• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Süleyman Önsay
Süleyman Önsay
TÜM YAZILARI

İlahi düzenle çelişmek

13 Ocak 2017
A


Süleyman Önsay İletişim: [email protected]

Yüce Rabbimiz rızasına uygun bir toplum yapısıyla ilgili olarak Âraf sûresinin 159. âyet-i celîlesinde “hakka götüren ve onun sayesinde âdil davranan bir topluluk” övgüsü ile iki önemli noktaya Hak ve Adalet kavramlarına dikkatleri çekmektedir. Biz bugünkü hutbemizde hem Hak ve Adalet kavramlarının kendi aralarındaki ilişkiyi ve hem de Allah’ın insanlığa dünya yaşantısını düzenleyerek Dünya-Ahiret mutluluğuna ulaşması için indirdiği Din’inin gereklerine göre yaşamanın bu kavramlarla yani Hak ve Adaletle ile ilgisini özetlemeye çalışacağız.

“..Kur’an bakımından bu iki kavram büsbütün birbirinden farklı ve ayrı olmayıp, makrokozmostan mikro-kozmasa (evrenden insana) kadar bütün varlıklar ve olaylar alemindeki ilâhî hikmetin eseri olan kusursuz yapıyı, düzeni ve işleyişi ifade eder.

 Buna göre en gerçek (hak) bilgi Allah’ın bilgisidir; en mükemmel düzen O’nun bilgi ve hikmetin eseri olan düzendir; en doğru ve en adaletli iş de yine O’nun bilgi ve hikmetinin tecellisi olan işleridir. Şu halde hak ve adalet ilâhî ilim ve hikmetin nitelikleri ve bunların evrene yansımalarıdır.

 Sonuç itibariyle bunlar evrensel değerlerdir, dolayısıyla insanın inanç, bilgi, ahlâk ve davranışları için benimsemesi gereken mutlak ölçülerdir. Düşünce, inanç ve ahlâk planında hak ve adalet ölçülerine aykırı davranan birey veya topluluk ilâhî düzenle çelişmiş olacağı için mutlaka bunun bir zararını görür, acısını çeker. Bu durumda hem bireysel hem de toplumsal planda izlenmesi gereken yol, hakkın ışığında belirlenip seçilmeli; inanç ve bilgide gerçek ve doğru olanın ne olduğu araştırılıp bulunarak din ve dünya hayatı buna göre düzenlenmelidir. 

Keza insanın dinî davranışlarından diğer insanlarla ve hatta canlı-cansız tabiatla ilişkilerine kadar her alanla ilgili niyet, söz ve hareketleri hem hakka uygun olmalı, dolayısıyla gerçeğe aykırılığı ifade eden yalan, düzmece, sahte vb. nitelemelerden arınmış olmalı hem de âdil olmalı, her türlü aşırılıklardan, zulüm ve haksızlıklardan arınmış bulunmalıdır.” (Komisyon, Kur’an Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, Ank.2006, c.II, s. 610.)

Biliyoruz ki Cenab-ı Hak gerçek ve doğru olanı, her türlü aşırılıklardan, zulüm ve haksızlıklardan arınmış olmayı arayan akıl ve insaf sahipleri için hayat düzeni olarak Kur’an’ı sunmuştur.

İsrâ sûresinin 82’nci âyetinde şöyle buyuruldu:

“Biz Kur’an’dan öyle bir şey indiriyoruz ki, o müminler için bir şifa, bir rahmettir; zalimlerin ise sadece ziyanını artırır.”

Evet “Kur’an’ın getirdiği din hak din, verdiği bilgiler doğru bilgiler, çağırdığı yol doğru yoldur; ahlâk ve yaşayışta da doğruluğa ve dürüstlüğe çağırmakta ve böylece bütün yönleriyle bâtılı ortadan kaldırmaya yöneltmektedir. Bu sebeple de Allah âyette Kur’an’ın getirdiklerini müminler için ‘şifa ve rahmet’ olarak nitelemiştir...” (A.e. c.III, s.515)

Yine Nisâ sûresinin 105. âyetinde

“Allah’ın sana gösterdiği şekilde insanlar arasında hükmedesin diye sana Kitab’ı hak ile indirdik; hainlerden taraf olma!”  

Buradaki “ ‘Allah’ın sana gösterdiğine göre hükmedesin diye...’ ifadesi ‘hakkı içeren kitabı indirme’nin gerekçesini açıklamaktadır. Kitabın hakkı içermesi, gerçekleri, olanı ve olması gerekeni bildirmesi, ‘usul öğretme, genel ve özel hükümler koyma, bilgiler verme’ şeklinde gerçekleşmektedir.” (A.e. c.II, s. 136)

“İslâm kelimesinin kök mânası ‘barış ve esenlik’tir, doğru anlaşıldığında din olarak İslâm’ın da bir barış çağrısı olduğu anlaşılacaktır. 

Dinin talebi, zulmün ve baskının yer almadığı, hukuk ve adaletin hâkim olduğu bir dünya düzenidir. Bu mânada Allah ve Resulü’nün çağrısı, bütün dünya insanları için ‘barış içinde yaşama’ çağrısıdır.”  (A.e. c.II, s. 680)

 
x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23