassasiyetleri olmayanların çirkin davranışlarına göz yumulamaz. Gerekli tepkiyi almayınca bakıyorsun yol oluyor, yarın daha kötüsünün yapılmasına sebep oluyorlar.

Şimdi iş; icraat yapma zamanıdır. Referandum öncesinde bir havacı generalin askeri disipline ve tören uygulamalarına aykırı olarak Kılıçdaroğlu’nun önüne askerleri dizmesi affedilemez.  Daha başka nice fenalıklara göz yumulmamalıdır. Örneğin Mehmetçiğe içki servisi yaptırılması gibi aymazlıklara karşı sert şekilde tedbir alınmalıdır. Bu işin şakası yoktur.  Böyle durumlarda kimsenin gözünün yaşına bakılmaz. En ağır ceza ne ise onunla cezalandırmak şarttır. Yoksa her on yılda bir yaşadığımız “kesintisiz darbe süreci” devam eder, sizin tedbirsizliğiniz yüzünden bunlardan kurtulamayız, vesselam… 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23