• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Sinan Burhan
Sinan Burhan
TÜM YAZILARI

Erdoğan keşke otoriter olsa...

21 Mayıs 2016
A


Sinan Burhan İletişim: [email protected]

Bugünlerde yerli ve yabancı basında Cumhurbaşkanımız Erdoğan’la ilgili otoriterlik ve diktatörlük tartışması var. Gün geçmiyor ki batılı bir gazetede cumhurbaşkanımızla ilgili olumsuz haber yapılmasın.

Hükümetin ve Erdoğan’ın hızla içine kapandığını, özgürlük alanlarını kısıtladığını ve muhalefeti sindirdiğini yazıyorlar. Bizler bu tür haberlere karşı şerbetliyiz. Bu haberlerin hangi amaca matuf olduğunu çok iyi biliyoruz.

Tarih sürekli aynı tiyatroyu önümüze getirip duruyor. Osmanlı’nın duraklama yıllarında Sultan Abdülaziz, karizmatik ve otoriter kimliği ile Osmanlı askeri ve sanayi sistemini rehabilite etmişti. Güçlü bir lider olduğu için sorunların üzerine demir yumrukla gitmiş ve Osmanlı yönetim sistemini ayağa kaldırmaya başlamıştı.

Ordu tekrar güç kazanmış, sanayi ve hukuk alanında köklü reformlar yapmıştı. Ta ki Jön Türklere kadar. Bu deneyimli Sultan Jön Türkler demokrasi, özgürlük ve batıcılık hikayeleri nedeniyle tahttan indirildi. Yerine geçenler de bu reformlara devam edemedi.

Yine bu bağlamda Sultan Abdulhamid tahta çıktı. 33 yıl Osmanlı’yı ayakta tuttu. Onunla ilgili de otoriter ve diktatör dediler. Kızıl Sultan dediler. Jön Türkler, İttihatçılar onu da bir darbeyle alaşağı ettiler. Daha sonra Balkan Harbi, Birinci Dünya Savaşı, Sevr anlaşmalarıyla koskoca imparatorluk dağıldı gitti.

Kabul edelim Atatürk de otoriter bir liderdi. Haklı ya da haksız yaptığı bir çok icraatta ciddi güç kullanmıştır. Bu otoriter tavrı olmasaydı bugün bu devlet bu bölgede ayakta kalamazdı.

Bu coğrafya tarih boyunca sürekli savaşlara merkez teşkil etmiştir. Bu coğrafyada yaşamanın bir bedeli vardır. Kan ve gözyaşı bu coğrafyanın kaderidir. Bu coğrafyada güçlü bir devlet, güçlü bir lider olmadan ayakta kalınamaz.

Bugün geldiğimiz noktada soru şudur: Türkiye 20. yüzyıldan 21. yüzyıla geçebilecek midir? Bölgemizde sınırlar yeniden değişiyor. Yeni bir yüzyıla giriyoruz. Bu dönemde Türkiye diye bir devlet olacak mıdır? Bütün soru budur. Bu sorunun tek cevabı vardır. Güçlü, karizmatik ve otoriter bir lidere ihtiyacımız vardır. Bu lider Sayın Erdoğan’dır. Erdoğan’ın kaderi ülkemizin kaderidir. Bizim kaderimizdir.

Orta Doğu coğrafyasında demokrasi ve insan hakları diyerek ülkeler parçalanmıştır. Mezhep çatışmaları başlamıştır. Etnik ve mezhepsel çatışmalar bölgeyi kan gölüne çevirmektedir. İşte Irak’ın durumu. İşte Suriye’nin durumu. Arap Baharı hikayeleri nedeniyle Kaddafi’den sonra Libya iç savaşa girmiştir.

Buradan şunu peşinen belirteyim. Elbette kimse otoriter bir rejim olsun, diktatörlük olsun demiyor. Ancak yeni bir yüzyıla girerken ayakta kalmak istiyorsak güçlü bir lidere, karizmatik bir lidere ihtiyacımız var.

Cumhurbaşkanımızla ilgili yapılan algı operasyonlarına şahsen benim karnım tok. Batılılar ve onun uzantıları Erdoğan’ı diktatör göstermek istiyorlar. Onlar zayıf bir ülke olsun, koalisyon olsun. Üretmesin ve bize bağımlı olsun diyorlar.

Erdoğan milli üretim, milli sanayi ve güçlü ekonomi dedikçe aleyhte yayınlar artıyor. Bu yayınların amacı Erdoğan’ı değil Türkiye’yi düşürmektir. Erdoğan düşerse ülkemiz Suriye’ye döner. O nedenle demokrasi, özgürlük vs. gibi kavramlar üzerinden algıya müsaade edemeyiz. Nasıl 19. yüzyılda milliyetçilik akımı ile Osmanlı’yı parçaladılarsa 20. yüzyılda da demokrasi adı altında Türkiye’yi parçalamak istiyorlar.

Kaldı ki, ülkemizde demokrasi ve özgürlüklerin çıtası hayli yüksektir. Öyle ki batılı birçok ülke bile bu bağlamda Türkiye’nin gerisinde kalır. Zaten amaç da demokrasi ve özgürlüklerin kalitesini yükseltmek değil, Erdoğan’ı yıpratmak, ülkeyi parçalamak.

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23