• İSTANBUL
  • İMSAK
    00:00
    GÜNEŞ
    00:00
    ÖĞLE
    00:00
    İKİNDİ
    00:00
    AKŞAM
    00:00
    YATSI
    00:00
  • 0.0
  • 0.0
  • 0.0
Serdar Arseven
Serdar Arseven
TÜM YAZILARI

“Kimin arabasına binse onun düdüğünü çalar!..”

24 Mayıs 2016
A


Serdar Arseven İletişim: [email protected]

Devlet Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı sayar ve severiz; bu dün böyleydi, bugün böyle, yarın da inşallah böyle olacak.

Ahmet Davutoğlu hocamıza saygı ve sevgimizin de makamla, mevkiyle alâkası yok.

Sayar, severiz, bu dün böyleydi, bugün böyle, yarın da inşallah böyle olacak...

Sayın Binali Yıldırım için de tarifemiz budur; eşi üzerinden saldırılar vuku bulduğunda yanında biz vardık, bundan sonra da sıkıntı varsa, biz varız.

Başbakan oldu diye özel bir çaba içine girecek değiliz, dün neyse bugün de o.

Makamlar geçici, dualar bâki.

Bir gün kendisine, “Yaşlar ilerliyor, birbirimizin kıymetini ölünce mi bileceğiz?” demiştim.

Tarife bu; “kula vefası olmayanın Hakk’a da vefası olmaz”mış!

SAVRULMALARA DİKKAT!

Efendiiim...

Zaman o zamandı...

Bir muhafazakârımız,  “Paralel Vakıf” çevreleri ile pek içli dışlıydı...

O günler öyle günlerdi, atamalar büyük ölçüde “Pensilvanya”dan geçiyordu.

“Pensilvanya”nın el attığı yükseliyor, önünü tıkadığı kızağa çekiliyordu!..

Bu muhafazakâr...

Döndü dolaştı, tayini kaptı, arzusuna ulaştı.

Sonra sonra, kesîf  bir “paralel gündemi” başladı.

Bu muhafazakâr gayet ustalıklı manevralarla, o gündemde de özel yerini aldı.

Daha sonra...

Sayın Ahmet Davutoğlu Başbakanlık makamına geldi.

Biz dengeli olduk, Sayın Erdoğan’ın da, Sayın Davutoğlu’nun da hukukunu koruma hassasiyetini hep gözettik.

Aradaki sıkıntıları biliyorduk ama “fitne ateşini” üfleyenlerden olmamak için ağızdan nefes almamaya çalıştık.

O muhafazakâr ise;

Ne hesap yaptıysa yaptı, birden bire Sayın Davutoğlu’na yaklaştı, sanki öylesi gerekiyormuş gibi Sayın Erdoğan’a inceden dokundurmaya başladı.

Sonra...

7 Haziran’dan sonra “AK Parti-CHP koalisyonu” için kulis yaptı, incedeeen inceye...

¥

Çok bariz iki misal daha:

Bir zamanlar Sayın Erdoğan’a çok yakın olan bir “muhafazakâr” , o zamanlarda Sayın Davutoğlu’na fena halde saldırırdı.

Hakkını yemeyelim, sadece arkasından saldırmak ve saydırmakla kalmaz, bu tavrını “yazılarında” da ortaya koyardı.

Sonra...

Sayın Davutoğlu Başbakan oldu.

Baktık bu meslektaş, birden bire manevra yaptı...

Sayın Erdoğan’a inceden inceye yüklenmeye, Sayın Davutoğlu’nu da alabildiğine övmeye başladı.

Hayret ki ne hayret!..

Bu ne büyük manevra kabiliyetidir, helâl olsun mu desem ne desem!..

Bu arkadaş, CHP ile koalisyona karşı çıktığımız için bize de saldırdı, ya bu tavra ne desem!..

¥

Bir başkasına gel...

Bu da muhafazakâr!..

“Davutoğlu ekibinin önde gelenlerindenim” deyip hava atardı, hocamızı  hançerleyen de bu arkadaş oldu!..

¥

“Yandaş” denilen çerçevenin geniş bir kısmı niçin savrulup duruyor?..

Niçin ille de birilerinin yanında pozisyon alarak, kraldan fazla kralcı takılarak pozisyon kapmaya, tahkim etmeye çalışıyor?

Galiba, özgüven eksikliğinden...

Hak etmeden elde ettiğini, hak ederek kaybetmek...

Pek acı olsa gerek.

¥

Tekrar olacak ama, o çevrelerde doğup büyümediğimiz için anlamakta güçlük çekiyoruz “muhafazakâr” ruh halini...

O sütü bozuk 28 Şubat darbesinden bu yana...

Neler neler yaşadık...

Bizler büyük mücadele içindeyken, “muhafazakâr takımı” kendilerinin bizler gibi olmadığını anlatmaya çalışırdı, nerede bir mukaddesat düşmanı “güçlü” adam varsa ona!..

Şaşırırdık o günlerde...

Derdik ki, “Allah Allaaah, bu tür tavırlarla bunların gözüne gireceklerini mi, tehlikeden emin olacaklarını mı sanıyorlar!”

Böyle bir ruh hali, acayip savruluşlar...

O günler böyleydi...

Kimi çıkar rahmetli Erbakan Hoca’ya saldırırdı, kimi de Şevki Yılmaz Hoca’ya, vesaire...

¥

Yıllar böyle böyle geçti...

Sütü bozuk koalisyon dönemlerinde de “oyunu bozmak” için elimizden geleni yaptık.

Sayın Erdoğan partisini kurdu.

İlk seçimde büyük bir zafer geldi.

Sonra...

Biz, olumlu işlere destek verirken bugün Sayın Erdoğan’ın da açık yüreklilikle “hata” olduğunu dile getirdiği kimi uygulamalara tepki gösterdik...

Onlar yani “muhafazakârlar” ise, doğruyu da yanlışı da alkışladı!..

Sonra...

Atlayarak gidelim...

Gezi olayları başladı...

Biz Sayın Erdoğan’ın şanlı direnişine tam destek verdik, muhafazakârlar yine savruldu.

Sayın Erdoğan’ı ve bizi “gezinin mesajını anlayamamakla” itham etti.

Sonra gezi püskürtüldü, geziciler sindi...

Bunlar, yani o ateşli günlerde savrulanlar, birer kahraman edasıyla yeniden ortaya çıktı!

Sonra...

Birileri, partiye büyük katkıda bulunmuş birilerine “göze girme arzusundan olmalı” acımasızca saldırdı.

“Hain” bile yaptı!..

İnsan düşünmeden edemiyor;

Birine dirsek yapan diğerine de yapmaz mı?

Ben arkadaş; tuttuğu takımı sürekli olarak şampiyon oluyorken değil, şampiyonluk kaçırdığında sahiplenen taraftarı severim....

Siz siz olunuz 7 Haziran’ı aklınızdan çıkartmayınız...

Ve “tekrar seçimden” de aynı sonucun çıkması halinde neler yaşardık, tahmin etmeye çalışınız...

¥

Malum; “Kula vefası olmayanın Hakk’a da vefası olmaz”mış!..

 

x

WhatsApp İhbar Hattı

+90 (553) 313 94 23